Kategori: Gündem

  • Doğalgaz verilemeyen okullar tatil edildi

    Doğalgaz verilemeyen okullar tatil edildi

    Erzurum’un Köprüköy ilçesine bağlı Yağan beldesinde 30 öğretmen ve 260 öğrencinin bulunduğu Çok Programlı Anadolu Lisesi, Yağanbaba İmam Hatip Ortaokulu ve Yağan Cumhuriyet İlkokulu’na doğal gaz bağlanması çalışmaları kapsamında kömürle çalışan tesisatlar söküldü. Soğukta ders yapmak zorunda kalan çocukların hastalanması üzerine kaymakamın talimatıyla eğitime pazartesi gününe kadar ara verildi.

    Milli Eğitim Müdürlüğü’nün, PALEN Doğalgaz A.Ş. ile yaptığı sözleşmeye göre okullara doğal gaz bağlanmasında tarih olarak 31 Aralık 2024 verildi. Ekim ayından bu yana dondurucu soğukların etkili olduğu bölgede öğretmen ve öğrenciler buz gibi sınıflarda eğitimi sürdürdü.

    Yaklaşık 60 öğrencinin pansiyonda kaldığı okulda öğrenciler hastalanmaya başladı. Veliler CİMER’e yaptıkları şikayetlerden sonuç alamayınca tepkilerini sosyal medya paylaşımlarıyla dile getirdi.

    “Olası salgın hastalık riskine karşı eğitime ara verdik”

    Bunun üzerine Kaymakamlık okulda eğitime çarşamba günü itibarıyla ara verdi. İlçedeki tüm okulların aynı sorunu yaşadığı öğrenilirken, Köprüköy Kaymakamı Ahmet Gökcecik, “Gazdan dolayı değil, havaların soğuk olması ve olası salgın hastalık riskine karşı eğitime ara verdik” dedi.

    Ancak velilerin yaptığı paylaşımlarda okul koridorunda elektrikli ısıtıcı çevresinde ısınmaya çalışan öğrenciler görülürken; Kaymakam Gökcecik, bu paylaşımlarla ilgili olarak “Sosyal medyada her paylaşılan doğru olmuyor. Pazartesi eğitim öğretim devam edecek” dedi.

    AK Parti Erzurum İl Başkanı İbrahim Küçükoğlu, Bakanlık ile iletişime geçtiğini Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile görüştüğünü gelişmeleri ise Erzurum Valisi Mustafa Çitfçi’nin açıklayacağını iletti.

    “Sayın Bakan, CHP’li belediyelerin kreşleriyle uğraşacağına, bu çocukların sağlıklı bir ortamda eğitim almalarını sağla”

    CHP Erzurum İl Başkanı Serhat Can Eş ise yaptığı açıklamada, doğal gaz gelecek diye okullardaki aktif kalorifer sisteminin dönüştürüldüğünü belirterek, “Eğitim başlamış olmasına rağmen gaz yok diye çocuklar montlarıyla, eldivenleriyle ders görüyor. Yağan Çok Programlı Anadolu Lisesi, Yağanbaba İmam Hatip Ortaokulu ve Yağan Cumhuriyet İlkokulu’nda manzara bu. Çocukların çoğu hastalanmış durumda. Bu çağda bu manzara, hem de Milli Eğitim Bakanı’nın memleketinde yakışıyor mu? Sayın Bakan, CHP’li belediyelerin kreşleriyle uğraşacağına, siyasi açıklamalar yapacağına bu çocukların sağlıklı bir ortamda eğitim almalarını sağla” dedi.

  • İzmir’de 99 okula din görevlisi atanmasına eğitim sendikalarından tepki

    İzmir’de 99 okula din görevlisi atanmasına eğitim sendikalarından tepki

    Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) Projesi için iki yıl önce İzmir ve Eskişehir’i pilot il seçen Milli Eğitim Bakanlığı, ÇEDES projesi kapsamında aralarında anaokullarının da bulunduğu 99 okula din görevlileri atadı. Yapılan atamalara eğitim sendikalarından tepki geldi. Eğitim İş Sendikası Başkanı Kadem Özbay, “Milli Eğitim Bakanlığı mı Dini Eğitim Bakanlığı mı? Diyanet adeta paralel bir Milli Eğitim Bakanlığı’na dönüşmüş durumda. Bu yapılanlar pedagojik bir cinayettir” dedi. Eğitim-Sen Başkanı Kemal Irmak ise Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i istifaya davet etti. Irmak, “Okullarda imam görevlendirilmesi, laik ve bilimsel eğitime meydan okumak, laik ve seküler yaşamı ortadan kaldırmaya yönelik bir tutumdur” diye konuştu.

    Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet, Gençlik ve Spor Bakanlığının ortaklaşa yürüttüğü ÇEDES Projesi İzmir’in Bornova ilçesinde hayata geçiriliyor. Bornova İlçe Müftüsü Fethullah Yavuz imzalı resmi yazıda Bornova’da 99 okula aralarında İmam Hatip, Kuran Kursu Öğreticisi, Vaiz ve Müezzin ünvanlarına sahip din görevlilerinin atandığı belirtildi.

    Resmi yazıda projenin uygulama yeri olarak AKP İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı’nın kendi adına yaptırdığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını gerçekleştirdiği Bilal Saygılı Camii ve Külliyesi gösterildi.

    “Okullar siyasi iktidarın propaganda alanı değildir”

    Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay, okullarda eğitim ve öğretimin sadece öğretmenler eliyle yapılması gerektiğine dikkat çekerek “Okullar öğretmen ve öğrencilerindir. Okullarda eğitim ve öğretim görevi ancak öğretmenler eliyle yapılabilir. Okullarda on binlerce rehber öğretmen ve din kültürü bilgisi öğretmeni varken, eğitim biliminden bi haber din görevlilerinin okullara atanması bu projenin aslında siyasi iktidarın bir nesil yetiştirme projesi olduğunun kanıtıdır. Hiçbir bilgisi olmayan, hiçbir pedagojik bilgisi ve birikimi olmayan din görevlilerini okullarda öğrencilerinin karşısına çıkarılması ne bir bir eğitimdir ne de öğretimdir. Ne de öğretimdir. Tam anlamıyla siyasi bir istismardır. Anayasaya laik eğitime ve eğitim bilimine aykırıdır. Siyasal islam’ın okulları din üzerinden örgütlenme yeri olarak görmesinin kanıtıdır. Okullar siyasi iktidarın propaganda alanı değildir” dedi.

    “Diyanet adeta paralel bir Milli Eğitim Bakanlığına dönüşmüş durumda”

    Diyanet İşleri Müdürlüğünün paralel bir Milli Eğitim Bakanlığı’na dönüştüğünü ifade eden Özbay şunları söyledi:

    “ÇEDES’in ne çevreyle ne değerlerle ilgisi olmadığını bir kez daha kanıtlamışlardır. Milli Eğitim Bakanlığı mı Dini Eğitim Bakanlığı mı? Diyanet adeta paralel bir Milli Eğitim Bakanlığı’na dönüşmüş durumda. Görünen o ki bu politikalarla Milli Eğitim Bakanlığı diye bir kurum kalmayacak. Tamamen diyanete bağlı göstermelik bir kurum haline dönüştürülecek. Bu yapılanlar pedagojik bir cinayettir. Ülkeye ve geleceğe yapılmış en büyük kötülüktür. Okullara imam var ama yemek yok. Okullarda imam var ama temizlik yok. Öğretmenler atama bekliyor. Okulların öğretmen ihtiyacı var. Ama atama yok. Okulların fiziki ihtiyaçları karşılanmıyor. Çocukların temel sağlık ihtiyaçları, beslenme ihtiyaçları karşılanmıyor. Ancak okullara din görevlisi görevlendiriliyor. O kadar öğretmen ihtiyacı varken ataması yapılmıyor. Okullarımızda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin sayısı oldukça fazlayken rehber öğretmen ihtiyacı var. Binlerce rehber öğretmen atama beklerken siyasi iktidar okulları tam anlamıyla dinci bir kuşatma altına almış durumda. Bu uygulamalar laiklik ilkesine, bilimsel eğitime ve pedagojik ilkelere aykırıdır. Laiklik ilkesini bilimsel eğitimi ve pedagojik ilkeleri yok sayan bu ayrımcı tektipleştirici dinci siyasal İslamcı dayatma asla kabul edilemez. Vatanı korumak Çocukları korumakla başlar.

