Etiket: Milli Eğitim Bakanlığı

  • Okullar 1.5 gün tatil olacak

    Okullar 1.5 gün tatil olacak

    Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre 28-29 Ekim tarihleri arasında MEB’e bağlı 81 ildeki okullarda 1.5 gün tatil ilan edildi. Yayınlanan özel gün ve haftalar kararına göre 28 Ekim Pazartesi yarım gün, 29 Ekim Salı günü Cumhuriyet Bayramı nedeniyle tam gün tatil edildi.

    MEB 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle 81 ildeki tüm okullarda 1.5 gün tatil ilan etti.

    Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan karara göre 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle 28 Ekim Pazartesi öğleden sonra yarım gün, 29 Ekim Salı günü ise tam gün tatil oldu. 81 ildeki Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm okullarda alınan karar doğrultusunda öğrenciler ara tatilde olacak.

    28 Ekim tatil mi?
    Yayımlanan özel gün ve haftalar kararına göre 28 Ekim Pazartesi günü resmi tatil olduğu için yarım gün tatil ilan edildi. 29 Ekim Salı günü de Cumhuriyet Bayramı nedeniyle tatil olacak.

    29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedir?
    29 Ekim 1923’te Türkiye’de Cumhuriyet yönetimi ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü kutlanan millî bayramın ismi olarak ifade edilir. 1925 yılında çıkarılan bir yasa ile ulusal bayram olarak kutlanmaya başlanan günde resmi olarak kurumlarda tatil yapılır.

  • Tekin: Etkin olarak medeniyet kurucusu ve geliştiricisi bilge nesiller hedefliyoruz

    Tekin: Etkin olarak medeniyet kurucusu ve geliştiricisi bilge nesiller hedefliyoruz

    Bakan Tekin, Avrasya Bir Vakfının Cumartesi Konferansları’nda yaptığı konuşmasında Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’yle toplumu ve ülkesini imar eden şahsiyetler yetiştirmeyi ahlaki bir sorumluluk olarak aldıklarını belirterek milli ve manevi değerlerimizi yücelten, koruyan, insani değerleri kucaklayan nesiller yetişmesini istediklerini dile getirdi.

    Avrasya Bir Vakfı’nda düzenlenen Cumartesi Konferansları’na katılan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, sunum eşliğinde Milli Eğitim Bakanlığının çalışmalarını anlattı.

    Türkiye’de 1 milyon 200 bine yakın öğretmen olduğunu, bunların yaklaşık 18 milyon civarında öğrenciye hizmet verdiğini belirten Tekin, bunun büyük bir rakam olduğunu, aileler ve yakınlar düşünüldüğünde 85 milyon vatandaşın tamamının eğitimle ilgili haberleri ve gelişmeleri yakın takip ettiğini söyledi.

    Tekin, görevdeki öğretmenlerin yaklaşık 800 bininin son 22 yılda atananlar olduğunu dile getirerek, “Bu yüzde 80’e yakın bir rakam yapıyor. Aynı şekilde yapılan dersliklerin sayısı yine bu 22 yılda 2 katından daha fazla artmış durumda. Aynı şekilde güçlendirme yapılan, yıkımı yapılan derslikleri de hesaba kattığımızda bu sayı yaklaşık 3 kata kadar, bu rakamın içerisinde özeller de var, çıkmış oluyor” diye konuştu.
    Yurt dışında ve yurt içindeki birçok akademik toplantıya katıldıklarını anlatan Tekin, öğretmenlerle de konuşarak Türkiye’deki müfredatla ilgili eleştirileri topladıklarını aktardı.

    Uluslararası raporlarda iki ana eleştiri olduğunu belirten Tekin, şöyle devam etti:

    Diyorlar ki, birincisi, ‘Sizin müfredatınız 1980, 1990 yıllarında dünyada yaygın olarak yaygın olarak kullanılan ve bilgiye erişmede sıkıntı yaşayan çocuklara tek bilgi kaynağı okuldaki dersler ve ders kitapları. Siz hala aynı mantıkla devam ediyorsunuz. Eğitim sisteminizi bu açıdan revize etmeniz gerekiyor.’ Bu Türkiye ile ilgili raporların hemen hemen hepsinde var. Diyorlar ki, ‘Dünyada eğitim öğretim sistematiği bilgi vermek değil. Bilgiyi beceriye dönüştürmek üzerine odaklandı. Bu mantık artık terk edildi.’ İkinci eleştiri ise ‘Siz zorunlu eğitim çağını, yani bu 18 yaşına kadar muhatap olduğumuz kitleye sanki hayatın ilerleyen kısımlarında hiç eğitim öğretim alma seçeneği yokmuş gibi her şeyi burada vermeye çalışıyorsunuz.’ Bilgi vermeye odaklandığımız, beceriye dönüştürmeyi düşünmediğimiz için çocuklara sadece ezber bilgileri veriyoruz. Sonra unutuyor, ne işe yaradığını bilmiyor. Eğitim sistemimiz işlevsiz hale geliyor. Gereğinden fazla bilgi vermeye çalışıyoruz çocuğumuza. Bunu yaptığımız zaman çocuk başarısız oluyor, pedagojik anlamda. Öğretmen de ‘Yetiştiremiyoruz bu müfredatı.’ diyor. Öğretmen başarısız. Müfredat yetişmediği için okul başarısız, eğitim sistemi başarısız. Peki niye kendimize bu işkenceyi yapıyoruz?

