Etiket: Milli Eğitim Bakanlığı

  • Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü kapatıldı

    Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü kapatıldı

    Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü kaldırılarak yerine Milli Eğitim Akademisi Başkanlığı için 73 kadro ihdas edildi.

    Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne göre, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü kaldırılarak yerine Milli Eğitim Akademisi Başkanlığı için kadro ihdası yapıldı.

    73 kadro ihdas edildi

    Kararname ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın merkez teşkilatına 1 Milli Eğitim Akademisi Başkanı, 10 Milli Eğitim Akademisi Akademik Kurul üyesi, 7 daire başkanı, 25 şube müdürü, 15 milli eğitim uzmanı, 15 milli eğitim uzman yardımcısı olmak üzere toplam 73 kadro ihdas edildi.

  • 2024 Yılı öğretmenlik mesleği kariyer basamakları kılavuzu yayımlandı

    2024 Yılı öğretmenlik mesleği kariyer basamakları kılavuzu yayımlandı

    Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Mesleği Kariyer Basamakları Yönetmeliği doğrultusunda hazırlanan “2024 Yılı Öğretmenlik Mesleği Kariyer Basamaklarında İlerlemeye İlişkin Kılavuz” yayımlandı.

    Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Mesleği Kariyer Basamakları Yönetmeliği doğrultusunda hazırlanan “2024 Yılı Öğretmenlik Mesleği Kariyer Basamaklarında İlerlemeye İlişkin Kılavuz” yayımlandı. Kılavuzda, öğretmenlerin kariyer basamaklarında ilerlemelerine ilişkin iş ve işlemler ile başvuru şartları ve takvim ilan edildi.

    Kılavuza göre, uzman öğretmen ve başöğretmen unvanı için eğitim programlarına başvurular 25 Aralık 2024-1 Ocak 2025 tarihleri arasında yapılacak. Uzman öğretmen ve başöğretmen unvanı sertifikaları 27 Aralık 2024’ten itibaren düzenlenecek. Uzman öğretmen ve başöğretmen unvanı verilenler, sertifikalarının düzenlendiği tarihten itibaren unvanları için öngörülen eğitim öğretim tazminatından yararlanacak. Uzman ve başöğretmen unvanları için düzenlenecek eğitim programı uzaktan eğitim yöntemiyle ÖBA üzerinden gerçekleştirilecek

  • Öğretmenlerin mazerete bağlı yer değiştirme başvuruları 30 Aralık’ta başlayacak

    Öğretmenlerin mazerete bağlı yer değiştirme başvuruları 30 Aralık’ta başlayacak

    Milli Eğitim Bakanlığı, kadrolu öğretmenlerin aile birliği, sağlık, can güvenliği, engellilik durumu ile diğer nedenlere bağlı yer değişikliği başvurularının 30 Aralık 2024 – 8 Ocak 2025 tarihleri arasında alınacağını duyurdu. Atamalar, 16 Ocak 2025 tarihinde gerçekleştirilecek.

    Milli Eğitim Bakanlığınca, öğretmenlerin mazerete bağlı yer değiştirme işlemlerine ilişkin, Bakanlık kadrolarında görev yapan öğretmenlerden Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde sayılan “aile birliği, sağlık, can güvenliği, engellilik durumu ve diğer nedenler”den birine bağlı olarak mazereti bulunanların yer değiştirme duyurusu yayımlandı.

    Duyuruya göre, başvurular 30 Aralık 2024 – 8 Ocak 2025 tarihleri arasında yapılacak. Ön başvurusu onaylananlar, 10 – 14 Ocak 2025 tarihleri arasında MEBBİS üzerinden eğitim kurumu tercihinde bulunacak.

    Öğretmenlerin mazerete bağlı yer değiştirme başvuru işlemlerinde görev süreleri hesaplanırken 28 Şubat tarihi esas alınacak. Atamalar 16 Ocak 2025 tarihinde gerçekleştirilecek. Ataması gerçekleştirilenlerin ayrılma işlemleri, 17 Ocak 2025 tarihi itibarıyla yapılacak.

  • MEB 668 öğrenciyi lisansüstü eğitim için yurt dışına gönderecek

    MEB 668 öğrenciyi lisansüstü eğitim için yurt dışına gönderecek

    Milli Eğitim Bakanlığınca, resmi burslu statüde lisansüstü öğrenim görmek üzere 668 öğrenci, yurt dışına gönderilecek. Başvurular, 23- 31 Aralık 2024 tarihleri arasında Millî Eğitim Bakanlığının Resmi Burslu Öğrenci Sistemi (REBUS) üzerinden alınacak.

    1416 sayılı Kanun uyarınca, Millî Eğitim Bakanlığınca yürütülen Yurt Dışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme (YLSY Burs Programı) kapsamında, ülkenin nitelikli insan kaynağı ihtiyacını karşılamak amacıyla resmi burslu statüde lisansüstü öğrenim görmek üzere yurt dışına öğrenci gönderilecek. Bakanlıkça, 2024-YLSY kapsamında burslu olarak yurt dışına lisansüstü eğitim almak için gönderilecek toplam öğrenci sayısı 668 oldu.