    “Okullarda çocuklarımız adeta tarikat ve cemaatlerin potansiyel müridi olarak görülmekte”

    Eğitim anlamında siyasi iktidarın tam anlamıyla gerici ve piyasacı bir kuşatmasıyla karşı karşıyayız. Okullarda çocuklarımız adeta tarikat ve cemaatlerin potansiyel müridi olarak görülmekte. Eğitim bir ülkenin geleceğidir. Eğitime sahip çıkmak tüm yurttaşların temel sorumluluğudur. Eğitim bir bilimdir ve bu bilimi çocuklarımıza ulaştıracak kişiler öğretmenlerdir. Okullar, öğretmenlerin iş yerleridir. Okullarda iman, din görevlisi ya da farklı meslekten kişilerin çocuklara nasıl yaklaşacağını bilmeyen yetişkinlerin eğitim öğretim anlamında işi yoktur. Bu aynı zamanda Kamu kaynaklarını keyfi şekilde kullanmaktır. ÇEDES projesi tehlikelidir. Anayasa’ya laik ve bilimsel eğitime aykırıdır. Çocukların eğitim hakkına aykırıdır. Gönüllülük esası olması gereken bu projenin dayatmaya da herkese uygulanmak istendiğini görmekteyiz. Birçok sosyal etkinlik ve kulüp faaliyet hiçbir geri dönüş istemeyen Milli Eğitim Bakanlığı özellikle ÇEDES projesini zorla uygulanması için ısrarcı bir çaba içerisinde olduğunu görmekteyiz. Bu proje Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve siyasi iktidarın siyasal İslamcı, dayatmacı, tek tipçi, aslında kendi anladığı anlamda din ve kininin takipçisi olarak tarif ettiği bir nesil yetiştirme projesidir. Cumhuriyet’in fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirme projesine karşı AKP iktidarının dininin ve kininin takipçisi ol diye tarif ettiği toplumu ayrıştıran, toplumun inanç değerlerini yok sayan ve istismar eden bir yaklaşımıdır. Bu proje bir an önce son bulmalıdır. Tüm Milli Eğitim yetkililerine çocuklarımızın eğitim hakkını sağlıklı bir şekilde yerine getirmek görevini üstlenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor ve uyarıyoruz. Vatanı korumak, çocukları korumakla başlar ”

    “Okullarda imamların görevlendirilmesi hem anayasal hem de kanunen suçtur”

    Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Başkanı Kemal Irmak ise Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i istifaya davet etti. Irmak şöyle konuştu:

    “Okullarda imam görevlendirilmesi, laik ve bilimsel eğitime meydan okumak, laik ve seküler yaşamı ortadan kaldırmaya yönelik bir tutumdur. Eğitim sisteminde okul öncesinden yüksek öğrenime kadar bütün alanlarda dini kural ve referanslara göre biçimlendirme çalışmaları siyasal iktidar tarafından devam etmektedir. Laik eğitim ve laik yaşama meydan okuyan politika ve uygulamalarını sürdürmeye devam ediyor. Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, 2 Aralık 2024 tarihinde okullara gönderdiği yazı ile ÇEDES projesi kapsamında lise, ortaokul, ilkokul ve anaokullarından oluşan 99 okula cami imamları görevlendirmiştir. Hangi gerekçeyle olursa olsun, okullarda imamların görevlendirilmesi hem anayasanın ilgili maddesine hem de 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırıdır ve suçtur. Okulda dersi öğretmen verir. Bu uygulamalar ideolojiktir. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin eleştirilere bunlar ideolojik eleştiriler dese de aslında kendi ideolojik anlayışını gizlemeye yönelik uygulamalardır, ataklardır. Bu uygulamalar cihatçı bir anlayışı çağrıştırmaktadır Eğitim sistemini bilimsel ve laik eğitimden uzaklaştırarak dini içeriklerin ön planda tutulduğu bir yapıya dönüştürmek istenmektedir. Anaokulları başta olmak üzere eğitimin bütün kademelerinde uygulanan bu tür görevlendirmeler çocukların gelişim süreçlerini ideolojik bir biçimde yönlendirme amacını taşımakta ve pedagojik esaslara aykırılık teşkil etmektedir.”

    “ÇEDES uygulaması Anayasa’daki laiklik ilkesine din ve vicdan hürriyetine aykırı bir uygulamadır”

    Başkan Irmak, eğitimde birçok sorunla boğuşulurken okullara imam görevlendirilmesinin kabul edilemez bir uygulama olduğunu belirtti. Irmak, eğitimde kronikleşmiş pek çok sorun dururken kalabalık sınıflar, temizlik ve hijyen sorunları, öğretmen ve yardımcı personel açıkları gibi birçok sorunla boğuşulurken okullarda imam görevlendirilmesinin kabul edilemez bir uygulama olduğunu ifade etti. Irmak şunları söyledi:

    “Milli Eğitim Bakanı bu tür sorunları bırakmış, tüm enerjisini, eğitimi, dinselleştirme uygulamalarına harcamak öğrencilerin iktidarın siyasal ideolojik hedefleri doğrultusunda okul içinde ve dışındaki dini etkinliklere katılmasının sağlanması çocuğun üstün yararı ilkesine de aykırıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre de doğrudan çocuğu siyasal istismarı anlamına gelmektedir. Okullarda dini dernek ve vakıflar üzerinden yürütülen dini etkinlikler son olarak ÇEDES uygulaması Anayasa’daki laiklik ilkesine din ve vicdan hürriyetine aykırı bir uygulamadır ve derhal iptal edilmelidir. Bornova’da gerçekleşen bu uygulama eğitim sisteminin laik ve bilimsel olma niteliğini açıktan tehdit etmektedir. Bu uygulamaların İzmir, Eskişehir, Tekirdağ gibi yerlerde halkın büyük çoğunluğunun, laik yaşamdan yana olan yerlerde uygulanması ise ayrıca manidardır. Eğitim kurumları ve okullar dini içerikli faaliyet ve etkinliklerin değil pedagoji biliminin mekanları olmak durumundadır. Eğitim-Sen olarak laik eğitimi ve laik yaşama meydan anlamına gelen her türlü politika ve uygulamaya karşı başta eğitim emekçileri olmak üzere tüm öğrencileri, velileri ve demokratik kamuoyunu ÇEDES ve benzeri uygulamalara karşı birlikte tutum almaya ve ortak mücadeleye devam ederken Yusuf Tekin’i de bu uygulamalarından ötürü bir kez daha istifaya davet ediyoruz.”

  • YTÜ’de 9 ay önce açılan kütüphanenin tavanından kopan parçalar çalışma masalarına düştü

    YTÜ’de 9 ay önce açılan kütüphanenin tavanından kopan parçalar çalışma masalarına düştü

    Yıldız Teknik Üniversitesi’nde (YTÜ) şubat ayında hizmete giren kütüphanenin tavanından kopan parçalar, öğrencilerin çalışma masalarına düştü. Üniversitenin Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sezgin Çelik, “Bu binayı yaptıran yöneticiler, müteahhitler ve teslim alanlar hakkında kimse hesap sormayacak mı? Bu binayı yapan ve teslim alanlar malzemeden çalan akademik ve idari görevliler elini kolunu sallayarak kampüste geziyorlar” diye tepki gösterdi.

    YTÜ’de 9 ay önce hizmete giren kütüphanenin tavanından koparak düşen parçaların göründüğü fotoğraflar sosyal medyada paylaşıldı. O fotoğrafları paylaşan Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sezgin Çelik, kütüphanenin 29 Şubat tarihinde kullanıma açıldığını anımsattı.

     

    Konuyla ilgili ANKA Haber Ajansı’na bilgi veren Çelik, daha önce aynı sorunla yine karşılaştıklarını vurguladı. Kütüphanede baretle eylem yapacağını da anlatan Çelik, üniversite yetkililerine mağduriyeti giderme çağrısı yaptı.

    Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenen Çelik, şunları kaydetti:

    “YTÜ kütüphanemizde sürekli tavandan öğrencilerimiz üzerine kopan parçalar düşüyor. Bina çürük, her tarafı rezil vaziyette ve dökülüyor. Öğrencilerimiz korku ve panik içinde ders çalışıyorlar. Bina hizmete gireli daha 9 ay oldu, 1 yıl bile olmadı. Bu binayı yaptıran yöneticiler, müteahhitler ve teslim alanlar hakkında kimse hesap sormayacak mı? Bu binayı yapan ve teslim alanlar, malzemeden çalan akademik ve idari görevliler elini kolunu sallayarak kampüste geziyorlar. Bu birilerinin kanına dokunmuyor olabilir ama benim kanıma dokunuyor. Sayın Cumhurbaşkanım; istirham ediyorum, lütfen bu olaya el atınız ve hesap sorunuz. İbreti alem için bunlar hakkında işlem yapınız. Bu paralarda yetim hakkı var. Maalesef bizim üniversitede bunun hesabını soracak tek bir idareci yok.”

    Çelik, kütüphaneyi yapan müteahhitle üniversitenin davalık olduğu bilgisini de aktardı.