    Tekin, müfredatın revize edilmesi gerektiğine dair ellerinde çokça akademik çalışma biriktiğini vurgulayarak, çalışma yapmaya başladıklarını anlattı.

    ‘Etkin olarak medeniyet kurucusu ve geliştiricisi bilge nesiller hedefliyoruz’
    Vatandaşın eğitim sisteminden beklentisinin Güney Kore’de, Fransa’da ve Singapur’daki bir vatandaşın beklentisinden farklı olduğunu dile getiren Tekin, şöyle konuştu:

    Bizim yaptığımız üçüncü şey müfredatla ilgili. Kendi milli manevi değerlerimizi, ülkeyi, toplumu, milleti bir arada tutacak temel asgari müştereklerdeki temel değerlerimizin müfredatın içerisine yedirilmesini arzu ettik. Bu anlamdaki verilerden beslenen hem de kendi değerlerimizi yansıtan, kendimize özgü bir model oldu ve adına da Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli dedik. Öğrenci profili tanımlaması yaptık. Dedik ki, nasıl bir öğrenci istiyoruz? Yetkin ve erdemli insanı önceleyen bir öğrenci profili. Beceri odaklı ve becerileri tetikleyici bir eğitim sistematiği. Gündelik hayatla bağlantı kurma, sadeleştirilmiş içerik, her bir çocuğun farklı bir birey olduğu mantığından hareketle farklılaştırılmış bir eğitim öğretim süreci inşa etmeye çalıştık.

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, müfredatı yüzde 35 oranında sadeleştirdiklerini aktararak, ahlaklı, erdemli, milleti ve insanlık için iyiyi, doğruyu, faydalı ve güzel olanı yapmayı ideal edinmiş, eleştirel düşünebilen, sorgulayan, araştıran, medeniyete uyum sağlayan değil etkin olarak medeniyet kurucusu ve geliştiricisi bilge nesiller hedeflediklerini kaydetti.

    Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin temelinde insan olduğunu vurgulayan Tekin, şunları dile getirdi:
    Hedefimiz iyi insan yetiştirmek. İnsanı zihinsel, duygusal, bedensel, sosyal ve manevi gelişim yönleriyle bir bütün olarak ele aldık. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’yle toplumu ve ülkesini imar eden şahsiyetler yetiştirmeyi ahlaki bir sorumluluk olarak, Bakanlık olarak üstümüze aldık. Milli ve manevi değerlerimizi yücelten, koruyan, insani değerleri kucaklayan nesiller yetişmesini istedik. En sonunda da medeniyetimizin üzerine inşa edildiği temel kavramlar olan aklıselim, kalbiselim ve zevkiselim sahibi nesiller yetiştirmek için madde, mana, akıl, duygu, nefis, vicdan, insan toplum ve zaman mekan dengesini gözeten bir program oluşturmaya çaba sarf ettik.

  • Liselerde 3+1 modeli: “Normal Lise” ve “İleri Lise” diploması geliyor

    Liselerde 3+1 modeli: “Normal Lise” ve “İleri Lise” diploması geliyor

    Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ortaöğretim sisteminde köklü bir değişikliğe gitmeye hazırlanıyor. Gündemde olan 3+1 eğitim modeliyle liselerde diplomalar “Normal Lise” ve “İleri Lise” olarak ikiye ayrılacak. Bu düzenlemeye göre, üniversiteye gitmeyi planlamayan öğrenciler 3. yılın sonunda “Normal Lise” diploması alarak mezun olabilecek.

    Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ortaöğretim sisteminde köklü bir değişikliğe gitmeye hazırlanıyor. Gündemde olan 3+1 eğitim modeliyle liselerde diplomalar “Normal Lise” ve “İleri Lise” olarak ikiye ayrılacak. Bu düzenlemeye göre, üniversiteye gitmeyi planlamayan öğrenciler 3. yılın sonunda “Normal Lise” diploması alarak mezun olabilecek.

    Bu yeni düzenleme, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında yürürlüğe giren ve Ömer Dinçer döneminde başlatılan 4+4+4 sisteminde yapılacak bir revizyon olarak planlanıyor.

    Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci, katıldığı Uluslararası Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sempozyumu’nda bu değişikliğe ilişkin sinyaller verdi. Yelkenci, lise döneminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ve konunun çalıştaylarda detaylı olarak tartışılmasının önemine vurgu yaptı.

    Diploma Seçenekleri: “Normal Lise” ve “İleri Lise”

    Yapılacak değişiklikle, liselerdeki eğitim iki farklı diploma seçeneğiyle sunulacak:

    Normal Lise Diploması: Öğrenciler, 3 yıl sonunda mezun olup iş hayatına atılabilecekler. Bu diploma ile gençlerin mesleki tecrübe kazanmaları hedefleniyor, ayrıca kalifiye eleman yetiştirilmesine katkı sağlanması planlanıyor.