    2024 YLSY Burs Programı ile öğrenciler 77 üniversite ve 20 farklı kamu kurumu adına, 37 ülkede öğrenim görme hakkı kazanacak. Daha önceki yıllarda adına öğrenci gönderilen kurumların yanı sıra, bu yıl ilk defa Millî Savunma Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Polis Akademisi Başkanlığı ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu adına da yurt dışına öğrenci gönderilecek. 2024 YLSY çalışmaları kapsamında ilan edilen burs kontenjanlarına, 439 farklı lisans alanından mezunlar başvurabilecek.

    Lisansüstü öğrenim alanında burs tahsis edilecek bazı alanlar şöyle belirlendi:

    “Uluslararası finans, hidrokarbon proses sistemleri, yapay zekâ alanında planlama ve tahmin, deniz ekosistemlerinin sürdürülebilirliği, veri analitiği, eğitimde yapay zekâ teknolojileri, deprem araştırmaları, elektro optik sistemler, elektronik harp, yapay zekâ ve büyük veri, insansız hava araçları, adli bilişim, bulut bilişim, otonom araç teknolojileri, uydu iletişim, uydu sistemleri, optik, elektro-optik ve fotonik, ileri malzeme bilimi, nesnelerin interneti, yapay zekâda Türkçe konuşma tanıma ve sentezleme, sanayide dijital dönüşüm, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma, yaban hayatı koruma alanlarının yönetimi, hidrojen bor füzyon teknolojileri, biyoteknoloji, sismik yorumlama, dijital ekonomi, finansal teknolojilerde inovasyon, akıllı şehirler, artırılmış ve sanal gerçeklik teknolojileri, blokzincir teknolojisi, yapay zekâ ve makine öğrenmesi, yapay öğrenme ve doğal dil işleme, yeşil teknolojiler ve yeşil dönüşüm, sağlıkta yapay zekâ teknolojileri, deprem çalışmaları, deniz sondajları, dil ve konuşma terapisi, özel eğitim.”

    Başvurular 23 Aralık’ta başlayacak

    Adaylar, başvurularını 23-31 Aralık 2024 tarihleri arasında Millî Eğitim Bakanlığının rebus.meb.gov.tr (REBUS – Resmî Burslu Öğrenci Sistemi) internet adresinden yapabilecek. Öğrenciler, yurt dışında yüksek lisans ve/veya doktora öğrenimlerini başarıyla tamamladıktan sonra mecburi hizmetlerini yapmak üzere ilgili kadrolara atanacak.

  • Devlet okullarında yılbaşı kutlamak yasaklandı

    Devlet okullarında yılbaşı kutlamak yasaklandı

    Milli Eğitim Bakanlığı okullara yazı göndererek, okullarda; “kültürel değerlere aykırı” yılbaşı ve noel adı altında düzenlenen kutlama ve bunlara yönelik her türlü dijital yazılı görsel içerik paylaşımlar gibi faaliyetlerin yapılmamasını istedi.

    Milli Eğitim Bakanlığı tarafından il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri aracılığıyla okullara gönderilen yazıda, okullarda Türkiye’nin örf, adet ve geleneklerine uygun, milli değerlerle uyumlu yapılması gerektiği belirtildi.

    Bakanlığın talimatı üzerine 16 Aralık’ta Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmail Yıldırım imzasıyla ilçedeki okullara gönderilen yazıda, “Belirli gün ve haftalarda yer almayan, milli ve kültürel değerlere aykırı yılbaşı, noel, cadılar bayramı vb. adı altında düzenlenen her türlü çekiliş, kutlama ve bunlara yönelik her türlü dijital, yazılı, görsel içerik paylaşımlar gibi faaliyetlerin Müdürlüğümüze bağlı okullarımızda ve kurumlarımızda yapılmaması hususunda; Gereğini rica ederim” ifadelerine yer verildi.

  • Ücretli öğretmenler 15 gündür maaşlarını alamıyor

    Ücretli öğretmenler 15 gündür maaşlarını alamıyor

    CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, ücretli öğretmenlerin maaşlarının 15 gündür ödenmediğini belirterek “Atama yapmak yerine yarım sigortayla, güvencesiz olarak çalıştırılan ücretli öğretmenlerimiz şu anda maaşlarını alamıyor. Milli Eğitim Bakanlığı; okulları temizleyemiyor, çocuklara bir öğün yemek veremiyor, ücretli öğretmenlerin sigortalarını yarım yatırıp, maaşlarını ise ‘ödeneksizlik’ gerekçesiyle ödemiyor. O zaman bu Milli Eğitim Bakanlığı ne iş yapıyor, bütçesini nereye kullanıyor” dedi.

    CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, ücretli öğretmenlerin maaşlarının ödenmemesiyle ilgili açıklama yaptı. Kendisine ulaşan birçok öğretmenin, maaşları yatırılmadığı için bankaların ek hesaplarını kullanarak işe gidip gelebildiğini söyleyen Bakırlıoğlu, aylık ödemelerinin aralık ayının başında yatırılması gerektiğini ama aradan 15 gün geçmesine rağmen birçok il ve ilçede hâlâ ödeme yapılmadığına dikkat çekti.