  • Türkiye’deki uluslararası öğrenci sayısı 350 bine ulaştı

    Türkiye’deki uluslararası öğrenci sayısı 350 bine ulaştı

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Özvar, Şehit Ömer Halisdemir Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 2030’a Doğru Yükseköğretim Vizyonu Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında, uluslararası öğrenci sayımız 350 bine ulaştığını belirterek uluslararası öğrencilerin kalitesinin de artmasını birinci öncelik haline getirilmesi gerektiğini vurguladı.

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, “Bugün itibarıyla uluslararası öğrenci sayımız 350 bine ulaşmışsa da bu sayıyla iftihar etmek çok doğru bir yaklaşım değildir. Uluslararası öğrenci sayısının artması kadar uluslararası öğrencilerin kalitesinin de artmasını birinci öncelik haline getirmemiz gerekmektedir” dedi.

    Yükseköğretimin kitleselleşmesi ve küreselleşmesinin, beraberinde bu sektörde yaşanan zorlukların ve sınamaların, toplumun sınırlı bir kesimini etkilemekten çıkıp bütün bir ülkeyi hatta daha geniş coğrafyaları tesiri altına alacak mahiyet kazanmaya başladığını belirten Özvar, bu nedenle yükseköğretimin sadece halihazırdaki durumunu değil, yakın gelecekte alabileceği şekilleri bugünden ele almanın büyük ehemmiyet arz ettiğini anlattı.

    Özvar, kalite güvencesi ve küresel rekabet edebilirliğin ilerleyen yıllarda karşı karşıya kalacakları önemli sınama alanlarından biri olacağına işaret ederek, öğretim kapasitesinin ve yükseköğretim programlarının genişlemesinin üniversitelere erişimi artırdığını, ülkenin dört bir yanında yükseköğretim kurumlarında genç nüfusun bilim ve teknolojiyle buluşmasını sağladığını bildirdi.

    Türkiye’nin uluslararası öğrenci çekme konusunda daha büyük rakiplerinin ortaya çıkacağına dikkati çeken Özvar, şunları kaydetti:
    Yükseköğretim kurumları olarak bu rekabete şimdiden hazırlanmamız gerekmektedir. Bugün itibarıyla uluslararası öğrenci sayımız 350 bine ulaşmışsa da bu sayıyla iftihar etmek çok doğru bir yaklaşım değildir. Uluslararası öğrenci sayısının artması kadar uluslararası öğrencilerin kalitesinin de artmasını birinci öncelik haline getirmemiz gerekmektedir. Gelecek öğrencilerin sayısı kadar kalitesi de bizim temel gündemimizdir. Eğer gerekli mevzuat altyapısı çalışmalarını tamamlamaz, üniversiteler olarak uluslararası öğrenci hareketliliği konusunda dünya standartlarında işlemler tesis etmezsek Türk üniversitelerinin itibarına yönelik dünya ölçeğinde olumlu itibarımız kaybolabilir. Bu sadece Yükseköğretim Kurulunun veya diğer üst kurumların sorumluluğunda değildir. Bu, birinci derecede rektörlerin omuzları üzerindeki sorumluluktur.

    Özvar, Türkiye’nin hızla yaşlanan bir ülke konumunda olduğuna ve bunun sağlık sektöründe kendini göstereceğine değinerek, “Bu bakımdan önümüzdeki yıllarda yaşlı bakım olmak üzere muhtelif alanların daha şimdiden üniversitelerin gündemine girerek, bu konularda bir kısım çözümler, bir kısım projeler önem arz etmektedir. Demografik değişim konusunu, dönüşüm konusunu rektörler olarak gündeminize almanızı bekliyoruz” diye konuştu.

    Yazılım ve yapay zeka tabanlı uğraşların en fazla talep edilen kariyerler olduğunu, geçen yıl başladıkları uzun süren çalışmalar ve istişareler neticesinde bu sene 17 yeni ön lisans ve lisans programının 20 üniversitede 70’i aşkın sayıda açıldığını aktaran Özvar, bu bölümlerin bu yıl tam doluluk oranıyla hizmet vermeye başladığını, ülkenin dijital beceri açığının kapatılmasında önemli rol oynayacağına inandıkları bu programların sayısını, kalite standartlarını düşürmeden ilerleyen yıllarda artırmaya devam edeceklerini bildirdi.