    İleri Lise Diploması: Üniversite eğitimi almak isteyen öğrenciler, 4 yıl sürecek lise eğitimine devam ederek “İleri Lise” diploması alacaklar.

    Bu düzenleme ile üniversiteye gitmek istemeyen öğrencilerin gereksiz yere dört yıl lisede tutulmasının önüne geçilecek ve mesleki eğitime ağırlık verilecek. Ayrıca, üniversitelerdeki yığılmaların ve sınav stresinin azaltılması hedefleniyor.

    Türk Eğitim Derneği (TED) Raporu Destekliyor

    Geçtiğimiz yıl Türk Eğitim Derneği’nin (TED) hazırladığı rapor da bu düzenlemeyi destekler nitelikteydi. Raporda, lise eğitiminin yeniden yapılandırılması gerektiği ve üniversiteye gitmek istemeyen öğrencilerin lise diploması alarak iş hayatına kazandırılması gerektiği vurgulanmıştı. Ayrıca bu öğrencilerin meslek yüksekokullarına sınavsız geçiş yapabilecekleri önerisi getirilmişti.

    Bu yeni modelle birlikte Türkiye’deki lise eğitim sistemi önemli bir değişiklik geçirecek, öğrencilere kariyer planlamalarında esneklik sağlanacak.

  • “Uluslararası Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sempozyumu” Ankara’da başladı

    “Uluslararası Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sempozyumu” Ankara’da başladı

    Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) tarafında düzenlenen “Uluslararası Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sempozyumu”, Ankara’da başladı. ÖSYM Başkanı Bayram Ali Ersoy, “Uluslararası alanda da en büyük kurumlardan biriyiz. Dijitalleşmeyi de başarmış bir kurumuz” dedi. Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci ise ”Kademeler arası geçiş, gerek ortaokuldan liseye, gerek liseden yükseköğretime geçişte öğrenciyi bütün boyutlarıyla ele alacak bir sistemi geliştirmek kaçınılmaz. Doğrudan ilişkili olan bir başka husus da 4+4+4 sisteminin son dört yılı. Bu son dört yılı da yeniden ele almamız gerektiği şüphesiz aşikardır” diye konuştu.

    Liselere Giriş Sistemi (LGS) ile Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) gibi iki geniş katılımlı sınav başta olmak üzere pek çok sınavın gerçekleştirildiği Türkiye’deki sistemin masaya yatırılacağı “Uluslararası Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sempozyumu” Ankara’da başladı. Üç gün sürecek sempozyumda, ölçme değerlendirme alanında dünyada yeni yaklaşım ve gelişmeler, yapay zeka tabanlı ölçme değerlendirmeyle ilgili uygulamalar ve yenilikler ele alınacak.

    “Dijitalleşmeyi de başarmış bir kurumuz”

    Sempozyumun açılış konuşmasını yapan ÖSYM Başkanı Bayram Ali Ersoy, sempozyumu geleneksel hâle getirmek istediklerini söyledi. Filistin’de yaşamını yitirenleri anarak konuşmasına başlayan Ersoy, 2024 yılı içerisinde 68 ayrı oturumda 13 milyon adaya sınav gerçekleştireceklerini, iki milyon kişinin sınavlarda görev alacağını söyleyen Ersoy, “Uluslararası alanda da en büyük kurumlardan biriyiz. Dijitalleşmeyi de başarmış bir kurumuz” dedi. ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlar hakkında bilgi veren Ersoy, hedeflerinin tüm imkanları kullanarak e-sınav sistemini arttırmak olduğunu söyledi.

    ÖSYM’nin adil bir sınav sistemi gerçekleştirdiğini sözlerine ekleyen Ersoy, “Bu sene 68 sınav yapacağız. YÖK’ün aldığı karar gereği performans ölçen sınavlar da yaptık. Spor bilimlerine giriş sınavını standart hale getirdik. Öğrenciler üniversite üniversite gezmek zorunda kalmadı” diye konuştu.

    “Uluslararası sınav izleme araçlarından istifade ettik”

    Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci ise yaptığı konuşmasında şöyle konuştu:

    “Bakanlık olarak son dönemde ölçme ve değerlendirme araştırmalarıyla ilgili yoğun bir çalışmanın içerisinde olduğumuzu ifade etmek isterim. Bununla ilgili çalışmamız mevzuat çalışmalarıydı. Mevzuatla beraber özellikle sınıf içi ölçme kapsamında açık uçlu soruların kullanılması zorunluluğu ve önceliği getirildi. Bu mevzuatla öğrenci ve öğretmenlere geri bildirimlerin, analizlerin yapılması, İlkokullarda öğrencinin gelişimin izlenmesi maksadıyla sınavların kaldırılması, oyun temelli değerlendirmeleri merkeze aldık. Ulusal ve uluslararası izleme araçlarının takibini yaptık. Uluslararası sınav izleme araçlarından da istifade ettik. Sınıf içi ölçme ve değerlendirme süreçleri içerisinde öğretmenlerin güçlendirilmesini hedef aldık.”