    “Öğretmenlerimiz hem çalışıyor hem ücretlerini alamıyor”

    Bakırlıoğlu, bakanlığın ücretli öğretmenleri ucuz iş gücü olarak gördüğünü belirterek şunları söyledi:

    “Öğretmen açığı, yıllardır eleştirdiğimiz ‘ücretli öğretmenlik’ sistemiyle kapatılıyordu. Yani bakanlık atama yapmadan; öğretmen açığını kapatmak için asgari ücretin altında maaş verdiği ‘ücretli öğretmenlik’ diye bir model icat etmişti. Şimdi ise bu modeli ‘ücretsiz ve borçlu öğretmenlik’ haline getirdi. Öğretmenlerimiz hem çalışıyor hem ücretlerini alamıyor hem de maaşlarını alamadığından okula gidebilmek için bankalara borçlanıyor. İşte Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, yüzyılın icadı. Bakanlık, kadro ihtiyacı olmasına rağmen atama yapmıyor, onun yerine asgari ücretin altında, yarım sigortayla öğretmenlerimizi ‘ücretli öğretmen’ olarak çalıştırıyordu. Şu anda bu öğretmenlerimize bir de ‘ödenek yok’ diyerek maaşlarını yatırmıyor. Peki bu öğretmenlerimiz nasıl geçinecek, faturalarını nasıl ödeyecek, mutfak masraflarını, kiralarını nasıl karşılayacak? Sayıları yaklaşık 100 bini bulan öğretmenlerimiz, yeni yılı sevinçle değil, kaygıyla mı karşılayacaklar? Bilgi almak için görüştüğüm okul müdürleri ise ‘Öğretmenlerimin yüzlerine bakamıyorum’ diyor. Ücretli öğretmenlerimizin öğretmenlik kimlik kartları yok, mazeret izni kullanamıyorlar, asgari ücretin altında maaş alıyorlar, sigortaları yarım yatıyor, tatillerde ve hastalıkta ücretleri kesiliyor, kırtasiye ve çocuk yardımı alamıyorlar ve ücretli öğretmenlerimize nöbet ücreti ödenmiyor. Yani normal şartlar altında bile oldukça mağdur olan eğitimcilerimiz, artık bu sorunların yanında maaşlarını da alamıyor. Eğitime ayrılan ‘büyük’ bütçe nerede?

    “Bu Milli Eğitim Bakanlığı ne iş yapıyor”

    Atama yapmak yerine yarım sigortayla, güvencesiz olarak çalıştırılan ücretli öğretmenlerimiz şu anda maaşlarını da alamıyor. Milli Eğitim Bakanlığı; okulları temizleyemiyor, çocuklara bir öğün yemek veremiyor, ücretli öğretmenlerin sigortalarını yarım yatırıp, maaşlarını ise ‘ödeneksizlik’ gerekçesiyle ödemiyor. O zaman bu Milli Eğitim Bakanlığı ne iş yapıyor, bütçesini nereye kullanıyor?”

  • Eğitim İş’ten ÇEDES protestosu

    Eğitim İş’ten ÇEDES protestosu

    Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) Projesi’nin İzmir’de uygulamaya geçirilmesine tepki gösterdi. Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde konuşan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “ÇEDES’in ne çevreyle ne de değerlerle ilgisi vardır; bu proje, Milli Eğitim’i yok edip, yerine Diyanet’e bağlı göstermelik bir kurum bırakma politikalarının bir parçasıdır” dedi.

    Eğitim-İş İzmir Şubelerinin Genel Başkan Kadem Özbay’ın da katılımıyla Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde düzenlediği eyleme; Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, (ÇYDD), Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği (YKKED) ile CHP İl Başkanı Şenol Aslanoğlu ve Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki ve CHP İlçe Başkanları da katıldı. Eylemde sık sık, “Susma haykır ÇEDES’e hayır”, “AKP elini çocuklardan çek”, “Tarikatın Bakanı Yusuf Tekin istifa” sloganları atıldı.

    “EĞİTİMİN LAİKLİK VE BİLİMSEL ESASLARINA AÇIK BİR SALDIRI”

    “Okullarda dersi öğretmenler verir! Laik ve bilimsel eğitime aykırı ÇEDES projesine geçit vermeyeceğiz” başlıklı basın açıklamasını okuyan, Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, şunları söyledi:

    “İzmir Bornova’da Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Çevreme Duyarlıyım ve Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) Projesi kapsamında, 99 okulda imam, hatip, vaiz, müezzin ve Kur’an kursu öğreticisi görevlendirilmesi, eğitimdeki gericileşme ve siyasal kadrolaşma politikalarının geldiği tehlikeli noktayı açıkça ortaya koymaktadır. Bu durum, eğitimin laiklik ve bilimsel esaslarına açık bir saldırıdır, ÇEDES’in aslında siyasi iktidarın nesil yetiştirme projesi olduğunun kanıtıdır. Eğitim, çocuklarımızın aklını ve vicdanını özgürleştiren bir süreç olması gerekirken, siyasal iktidar bunu kendi ideolojik dayatmalarının aracı haline getirmektedir. ÇEDES Projesi ile din görevlileri, pedagojik formasyona sahip öğretmenlerin yerine geçirilmekte, devlet okulları adeta medreseye dönüştürülmektedir.