    ‘Dünya sıralamasında ilk 15’in içerisine gireceğiz’
    Gelecek akademik yıl itibarıyla bu programlarda ders verecek hoca sayısına bağlı olarak istihdama duyarlı yeni programları artırmaya devam edeceklerini vurgulayan Özvar, şöyle devam etti:

    Bunu yaparken istihdama duyarlılığı azalan programların da dönüştürülmesini sağlayacağız. Bir tür karne yoluyla diğerlerinin sistem dışına çıkmasını sağlayacağız. Bu proje daha birkaç yıl daha sürecek. Toplam programların ancak yüzde 10’unu dönüştürebildik. Hedefimiz, birkaç sene içerisinde toplamda üniversitelerimizin yüzde 25 programını yeni şartlara uygun hale getirmektir. Bu, bütün üniversitelerimiz için geçerlidir. Bu konuda devlet-vakıf ayrımı yapmadığımızı bilmenizi isterim. Kontenjanları şişmiş programların kontenjan azaltılması bu sene de devam edecektir. Genişleyen imparatorluklar gibi üniversitelerimizin genişlemesini çok arzu etmiyoruz. Artık ikame usulüyle akademik birim açılış devri başlamıştır. Bir şeyleri bırakmadan bir şeyleri gündeme almak devri yoktur. Yeni program teklifiyle geliyorsanız, diğer programların da hazır olmasına dikkat edin.

    Özvar, bugün itibarıyla yurt dışına hizmet veren 7-8 üniversitenin, ilerleyen birkaç yılda ikiye katlanmasını beklediklerini anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:

    Yükseköğretim Kurulu olarak Kazakistan ile yaptığımız anlaşma neticesinde Gazi Üniversitesi, Kazakistan’da eğitim faaliyetlerine başlayacak. Özbekistan ve Kırgızistan ile görüşmelerimiz devam etmektedir. Arnavutluk’ta İstanbul Teknik Üniversitesi bir branş daha açacaktır. Afrika Birliği ile yapmış olduğumuz anlaşma sonrasında Yükseköğretim Kurulumuza müracaat ederek Türk üniversitelerinin branşlarının veya akademik birimlerinin kendi ülkelerinde açılmasını talep eden ülkeler bulunmaktadır. Bu Türk yükseköğretim sisteminin eğitim hizmetleri ihracatı içinde değerlendirilen bir kalemdir aynı zamanda. Bu açıdan hakikaten önümüzde çok önemli meşgaleler bulunmaktadır.

    Türkiye’nin yükseköğretim sisteminin son yıllarda diğer ülkelerle mukayese edildiğinde önemli ölçüde genişlemesine rağmen, gelecekte küresel ve bölgesel rekabet gücünü artırabilmesi ve sürdürebilmesi için üniversitelerimizin üzerine düşen bazı görevler var. Bunların belki de en önemlisi üniversitelerimizin akademik üretkenliğinin bilimsel performansının artmasıdır. Eğer Türkiye, bütün üniversiteleri bakımından öğretim elemanı başına yılda bir süreli yayın seviyesine ulaşırsa dünya sıralamasında ilk 15’in içerisine gireceğiz.

  • YKS’de 203 aday ‘eksi netle’ üniversiteli oldu!

    YKS’de 203 aday ‘eksi netle’ üniversiteli oldu!

    Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda vahim sonuçlar çıktı. 203 aday sıfır çektikleri hâlde bilgisayar programcılığı, radyoterapi, patoloji ve tarih gibi bölümlere yerleşti.

    Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) geçen yıldan itibaren ön lisans ve lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan Temek Yeterlilik Testi (TYT) ile Alan Yeterlilik Testi (AYT) baraj puanı uygulaması kaldırılmıştı.

    Güncellenen YÖK Atlas verileri, barajın kaldırılmasının ardından eksi netle üniversiteye girilebileceğini bir kez daha ortaya koydu. Bu yıl de 203 aday sıfır çektikleri hâlde bilgisayar programcılığı, radyoterapi, patoloji ve tarih gibi bölümlere yerleşti.

    Türkiye gazetesinden Mahmut Özay’ın haberine göre, sıfır net ile 19, eksi net ile 184 programa toplamda 203 aday yerleşti.

    Bunların 171’i vakıf üniversitelerinde, 31’i KKTC ve 1’i de yabancı üniversitelerde yer alıyor. Lisanslarda toplam 28, ön lisanslarda yani iki yıllıklarda ise toplam sayı 175 programda var.

    Eğitim Uzmanı Salim Ünsal, sonuçlarla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Kan kaybeden yükseköğretim algısı bu sonuçlarla daha da önemsiz hâle geliyor. Örneğin bir aday sadece 40 soruluk matematik testinden artı 1,25 net yapıyor ve aynı aday,

    – 40 soruluk Türkçe testinden eksi 6,25

    – 20 soruluk sosyal bilimler testinden eksi 1,25

    – 20 soruluk fen bilimleri testinden ise eksi 2,5 yani toplamda eksi 8,75 nete ulaşıyor ve bu performansla bilgisayar programcılığı programına yerleşebilme başarısı gösteriyor.”