    “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni beceri temelli tanımlıyoruz”

    Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ne dair konuşan Yelkenci, şunları kaydetti:

    “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, üç ayrı genel müdürlüğümüz ve Talim ve Terbiye Kurulu’muzun oluşturduğu üç modülle izlenecek. Özellikle beceri temelli bir program olarak tanımlıyoruz bunu. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni beceri temelli tanımlıyoruz. Düşünce, alan, sosyal, duygusal ve okur yazarlık becerilerinin aynı zamanda eğilimler ve değerlerle aralarında oluşturulan örgüyü kast ediyoruz. Bu becerilerin kazanılması için yazılan programların kullanılmasını özellikle süreç odaklı ve geliştirmeci ölçme ve değerlendirme yaklaşımı olarak ele alıyoruz.

    “4+4+4 sisteminin son dört yılını yeniden ele almamız gerektiği aşikar”

    Milli Eğitim Bakanlığı’nın politikalarını belirleyen bir çok şey var. İleriye yönelik bir öngörü olarak bunu kabul edin. Beceri örgüsü temelli bir müfredatın bugünkü öğrenciyi sadece çoktan seçmeli bir sınavla seçen bir yaklaşımın, kötürüm bir yaklaşım olacağı şüphesizdir. Kademeler arası geçiş, gerek ortaokuldan liseye, gerek liseden yükseköğretime geçişte öğrenciyi bütün boyutlarıyla ele alacak bir sistemi geliştirmek kaçınılmaz. Eğer bunu bugünden yapmazsak, daha sonrasında iki ayağımızın bir papuca gireceğini söylemek çok zor bir şey olmasa gerek. Kademeler arası geçişte bir başka husus da mesleki teknik eğitimde niteliği artırmak. Doğrudan ilişkili olan bir başka husus da 4+4+4 sisteminin son dört yılı. Bu son dört yılı da yeniden ele almamız gerektiği şüphesiz aşikardır.”

    Sempozyumda konuşan Prof. Dr. Matthias Von Davier ise “Ülkeleri dinlememiz lazım. Eğitim çalışmalarını da yakından takip etmemiz gerekiyor. Kapsam alanını ölçme ve değerlendirme alanında yaygınlaştırmamız gerekiyor” diye konuştu.

  • Sendikalar, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifini MEB önünde protesto etti

    Sendikalar, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifini MEB önünde protesto etti

    Eğitim Sendikaları, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin TBMM’de görüşülmeye başlanmasını Milli Eğitim Bakanlığı önüne siyah çelenk bırakarak protesto etti. Meclis’e yürümek isteyen eğitimcilerin TBMM Çankaya Kapısı’nın kapısının karşısında bulunan Türkiye Belediyeler Birliği’ne kadar yürümesine izin verildi. Burada basın açıklaması yapan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “Öğretmene ‘gerektiğinde seni akademiden atarım’ diyen bu kanun, iktidarın mülakatla yapamadığını kanun yoluyla gerçekleştirme planıdır” dedi.

    Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin Meclis’te görüşülmeye başlanmasını protesto eden Eğitim-İş, Eğitim-Sen, Hürriyetçi Eğitim Sen, Anadolu Eğitim-Sen, Teç-Sen ve Öğretmen Sendikası üyeleri ve yöneticileri, Milli Eğitim Bakanlığı önünde protesto etti, siyah çelenk bıraktı. Eğitimciler, “Öğretmen düşmanı ÖMK’ye hayır, eşit işe eşit ücret, patronlara değil öğretmene güvence, ücretli köle olmayacağız” sloganları attı. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan TBMM’ye yürümek isteyen eğitimcilerin TBMM Çankaya Kapısı karşısındaki Türkiye Belediyeler Birliği’ne kadar yürümesine izin verildi. Sendika üyeleri ve yöneticileri, burada basın açıklaması yaptı.

    Milli Eğitim Bakanlığı önünde bir araya gelen 6 sendika üyeleri ile yöneticileri, Soma’dan Ankara’ya iş güvenliğindeki eksiklikler ve düşük ücretleri protesto etmek için yürüyüş başlatan ve Ankara’nın girişinde polis ekiplerince engellenen Fernas Madencilik İşçileri için “Fernas işçileri yalnız değildir” sloganı attı.

    Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, şunları söyledi:

    “Bu meslek kanununu eğitimin bileşenlerine sormadan bakanlığın, sarayın koridorlarında hazırlayanlara itirazlarımızı dikkate almayanları buradan protesto ediyoruz. Bu bir meslek onuru mücadelesidir.

    Öğretmenin adı var, fikri ve talepleri yok. Biz bu meslek kanununa geçit vermeyeceğiz. Bir ülkenin gerçek gücü öğretmenine verdiği değer ile ölçülür. Öğretmenlik mesleği, diploması yok sayılan bir meslek haline getirilmelidir. Bu kanun öğretmenleri ‘kursiyer’ seviyesine indirgemekte, fakat onlara memurlardan daha ağır disiplin cezaları uygulanacağını öngörmektedir. Öğretmene ‘gerektiğinde seni akademiden atarım’ diyen bu kanun, iktidarın mülakatla yapamadığını kanun yoluyla gerçekleştirme planıdır. Yani iktidarın kendi memurunu yaratma projesidir.”

    Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ise şöyle konuştu:

    “Bakanlık eğitim emekçilerinin uyarılarını dikkate almıyor. Bu nedenle eğitim emekçilerinin hiçbir sorununu çözmeyen meslek kanunu karşısında 6 sendika birlikteyiz. Umarız ülkeyi karanlık bir tabloya mahkum etmezler.

    Eğitimde uzun zamandan beri ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. 4+4+4 sistemi ile başlayan ve bugün Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile taçlandırılmaya çalışılan çok ciddi bir dönüşüm süreci oldu. Gerici, ırkçı, tarikatlar ve cemaatler ile ortaklaşa yapılan bir yaklaşımla karşı karşıyayız”

  • MEB ve ÖSYM’den ”Uluslararası Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sempozyumu”

    MEB ve ÖSYM’den ”Uluslararası Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sempozyumu”

    Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı’nın (ÖSYM), 4-6 Ekim 2024 tarihlerinde, düzenlenecek ”Uluslararası Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sempozyumu” hakkında açıklama yapan ÖSYM Başkanı Bayram Ali Ersoy, ”ÖSYM’nin 50. Yılı kapsamında gerçekleştireceğimiz sempozyum bir başlangıç olacak. Bu çalışmayı geleneksel hale getirip devam ettirmeyi planlıyoruz. Ölçme ve değerlendirmeye buradan yön verilsin, uygulamalar burada tartışılsın ve en verimli uygulama bu zeminde hayata geçsin istiyoruz” dedi.

    MEB ile ÖSYM tarafından “Uluslararası Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sempozyumu” düzenlenecek. Liselere Giriş Sistemi (LGS) ile Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) gibi iki geniş katılımlı sınav başta olmak üzere pek çok sınavın gerçekleştirildiği Türkiye’deki sistemin masaya yatırılacağı sempozyumda, ölçme değerlendirme alanında dünyada yeni yaklaşım ve gelişmeler, yapay zeka tabanlı ölçme değerlendimeyle ilgili uygulamalar ve yenilikler ele alınacak.

    Sempozyumun içeriğine ve amacına dair açıklama yapan ÖSYM Başkanı Bayram Ali Ersoy, sempozyumun bir başlangıç olduğunu ve geleneksel bir hale getirileceğini belirterek, şunları söyledi:

    ”ÖSYM’nin 50. yılı etkinlikleri çerçevesinde düzenleyeceğimiz Uluslararası Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sempozyumu Cuma günü başlayacak, 3 gün sürecek ve Pazar akşamı sona erecek. Uluslararası düzeyde düzenlenmiş ilk ölçme, seçme ve yerleştirme sempozyumu olacak. Beklentimizin çok üzerinde bir başvuru ile karşılaştık. Gördük ki böyle bir sempozyuma çok ihtiyaç varmış. Sempozyuma, dünya çapında bilinen, alanında yetkin hocalarımızın katılımı olacak. Sempozyum ile ölçme ve değerlendirme alanına güncel bir bakış sunulmasını hedefliyoruz.

    Gerçekleştireceğimiz sempozyum ile sadece Türkiye’deki değil, dünya genelindeki sınav uygulamalarına yön vermeyi, bakış sunmayı hedefliyoruz. Cuma günü başlayıp Pazar günü sona erecek olan sempozyumu görüyoruz ki birçok ülkedeki ölçme ve değerlendirme hocaları, uzmanlar yakinen takip ediyor olacak. Sınav uygulamalarının genel olarak masaya yatırılacağı sempozyumda, ölçme ve değerlendirme alanında uluslararası düzeyde yeni yaklaşım ve gelişmeler, yapay zekâ tabanlı ölçme ve değerlendirmeyle ilgili uygulamalar ve yenilikler, elektronik tabanlı sınav uygulamalarının daha da yaygınlaştırılması ve daha birçok başlık ele alınacak.

    ÖSYM’nin 50. yılı kapsamında gerçekleştireceğimiz sempozyum bir başlangıç olacak. Bu çalışmayı geleneksel hale getirip devam ettirmeyi planlıyoruz. Ölçme ve değerlendirmeye buradan yön verilsin, uygulamalar burada tartışılsın ve en verimli uygulama bu zeminde hayata geçsin istiyoruz.”