    “Anayasa’ya aykırı bir uygulamaya dönüşmektedir”

    Geçtiğimiz yıl uygulanan ancak tepkiler üzerine geri çekilen bu proje, iktidarın eğitim sistemini tarikatların ve cemaatlerin kontrolüne bırakma konusundaki ısrarını gözler önüne sermektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, özel eğitim öğrencilerinin destek eğitim odaları için aylarca beklettiği, temizlik görevlilerinin maaşlarını ödeyemediği bir dönemde, ÇEDES için seferberlik ilan etmesi, önceliklerinin ne olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Okula imam var, ama yemek yok. Okula imam var, ama temizlik malzemesi yok. Laik eğitim sistemi, din eğitiminin bireyin ve ailesinin tercihi olması gerektiği anlayışına dayanır. Ancak ÇEDES, din ve değerler eğitimini zorla okul müfredatına dahil etmeye çalışarak Anayasa’ya aykırı bir uygulamaya dönüşmektedir. İmamın, vaizin okullarda işi yoktur. Siyasal İslam, okulları din üzerinden örgütlenme yeri olarak görmektedir. ÇEDES’in ne çevreyle ne de değerlerle ilgisi vardır; bu proje, Milli Eğitim’i yok edip, yerine Diyanet’e bağlı göstermelik bir kurum bırakma politikalarının bir parçasıdır.”

    “EĞİTİM ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİNE UYGUN OLARAK VERİLMELİ”

    ÇEDES projesini ‘pedagojik cinayet’ olarak nitelendiren Özbay, “Bu, ülkeye ve çocuklarımıza yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çocuklarımızın geleceğini bu dayatmalara teslim etmeyin. Koltuklarınızdan güç almayı bırakın, arkanızdaki Başöğretmenin fotoğrafına bakın ve bu protokolü reddedin. ÇEDES garabetinin; eğitimin Atatürk ilke ve devrimlerine uygun olarak verilmesi gerektiğini belirten Anayasa’nın 42.maddesi ile kamu hizmetlerinin ancak ilgili kamu görevlileriyle verilebileceğini vurgulayan 128.maddesiyle çeliştiği için hukuksuz, siyasal İslamcı ideolojiyle donanmış şahıslarla çocuklarımızı yan yana getirdiği için tehlikeli, olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. İhtiyacımız olan iktidarın ideolojik bir amaç olarak kullandığı din eğitimi, değerler eğitimi değil, tüm çocuklarımızın bilimsel ve nitelikli eğitime erişimidir. Eğitimin niteliğini artırmak ve öğrencilerimize daha iyi bir gelecek sunmak için, acilen daha fazla rehber öğretmen ataması yapılmalıdır. Okullarda rehberlik çalışmalarının daha etkin ve sağlıklı yürütülmesini sağlayabilecek çok sayıda PDR öğretmenimiz de atama bekliyor. Atanmayan öğretmen sorunun kaynağı siyasi iktidar şimdi de herkes öğretmenin görevini yapabilir anlayışıyla öğretmenlik mesleğine hakaret etmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

    “Velilerimizi mücadeleye çağırıyoruz”

    Okullara din adamı atamalarına tepki gösteren Özbay sözlerini şu sözlerle bitirdi:

    “Okullar, öğretmenlerin çalışma alanıdır. Eğitim, öğretmenlerin işidir. Okulda dersleri öğretmenler verir. Herkes yerini ve haddini bilsin! Bizler tüm çocukların laik, bilimsel, çağdaş eğitim hakkına ve mesleğimizin onuruna sahip çıkacağız, her koşulda sahip çıkmaya devam edeceğiz! Eğitim-İş olarak halihazırda yargıya taşıdığımız ÇEDES projesini reddediyor ve bu hukuksuzluğa karşı mücadele edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Bu proje derhal iptal edilmelidir. Görevlendirmeler geri çekilmeli, laik ve bilimsel eğitimi yok eden her türlü uygulamaya son verilmelidir. Okulların; cemaatlerin, tarikatların ya da herhangi bir siyasi yapının propaganda alanı haline getirilmesine asla izin vermeyeceğiz. Eğitim, hiçbir siyasi ideolojinin oyuncağı değildir ve olmayacaktır! Çocuklarımızın çağdaş, bilimsel, eşit bir eğitim alması için mücadelemizden asla taviz vermeyeceğiz. Velilerimizi, eğitim emekçilerimizi ve yurttaşlarımızı bu gerici projeye karşı mücadeleye destek olmaya çağırıyoruz. Çocuklarımızın geleceği, laik ve bilimsel eğitimle güvence altına alınmalıdır.”