    Salim Ünsal, “Puan hesaplamada o puana kaynaklık eden testlerin en az birinden yarım net çıkarma zorunluluğu kuralı esnetilmeli ve o puanın hesaplanmasına kaynaklık eden testlerin tamamından da en az yarım net çıkarma zorunluluğu getirilmeli” dedi.

  • 9 ilde okullar tatil edildi

    9 ilde okullar tatil edildi

    Türkiye’yi etkisi altına alan kar yağışı nedeniyle 9 ilde eğitim ve öğretime 1 gün süreyle ara verildi.

    Türkiye genelinde etkili olan kar yağışı nedeniyle Kayseri, Ordu, Bayburt, Bingöl, Erzincan, Sivas, Hakkari, Aksaray illeri ile Batman’ın Sason ilçesinde eğitime 1 gün ara verildi.

    Valilikler ve il milli eğitim müdürlükleri tarafından yapılan açıklamada, hava koşulları sebebiyle meydana gelmesi muhtemel olumsuzlukları önlemek amacıyla eğitime 1 gün ara verildiği bildirildi.

    Açıklamalarda, eğitim öğretime ara verilen il ve ilçelerde engeli olan ve hamile kamu görevlilerinin de aynı gün idari izinli sayılacağı ifade edildi.

  • KYK yurtlarında üç öğün ücretsiz yemek verilmesi için kanun teklifi

    KYK yurtlarında üç öğün ücretsiz yemek verilmesi için kanun teklifi

    CHP Ankara Milletvekili Deniz Demir, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü (KYK) yurtlarında kalan öğrencilere üç öğün ücretsiz yemek verilmesi için kanun teklifi verdi.

    CHP Ankara Milletvekili Deniz Demir, sadece sabah kahvaltı ve akşam yemeği verilen KYK yurtlarında üç öğün yemek verilmesi için hazırladığı kanun teklifini TBMM Başkanlığı’na sundu. Teklife göre, KYK yurtlarda öğrencilere ücretsiz olarak günde üç öğün yemek verilecek, yemek öğünlerinin besin içeriği ve porsiyon miktarı öğrencilerin gereksinimi göz önünde bulundurularak, günlük sağlıklı beslenebilecekleri miktar ve besin içeriğinde olacak.

    “KYK yurtlarında öğrencilerin yiyeceği iki öğün yemekten para almak doğru değil”

    Kanun teklifine ilişkin yazılı açıklama yapan Demir, “Beslenme yardımı sınırlı olamamalı. Öğrenciler devlet yurtlarında üç öğün ücretsiz ve dengeli bir biçimde beslenebilmeli” dedi. Demir, şu ifadeleri kullandı:

    ”Şu an KYK Yurtlarında sabah kahvaltısı ve akşam yemeği olmak üzere iki öğün veriliyor. Ancak bu beslenme yardımının belirli bir sınırı var. Beslenme yardımı, sabah kahvaltısı için 55 lira, akşam yemeği için 110 lira olmak üzere toplam 165 lira olarak uygulanıyor. Örneğin bir öğrenci sabah kahvaltısında 80 liralık bir yemek aldığı takdirde, 55 lira olan beslenme yardımını aştığı için cebinden 25 lira ödemek zorunda. Güncel olarak KYK yurtlarında öğrencilerin beslenme giderlerinin tamamı ne yazık ki karşılanmıyor. Biz bu durumun değişmesini istiyoruz. Devlet yurdu sayısının az olması ve başvuran öğrenci sayısının fazla olması sebebiyle KYK yurtlarında sadece ekonomik ve sosyal olarak dezavantajlı öğrenciler barınabilmekte. Halihazırda ekonomik zorluk yaşayan ailelerin çocuklarının ikamet ettiği KYK yurtlarında öğrencilerin yiyeceği iki öğün yemekten para almak doğru değil.”