  • Mansur Yavaş: Okul müdürlerine ‘Belediyeden hiçbir bir şey istemeyin’ diye mesaj atmışlar

    Mansur Yavaş: Okul müdürlerine ‘Belediyeden hiçbir bir şey istemeyin’ diye mesaj atmışlar

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, okullarda temizlik için talepte bulunan 271 okuldan 113 tanesinin talebini geri çektiğini, okul müdürlerine, ‘Belediyeden hiçbir şey istemeyin’ diye mesaj atıldığını ifade etti. Duruma tepki gösteren Yavaş, “Biz zehirli gıda falan vermiyoruz. Biz temizlik malzemesi veriyoruz. Bir de okulları temizlemeye talibiz. Böyle bir olayın bu kadar ülke gündemine taşınmasını da gerçekten garipsiyoruz. Biz bütün kurumlarla iş birliği yapmaya hazırız. Yeter ki oradaki çocuklar güzel bir şekilde eğitimlerini alsınlar” dedi.

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, 27’nci Uluslararası Beypazarı Festivali’ne katıldı. Yavaş, festival öncesi Beypazarı Belediyesi’ni ziyaret etti. Burada Ankara’daki CHP’li belediye başkanlarıyla bir araya gelen Yavaş, daha sonra başkanlarla birlikte açıklama yaptı.

    Ankara’nın tanıtımı için festivallerin ve kültür etkinliklerinin artacağını belirten Yavaş, şunları söyledi:

    “Bugün festival için Beypazarı’na geldik. Burada belediye başkanlığı yaptığım dönemde başlatmış olduğumuz uluslararası festivalin bugün en sonuncusu olacak. Üç gündür devam ediyor. Bunun yanında bizler de belediye başkanlarımızla iletişim kurarak hep birlikte buraya geldik. Ankara’daki 16 + 1 belediye başkanımız ve sağ olsun Çamlıdere Belediye Başkanımız da geldi.

    Amacımız Ankara’nın kültürünü bütün dünyaya tanıtmak. Çünkü Ankara’nın tüm ilçelerinde kendine has çok farklı kültürler var. Bunu öncelikle Ankara’ya sonra da dünyaya tanıtmak istiyoruz. Çünkü Ankara’da yaşayan 6 milyon insan olarak Ankara’da yaşayan değerleri onlar bilmezse biz bunu dışarıya da anlatamayız. Bu nedenle bugün gördüğümüz kadarıyla yoğun bir katılım var. Hep birlikte geldik ve aynı zamanda bütün hemen hemen ilçelerimizde de kendi festivalleri var. Onlara da katılmak suretiyle onların kültürünü de yoğun bir şekilde bütün dünyaya tanıtmak istiyoruz. Çünkü kültürü korumak çok önemlidir. Somut olan kültür mirasımız ve somut olmayan kültür mirasımızı bize binlerce yıl önceden atalarımız miras bırakmışlardır. Nasıl o bıraktıkları miras kendilerine ait değil gelecek kuşaklara aktarıldıysa biz de bu mirası bizden sonra yüzlerce yıl, binlerce yıl bizden sonra gelenlere aynı şekilde aktarmak zorundayız. Bu fiziki binalar olabilir veya damak tatları olabilir veya somut olmayan kültür mirası adetlerimiz, geleneklerimiz olabilir.

    Yakın zamanda Kalecik’te bir festival yapıldı. Nallıhan’da yapıldı. Çamlıdere’de yapıldı. Bunlara katıldık. Diğer ilçelerimizde de önümüzdeki seneye Ankara Büyükşehir’in desteğiyle inşallah festivalleri yapıp Ankara’nın tüm ilçelerini aynı şekilde her hafta sonu binlerce turistin gittiği, oranın yöresel lezzetlerini tattı, oranın kültürünü tanıdı bir merkez haline getirmek istiyoruz ki topyekun Ankara’yı bütün dünyaya taşıyalım.”

    Yavaş, okullara verilen hijyen ve temizlik desteğine ilişkin ise şunları söyledi:

    “Okul müdürlerinden bir açıklama gelmiyor ama mesela bugün Keçiören’de bir okulun ikinci katı temizlenmişken yetkilileri gelip ‘derhal burayı bırakın’ dediler. İki katı temizlenmiş oldu. Bir katı pis haliyle kaldı. Herhalde okul müdürü kendisi temizleyecek. Yani onu kim aradı kim müdahale etti bilmiyorum. Biz 2019’dan beri bütün Milli Eğitim’den, okullardan gelen talepleri derhal yerine getiriyoruz. Zaman zaman bu talepler yüklü miktarda olduğu zaman İl Milli Eğitim üzerinden bize talep gelsin diyoruz ama hiçbir zaman talep gelmiyor ama bu arada okul müdürleri ve veliler yoğun bir şekilde oradaki fiziki şartlardan şikayet edip bir an evvel buraları tamir etmemizi istiyorlar.

    Biz 2019’dan bugüne kadar 154 milyon liralık destek olmuşuz. Yani bunlar genellikle okul müdürleri kendileri talep ediyorlar. Şimdi son günlerde basına yansıyınca okullardaki kirlilik ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın personel temin edememesi ki okulların açılacağı tarih belli. Eğer temin edilecekse bunun okulları açılmadan temin edilmesi lazımdı.