  • Okullarda kılık kıyafet yönetmeliği değişti: Velileri sevindirecek düzenlemeler

    Okullarda kılık kıyafet yönetmeliği değişti: Velileri sevindirecek düzenlemeler

    Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okulların kılık ve kıyafet yönetmeliğinde değişiklik yapıldı. Değişiklik ile; belirlenen okul kıyafeti 4 eğitim ve öğretim yılı geçmeden değiştirilemeyecek. Ayrıca özel gün, hafta ve kutlamalarda ders içi ve ders dışı faaliyetlerde kullanılmak üzere veliye mali yük getirecek özel kıyafet aldırılamayacak.

    Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlandı.

    Yönetmelik değişikliği ile; ilkokul, ortaokul ve liselerde öğrenciler için okul kıyafeti; okul-aile birliği yönetim kurulunun ve ikinci dönem başında yapılacak öğretmenler kurulunda öğretmenlerin de görüşü alınarak özel işaret, baskı ve desen gibi kısıtlayıcı ayrıntılara yer verilmeden okul müdürlüğünce belirlenecek. Belirlenen okul kıyafeti görseli okulun internet sayfasında yayımlanacak.

    Belirlenen kıyafetler 4 yıl boyunca değiştirilemeyecek

    Belirlenen okul kıyafeti 4 eğitim ve öğretim yılı geçmeden değiştirilemeyecek. Okul kıyafeti değiştirildiğinde ara sınıflardaki öğrenciler bir üst öğrenim kademesine geçinceye kadar mevcut okul kıyafetini giymeye devam edebilecek.

    Belirlenen okul kıyafeti 1739 sayılı Kanunda yer alan genel ve özel amaçlar ile temel ilkeler doğrultusunda ekonomik, sade, kullanışlı, kolay temin edilebilir ve pedagojik esaslara uygun olarak belirlenecek.

    Okul öncesi eğitim kurumları ve özel eğitim okullarındaki öğrenciler, yaş grubu özelliklerine uygun, temiz ve düzenli bir kıyafet giyebilecek. Öğrenciler, öğrenim gördükleri programın özelliğine göre atölye, işlik, laboratuvar ve işyerlerinde okul yönetiminin onayı ile önlük, tulum veya yapılan işin özelliğine uygun kıyafet giyecek. Sağlık özrü bulunan ve bu durumu belgelendiren öğrencilerin özürlerinin gerektirdiği şekilde giyinmelerine izin verilecek.

    Özel gün ve kutlamalarda veliye mali yük getirecek özel kıyafet aldırılamayacak

    Özel gün, hafta ve kutlamalarda ders içi ve ders dışı faaliyetlerde kullanılmak üzere veliye mali yük getirecek özel kıyafet aldırılamayacak.

    Okul kıyafeti temin edilmesine yönelik olarak okul-aile birliklerince kıyafet satışı ve serbest rekabet şartlarını ihlal eden yaklaşım ve yönlendirmeler yapılamayacak.

  • İzmir’de 99 okula din görevlisi atanmasına eğitim sendikalarından tepki

    İzmir’de 99 okula din görevlisi atanmasına eğitim sendikalarından tepki

    Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) Projesi için iki yıl önce İzmir ve Eskişehir’i pilot il seçen Milli Eğitim Bakanlığı, ÇEDES projesi kapsamında aralarında anaokullarının da bulunduğu 99 okula din görevlileri atadı. Yapılan atamalara eğitim sendikalarından tepki geldi. Eğitim İş Sendikası Başkanı Kadem Özbay, “Milli Eğitim Bakanlığı mı Dini Eğitim Bakanlığı mı? Diyanet adeta paralel bir Milli Eğitim Bakanlığı’na dönüşmüş durumda. Bu yapılanlar pedagojik bir cinayettir” dedi. Eğitim-Sen Başkanı Kemal Irmak ise Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i istifaya davet etti. Irmak, “Okullarda imam görevlendirilmesi, laik ve bilimsel eğitime meydan okumak, laik ve seküler yaşamı ortadan kaldırmaya yönelik bir tutumdur” diye konuştu.

    Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet, Gençlik ve Spor Bakanlığının ortaklaşa yürüttüğü ÇEDES Projesi İzmir’in Bornova ilçesinde hayata geçiriliyor. Bornova İlçe Müftüsü Fethullah Yavuz imzalı resmi yazıda Bornova’da 99 okula aralarında İmam Hatip, Kuran Kursu Öğreticisi, Vaiz ve Müezzin ünvanlarına sahip din görevlilerinin atandığı belirtildi.

    Resmi yazıda projenin uygulama yeri olarak AKP İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı’nın kendi adına yaptırdığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını gerçekleştirdiği Bilal Saygılı Camii ve Külliyesi gösterildi.