    Temin edilemedi ve okullardaki pisliği televizyonlar gösterince biz hemen devreye girdik ve bir çağrı yaptık. Arzu eden okullara, yani kimse mecbur değil. Arzu eden okullara form doldurmaları karşılığında hijyen malzemesi vereceğimizi söyledik. Aynı zamanda da ertesi gün de talebin çok olduğu görünce temizlik yapmamızı isteyen okullar olursa buna da katkıda bulunacağımızı söyledik.

    Bunu da bir kötü niyet ya da siyasi bir şeyi aramanın anlamı yok. Çünkü orada küçücük çocuklar eğitim görüyor. Onların vücutları daha hassas. Onların mikroptan, pislikten, kirden arınmaları lazım. Bu amaçla biz bu sefer ikinci günde temizlik isteyen okullara form doldurun dedik ve sonuç itibariyle 925 tane okuldan hijyen talebi geldi. Bugüne kadar 232 tanesini verdik. Bu hafta sonuna kadar da geri kalanın tamamını vereceğiz.

    Ama onlara da yani 723 civarında okul var. Onlar da telefon açar, ‘biz istemiyoruz’ derse sorumluluk kendilerine ait veya kendileri de temin edebilir. Temizlik isteyen okul, 271 tane bugün itibarıyla. Fakat bunlardan dün 106 taneydi, bugün 113 tanesi ‘istemiyoruz’ dediler. Herhalde okul müdürleri kendileri temizleyecek. Başka yorum yapmak istemiyorum. Çünkü hiçbir okul müdürü herhalde o çocukların kirli bir okula gelmesini istemez. Bize yaptırmadıklarını şu anda orada temizlik yapıyor olmaları gerekir. Şu ana kadar biz 48 okulda temizlik yaptık. 22 tanesi cumartesi. Bugün de 26 okul tamamlanmış olacak. Sonuçla 48 okulda 30 bin tane küçük çocuk tertemiz temizlenmiş okullara gidecek. Darısı diğerlerinin başına diyorum. Eğer milli eğitim bunları kendisi temizleyebiliyorsa, temizlesin bir an evvel yapsın, biz de görevinizin başına dönelim.

    Buradaki engellemeler gerçekten insana hayreti düşürüyor. Biz de kamu kuruluşuyuz. Milli Eğitim Bakanlığı da kamu kuruluşu. Elbette her zaman birbirimizden destek alacağız. Zaten üniversitelerde okulların bir çoğunda protokoller yapıyoruz. Yani bunu şimdiye kadar yapmadığımız bir şey değil. Ancak dediğim gibi okul bahçelerinden temizlenmesine, asfalt yapılmasına kadar şu an Milli Eğitim’den bize bir tek yazı gelmedi. Zaten biz okul müdürlerinin talebi üzerine gidiyoruz.

    Şimdi şöyle bir mesaj atmışlar. Bunu da özellikle yarın okula gittiklerinde pis bir okulla karşılaşırsa öğrenci velileri lütfen bunu okul müdürüne sorsunlar. ‘Belediyeden hiçbir bir şey istemeyin’ diyor. Biz zehirli gıda falan vermiyoruz. Biz temizlik malzemesi veriyoruz. Bir de okulları temizlemeye talibiz. Böyle bir olayın bu kadar ülke gündemine taşınmasını da gerçekten garipsiyoruz. Biz bütün kurumlarla iş birliği yapmaya hazırız. Yeter ki oradaki çocuklar güzel bir şekilde eğitimlerini alsınlar.”

  • Milli Eğitim Bakanlığı ara tatil takvimini açıkladı

    Milli Eğitim Bakanlığı ara tatil takvimini açıkladı

    Yeni eğitim – öğretim döneminin başlamasıyla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı ara tatil planını açıkladı. 9 Eylül tarihinde başlayan eğitim öğretim takvimi birinci dönemde 17 Ocak 2025 tarihinde sona erecek. İlk ara tatil ise 11-15 Kasım tarihinde düzenlenecek.

    MEB yeni eğitim-öğretim yılında ilk ara tatilin 11-15 Kasım tarihinde yapılacağını açıkladı.

    Yeni eğitim öğretim döneminde okullar 9 Eylül tarihinde açıldı. Birinci dönem 17 Ocak tarihinde sona erecek. Ancak ilk ara tatil 11-15 Kasım tarihinde yapılacak. Ara tatiller hafta sonu ile birlikte toplam 9 gün sürecek.

    İkinci ara tatil ne zaman?
    İkinci dönem ara tatili ise 31 Mart – 4 Nisan tarihleri arasında yapılacak. 20 Haziran 2025 tarihinde ise okullar kapanacak.

    Birinci dönem ara tatili: 11-15 Kasım 2024
    Yarıyıl tatili: 20 Ocak – 31 Ocak 2024
    İkinci ara tatil: 31 Mart- 4 Nisan 2025
    Okulların kapanması: 20 Haziran 2025

  • Dışişleri Bakanlığı ile MEB arasındaki dava sonuçlandı: Para faiziyle ödenecek

    Dışişleri Bakanlığı ile MEB arasındaki dava sonuçlandı: Para faiziyle ödenecek

    MEB, lise öğrencilerinin Hollanda stajı projesi için Dışişleri Bakanlığı’ndan 52 bin avro aldı. Hollanda “Projeden haberimiz yok” deyince kriz çıktı, proje iptal edildi. Dışişleri, parayı geri vermeyen MEB ile mahkemelik oldu.

    Başkent’te dikkat çeken bir davanın görüldüğü ortaya çıktı.

    BirGün’den İsmail Arı’nın haberine göre Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı’ndan aldığı binlerce avroyu amacına uygun kullanmadığı öğrenildi. Bu yüzden de Dışişleri’ne bağlı Başkanlık, Milli Eğitim Bakanlığı’na dava açtı.

    PARA İADESİ YAPILMADI
    Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen dava 2021 yılında açılırken karar ise 2023 yılının Mayıs ayında açıklandı. Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı, MEB’e bağlı Kazım Karabekir Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürlüğü’nün “Haritacılık öğrencilerinin Avrupa’da CBS stajı projesi” için sözleşme imzaladı. Projenin uygulanması için de 10 Kasım 2016’da hibe sözleşmesi imzalandı. Ancak lise öğrencilerinin götürüleceği Hollanda’daki kurumlar, projeden haberlerinin olmadığını bildirdi, bu yüzden de proje feshedildi. Projenin iptal edilmesine rağmen para iade edilmedi.

    Dışişleri’ne bağlı Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı ise MEB’e aktardığı 52 bin 64 avronun iadesini istedi. Başkanlık yazılı olarak bu talebi 20 Mayıs 2019 tarihinde bildirildi. Ancak MEB parayı yine iade etmedi. Ardından da dava süreci başladı.

    Mahkeme, 11 Mayıs 2023’te kararını açıkladı. 52 bin 64 avronun, 22 Haziran 2019’dan itibaren yıllık yüzde 3,5 gecikme faizi ile Dışişleri Bakanlığı’na ödenmesine hükmedildi. Ayrıca 8 bin 197 TL’lik başvuru harcı, 3 bin 250 TL’lik mahkeme masrafı ve 68 bin 870 TL’lik vekâlet ücretinin de Milli Eğitim Bakanlığı’ndan tahsil edilmesine karar verildi.

  • Ek ders ücretlerine vergi dilimi ayarlaması

    Ek ders ücretlerine vergi dilimi ayarlaması

    Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlerin ek ders gelirlerindeki vergi dilimini %15’e sabitleyen yeni düzenlemesi, sektörde büyük yankı uyandırdı. Bu düzenlemeyle öğretmenlerin ek ders yapma motivasyonunun artacağı ve öğretmen açığının azalacağı öngörülüyordu. Ancak öğretmen sendikaları ve birçok öğretmen, bu düzenlemenin yeterli olmadığını ve ek ders ücretlerinin hala düşük olduğunu belirtiyor.

    Öğretmenlerin En Az %100 Ek Ders Ücreti Zammı Beklentisi
    Öğretmenler, enflasyonun yükselmesi ve yaşam şartlarının zorlaşması nedeniyle ek ders ücretlerinin yetersiz olduğunu ifade ediyor. Yapılan araştırmalar, öğretmenlerin büyük bir kısmının ek ders yaparak geçimini sağlamaya çalıştığını gösteriyor. Bu nedenle öğretmenler, en az %100 oranında ek ders ücreti zammı talep ediyor.

    Vergi Dilimi Düzenlemesinin Eksiklikleri
    Vergi dilimi düzenlemesinin öğretmenlerin gelirlerinde artış sağladığı bir gerçek. Ancak bu düzenleme, öğretmenlerin temel sorunlarını çözmeye yetmiyor. Öğretmenler, şunları gerekçe göstererek daha yüksek zam talep ediyor:

    Enflasyon: Yüksek enflasyon, öğretmenlerin alım gücünü düşürüyor.
    Yaşam Standartları: Öğretmenlerin yaşam standartları, diğer meslek gruplarına göre daha düşük.
    İş Yükü: Öğretmenlerin iş yükü oldukça fazla. Ek ders yapmak zorunda kalmaları, öğretmenlerin yıpranmasına neden oluyor.
    Mesleki Saygınlık: Öğretmenlerin toplumdaki yeri ve saygınlığı, diğer meslek gruplarına göre daha düşük.

    Öğretmenlerin Talepleri
    Öğretmenler, sadece ek ders ücretlerinde değil, aynı zamanda taban maaşlarında da önemli artışlar bekliyor. Ayrıca, öğretmenlerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi, mesleki gelişimlerine destek olunması ve özlük haklarının güçlendirilmesi de talepleri arasında yer alıyor.

    Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı vergi dilimi düzenlemesi, öğretmenlerin sorunlarına yönelik atılmış önemli bir adım olsa da, yeterli değil. Öğretmenlerin yaşam şartlarını iyileştirmek ve eğitim sisteminin kalitesini artırmak için daha kapsamlı ve etkili çözümler üretilmesi gerekiyor. Öğretmenlerin taleplerinin dikkate alınması ve daha adil bir ücretlendirme sisteminin oluşturulması, eğitim sisteminin geleceği için büyük önem taşıyor.