    “Okullar siyasi iktidarın propaganda alanı değildir”

    Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay, okullarda eğitim ve öğretimin sadece öğretmenler eliyle yapılması gerektiğine dikkat çekerek “Okullar öğretmen ve öğrencilerindir. Okullarda eğitim ve öğretim görevi ancak öğretmenler eliyle yapılabilir. Okullarda on binlerce rehber öğretmen ve din kültürü bilgisi öğretmeni varken, eğitim biliminden bi haber din görevlilerinin okullara atanması bu projenin aslında siyasi iktidarın bir nesil yetiştirme projesi olduğunun kanıtıdır. Hiçbir bilgisi olmayan, hiçbir pedagojik bilgisi ve birikimi olmayan din görevlilerini okullarda öğrencilerinin karşısına çıkarılması ne bir bir eğitimdir ne de öğretimdir. Ne de öğretimdir. Tam anlamıyla siyasi bir istismardır. Anayasaya laik eğitime ve eğitim bilimine aykırıdır. Siyasal islam’ın okulları din üzerinden örgütlenme yeri olarak görmesinin kanıtıdır. Okullar siyasi iktidarın propaganda alanı değildir” dedi.

    “Diyanet adeta paralel bir Milli Eğitim Bakanlığına dönüşmüş durumda”

    Diyanet İşleri Müdürlüğünün paralel bir Milli Eğitim Bakanlığı’na dönüştüğünü ifade eden Özbay şunları söyledi:

    “ÇEDES’in ne çevreyle ne değerlerle ilgisi olmadığını bir kez daha kanıtlamışlardır. Milli Eğitim Bakanlığı mı Dini Eğitim Bakanlığı mı? Diyanet adeta paralel bir Milli Eğitim Bakanlığı’na dönüşmüş durumda. Görünen o ki bu politikalarla Milli Eğitim Bakanlığı diye bir kurum kalmayacak. Tamamen diyanete bağlı göstermelik bir kurum haline dönüştürülecek. Bu yapılanlar pedagojik bir cinayettir. Ülkeye ve geleceğe yapılmış en büyük kötülüktür. Okullara imam var ama yemek yok. Okullarda imam var ama temizlik yok. Öğretmenler atama bekliyor. Okulların öğretmen ihtiyacı var. Ama atama yok. Okulların fiziki ihtiyaçları karşılanmıyor. Çocukların temel sağlık ihtiyaçları, beslenme ihtiyaçları karşılanmıyor. Ancak okullara din görevlisi görevlendiriliyor. O kadar öğretmen ihtiyacı varken ataması yapılmıyor. Okullarımızda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin sayısı oldukça fazlayken rehber öğretmen ihtiyacı var. Binlerce rehber öğretmen atama beklerken siyasi iktidar okulları tam anlamıyla dinci bir kuşatma altına almış durumda. Bu uygulamalar laiklik ilkesine, bilimsel eğitime ve pedagojik ilkelere aykırıdır. Laiklik ilkesini bilimsel eğitimi ve pedagojik ilkeleri yok sayan bu ayrımcı tektipleştirici dinci siyasal İslamcı dayatma asla kabul edilemez. Vatanı korumak Çocukları korumakla başlar.

    “Okullarda çocuklarımız adeta tarikat ve cemaatlerin potansiyel müridi olarak görülmekte”

    Eğitim anlamında siyasi iktidarın tam anlamıyla gerici ve piyasacı bir kuşatmasıyla karşı karşıyayız. Okullarda çocuklarımız adeta tarikat ve cemaatlerin potansiyel müridi olarak görülmekte. Eğitim bir ülkenin geleceğidir. Eğitime sahip çıkmak tüm yurttaşların temel sorumluluğudur. Eğitim bir bilimdir ve bu bilimi çocuklarımıza ulaştıracak kişiler öğretmenlerdir. Okullar, öğretmenlerin iş yerleridir. Okullarda iman, din görevlisi ya da farklı meslekten kişilerin çocuklara nasıl yaklaşacağını bilmeyen yetişkinlerin eğitim öğretim anlamında işi yoktur. Bu aynı zamanda Kamu kaynaklarını keyfi şekilde kullanmaktır. ÇEDES projesi tehlikelidir. Anayasa’ya laik ve bilimsel eğitime aykırıdır. Çocukların eğitim hakkına aykırıdır. Gönüllülük esası olması gereken bu projenin dayatmaya da herkese uygulanmak istendiğini görmekteyiz. Birçok sosyal etkinlik ve kulüp faaliyet hiçbir geri dönüş istemeyen Milli Eğitim Bakanlığı özellikle ÇEDES projesini zorla uygulanması için ısrarcı bir çaba içerisinde olduğunu görmekteyiz. Bu proje Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve siyasi iktidarın siyasal İslamcı, dayatmacı, tek tipçi, aslında kendi anladığı anlamda din ve kininin takipçisi olarak tarif ettiği bir nesil yetiştirme projesidir. Cumhuriyet’in fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirme projesine karşı AKP iktidarının dininin ve kininin takipçisi ol diye tarif ettiği toplumu ayrıştıran, toplumun inanç değerlerini yok sayan ve istismar eden bir yaklaşımıdır. Bu proje bir an önce son bulmalıdır. Tüm Milli Eğitim yetkililerine çocuklarımızın eğitim hakkını sağlıklı bir şekilde yerine getirmek görevini üstlenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor ve uyarıyoruz. Vatanı korumak, çocukları korumakla başlar ”

    “Okullarda imamların görevlendirilmesi hem anayasal hem de kanunen suçtur”

    Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Başkanı Kemal Irmak ise Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i istifaya davet etti. Irmak şöyle konuştu:

    “Okullarda imam görevlendirilmesi, laik ve bilimsel eğitime meydan okumak, laik ve seküler yaşamı ortadan kaldırmaya yönelik bir tutumdur. Eğitim sisteminde okul öncesinden yüksek öğrenime kadar bütün alanlarda dini kural ve referanslara göre biçimlendirme çalışmaları siyasal iktidar tarafından devam etmektedir. Laik eğitim ve laik yaşama meydan okuyan politika ve uygulamalarını sürdürmeye devam ediyor. Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, 2 Aralık 2024 tarihinde okullara gönderdiği yazı ile ÇEDES projesi kapsamında lise, ortaokul, ilkokul ve anaokullarından oluşan 99 okula cami imamları görevlendirmiştir. Hangi gerekçeyle olursa olsun, okullarda imamların görevlendirilmesi hem anayasanın ilgili maddesine hem de 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırıdır ve suçtur. Okulda dersi öğretmen verir. Bu uygulamalar ideolojiktir. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin eleştirilere bunlar ideolojik eleştiriler dese de aslında kendi ideolojik anlayışını gizlemeye yönelik uygulamalardır, ataklardır. Bu uygulamalar cihatçı bir anlayışı çağrıştırmaktadır Eğitim sistemini bilimsel ve laik eğitimden uzaklaştırarak dini içeriklerin ön planda tutulduğu bir yapıya dönüştürmek istenmektedir. Anaokulları başta olmak üzere eğitimin bütün kademelerinde uygulanan bu tür görevlendirmeler çocukların gelişim süreçlerini ideolojik bir biçimde yönlendirme amacını taşımakta ve pedagojik esaslara aykırılık teşkil etmektedir.”

    “ÇEDES uygulaması Anayasa’daki laiklik ilkesine din ve vicdan hürriyetine aykırı bir uygulamadır”

    Başkan Irmak, eğitimde birçok sorunla boğuşulurken okullara imam görevlendirilmesinin kabul edilemez bir uygulama olduğunu belirtti. Irmak, eğitimde kronikleşmiş pek çok sorun dururken kalabalık sınıflar, temizlik ve hijyen sorunları, öğretmen ve yardımcı personel açıkları gibi birçok sorunla boğuşulurken okullarda imam görevlendirilmesinin kabul edilemez bir uygulama olduğunu ifade etti. Irmak şunları söyledi:

    “Milli Eğitim Bakanı bu tür sorunları bırakmış, tüm enerjisini, eğitimi, dinselleştirme uygulamalarına harcamak öğrencilerin iktidarın siyasal ideolojik hedefleri doğrultusunda okul içinde ve dışındaki dini etkinliklere katılmasının sağlanması çocuğun üstün yararı ilkesine de aykırıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre de doğrudan çocuğu siyasal istismarı anlamına gelmektedir. Okullarda dini dernek ve vakıflar üzerinden yürütülen dini etkinlikler son olarak ÇEDES uygulaması Anayasa’daki laiklik ilkesine din ve vicdan hürriyetine aykırı bir uygulamadır ve derhal iptal edilmelidir. Bornova’da gerçekleşen bu uygulama eğitim sisteminin laik ve bilimsel olma niteliğini açıktan tehdit etmektedir. Bu uygulamaların İzmir, Eskişehir, Tekirdağ gibi yerlerde halkın büyük çoğunluğunun, laik yaşamdan yana olan yerlerde uygulanması ise ayrıca manidardır. Eğitim kurumları ve okullar dini içerikli faaliyet ve etkinliklerin değil pedagoji biliminin mekanları olmak durumundadır. Eğitim-Sen olarak laik eğitimi ve laik yaşama meydan anlamına gelen her türlü politika ve uygulamaya karşı başta eğitim emekçileri olmak üzere tüm öğrencileri, velileri ve demokratik kamuoyunu ÇEDES ve benzeri uygulamalara karşı birlikte tutum almaya ve ortak mücadeleye devam ederken Yusuf Tekin’i de bu uygulamalarından ötürü bir kez daha istifaya davet ediyoruz.”

  • Yusuf Tekin’den ‘kreş’ açıklaması: Belediyeler anaokulu ya da ana sınıfı açamaz

    Yusuf Tekin’den ‘kreş’ açıklaması: Belediyeler anaokulu ya da ana sınıfı açamaz

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün belediye kreşleriyle ilgili yazısına ilişkin “Bizim belediyelere gönderdiğimiz yazı Sayın Özgür Özel’in ifade ettiği gibi kreşlerle alakalı değildir, olamaz. Çünkü 36 ay altında bakım işlevlerini yerine getiren kreşler bizim bakanlığımızın yetki ve sorumluluk alanının dışındadır. Bizim kreşlerin kapatılmasıyla ilgili herhangi bir yazımız yok. Diyoruz ki; belediyeler anaokulu ya da ana sınıfı açamaz, bu yeni uygulanan bir durum değil, 2017’den beri uygulanıyor. Bunlar açılmışlar, bize şikayet geldikçe denetliyoruz. Yasal olarak böyle bir hakkınız yok deyip okulları kapatıyoruz” açıklamasını yaptı.

     

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, A Haber’de tepkilere ve tartışmalara neden olan bakanlığın belediyelere kreş yazısıyla ilgili konuştu. Tekin, şunları söyledi:

    “Ben Özgür Özel’e gerçekten acıyorum. Ya kendi siyasi partisi içerisinde birileri tarafından manipüle ediliyor, ya okuduğunu anlamakta problem yaşıyor ya da okuduğunu anlıyor ama milleti yanlış bilgilendiriyor.

    Bu konunun aslı şu; birincisi, bizim belediyelere gönderdiğimiz yazı Sayın Özgür Özel’in ifade ettiği gibi kreşlerle alakalı değildir, olamaz. Çünkü 36 ay altında bakım işlevlerini yerine getiren kreşler bizim bakanlığımızın yetki ve sorumluluk alanının dışındadır. Bizim herhangi bir belediyeye ‘kreşinizi kapatın, kreşinizi açın ya da kreş açarken şu kriterlere uygun olarak açacaksınız’ demek gibi bir yetkimiz yok. Ya cehaletlerinden söylüyorlar ya da toplumu manipüle ediyorlar. Açıkçası alenen yalan söylüyorlar.

    Kreşlerle ilgili bizim hiçbir yazımız yok. Bahsettikleri yazı anaokulları ve ana sınıflarıyla alakalıdır. Bir paragraf bir şey okuyacağım; ‘Anayasa’da eğitim ve öğretimin bireysel bir hak ve devlet içine ödev olarak sayıldığı, devletin bu ödevleri Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, aklın egemenliğine dayanan çağdaş eğitim ve öğretim kurumlarını oluşturarak yerine getireceği, bu nedenle eğitim ve öğretimin merkezi yönetimin görevleri arasında kalmasının zorunlu olduğu ve bunun da ancak merkezi planlama ve program kadar uygulamayla da gerçekleştirebileceği uygulamada okul öncesi eğitimde belediyelere görev verilmesinin, eğitimin laikleşmesini ve tek elden yürütülmesini amaçlayan eğitim birliği ilkesiyle, ulusal birlik amacıyla demokratik, laik, eşitlikçi, adil, işlevsel ve bilimsel temellere dayalı eğitim anlayışıyla Anayasa’nın Atatürk’ü temel alan ilke ve inkılaplarıyla bağdaşmadığı gerekçesiyle…’ Bu metin CHP’nin yaptığı başvuruda Belediyelerin ana sınıfı ya da anaokulu açmada verilen hakkı AYM’de iptal ettirmek için yaptıkları başvurudur.

    “Özgür Özel, CHP’nin kendi içindeki siyasi iktidar kavgalarının kurbanı oldu”

    ‘Belediyeler ana okulu açamazlar, açmamalıdır’ deniyor. Belediye kanunun ilgili maddesini iptal ediyor 2007’de. Bakanlığımız iptal kararı sonrası hiçbir belediyeye anaokulu açma yetkisi vermemiştir, veremez. Bu sebepten dolayı diyorum ki, Özel ya da İmamoğlu ya kendi partilerinin ne yaptığını bilmiyorlar, veya okuduklarını anlamamışlar. Ya da okuduklarını anladılar ama işlerine gelmediği için millete yalan söylemeyi kendi siyasi rantları için doğru buldular. Yahut CHP’nin kendi içindeki siyasi iktidar kavgalarının kurbanı oldu. Bu tür yanlış bilgiler vererek kamuoyunda itibarı sarsılıyor. Bizim yazımızda kreşlerin kapatılmasıyla ilgili herhangi bir yazımız yok. Diyoruz ki; belediyeler anaokulu ya da ana sınıfı açamaz, bu yeni uygulanan bir durum değil, 2017’den beri uygulanıyor.

    “CHP hukuku kendisine göre yorumluyor”

    Bunlar açılmışlar, bize şikayet geldikçe denetliyoruz. Yasal olarak böyle bir hakkınız yok deyip okulları kapatıyoruz. CHP, ilgili iptal davası için kullandığı gerekçelerinden bir tanesinde de diyor ki ‘Belediyeler böyle bir okul yapabilirler bunları Milli Eğitim’e devretsinler’. Okul yapıp bize devredebilirler. Anayasa kararına atıfta bulunarak ana sınıfının açılmasına yetkisi yoktur. CHP hukuku kendisine göre yorumluyor. Biz, Milli Eğitim Bakanlığı olarak kimseyi mağdur etmeyiz. Okulları bize devrettiklerinde gereğini yaparız.”

    Bakan Tekin, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ‘hadi gel de kapat’ sözlerine ise şu yanıtı verdi:

    “Hukuka aykırı bir iş yapıyorlar. Ekrem İmamoğlu ya da CHP’nin geleneğinde hukuk kavramı gibi başka kavramlar olduğu gibi kendi perspektiflerine göre yorumluyorlar. İmamoğlu’nun açıklaması da öyle bir şey.”