  • ABB “Gençlik Sofraları” uygulamasını hayata geçirdi

    ABB “Gençlik Sofraları” uygulamasını hayata geçirdi

    Ankara Büyükşehir Belediyesi, öğrenciler için ‘Gençlik Sofraları’ uygulamasını hayata geçirdi. Başkentli öğrenciler; hafta içi her gün 18.00-20.00 saatleri arasında Kızılay 100. Yıl Gençlik Sofrası, Sıhhiye Gençlik Sofrası ve Gazi Mahallesi Gençlik Sofrası olmak üzere toplam 3 noktada ücretsiz sıcak yemeğe ulaşabiliyor. Uygulamadan yararlanmak isteyen öğrencilerin, TC kimlik kartı ya da öğrenci kimlikleriyle karekod sistemi üzerinden kayıt olmaları gerekiyor.

    ‘Öğrenci dostu Başkent’ sloganıyla çalışmalarını sürdüren Ankara Büyükşehir Belediyesi, Başkentli öğrencilerin hayatını kolaylaştırmaya devam ediyor. Başkan Mansur Yavaş’ın “Üniversite Ankara’da okunur” çağrısı doğrultusunda eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması ve öğrencilerin yüzünün gülmesi amacıyla pek çok uygulamaya imza atan Ankara Büyükşehir Belediyesi, şimdi de ‘Gençlik Sofraları’ kurdu.

    Ankara’da üniversitelerin bulunduğu ve öğrencilerin yoğun olarak kullandığı 3 bölgede hizmete açılan Gençlik Sofraları’nda gençler, hafta içi her gün 18.00-20.00 saatleri arasında ücretsiz sıcak yemek hizmeti ile buluşuyor. Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden olan BELPA AŞ’nin mutfağında hijyenik şartlarda ve gıda mühendislerinin kontrolünde hazırlanan sıcak ve taze 4 çeşit yemek; Gazi Mahallesi Gençlik Sofrası (Emniyet Mah. Silahtar Cad. No:36 Yenimahalle), Sıhhiye Gençlik Sofrası (Sıhhiye Çok Katlı Otopark 1. kat) ve 100. Yıl Gençlik Sofrası’na (İzmir 2 Cad. Kızılay) ulaştırılıyor.

    Öğrencilerin uygulamadan faydalanması için ise TC kimlik kartı ve öğrenci kimlikleriyle karekod sistemi üzerinden öğrenci olduklarını teyit etmesi gerekiyor. Gençlik Sofralarına ilk günden yoğun bir ilgi olduğunu belirten Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Önder Yanmaz, “Üniversite öğrencilerimize yönelik ücretsiz akşam yemeği uygulamamıza bugün itibarıyla başlamış bulunuyoruz. Gazi Mahallesi, Kızılay’daki kütüphanemizin altında ve Sıhhiye’deki Sokakta Çalışan Çocuklar Merkezimizin yemekhanesinde aynı anda eş zamanlı olarak hafta içi her gün saat 18.00 ile 20.00 arasında ücretsiz yemek ikramlarımız olacak. Tüm öğrencilerimizi bekliyoruz” dedi.

    Mansur Yavaş’tan açıklama

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, öğrencilere ücretsiz yemek desteği kapsamında “Gençlik Sofraları” uygulamasını hayata geçirdiklerini bildirdi.

    Yavaş, uygulamaya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “‘Üniversite Ankara’da okunur’ diyerek Başkentli öğrencilere sıcacık bir yuva olmaya devam ediyoruz. Gençlerin hayatını kolaylaştıracak ‘Gençlik Sofraları’ uygulamamızı hayata geçirdik. Öğrencilerin yoğun olarak kullandığı 3 bölgede kurduğumuz Gençlik Sofraları’nda gençler, BELPA AŞ mutfağında hazırlanan, ücretsiz 4 çeşit anne eli değmiş gibi sağlıklı, lezzetli ve sıcak yemek hizmeti ile buluşuyor. Gazi Mahallesi Gençlik Sofrası (Emniyet Mah. Silahtar Cad. No:36 Yenimahalle), Sıhhiye Gençlik Sofrası (Sıhhiye Çok Katlı Otopark 1. kat) ve 100. Yıl Gençlik Sofrası’na (İzmir 2 Cad. Kızılay) Hafta içi her gün, 18.00-20.00.
    (Öğrenci kimlik kartı ile) Haydi Gençler, soframızda yemek hazır” ifadelerini kullandı.

     

  • Yusuf Tekin’den ‘kreş’ açıklaması: Belediyeler anaokulu ya da ana sınıfı açamaz

    Yusuf Tekin’den ‘kreş’ açıklaması: Belediyeler anaokulu ya da ana sınıfı açamaz

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün belediye kreşleriyle ilgili yazısına ilişkin “Bizim belediyelere gönderdiğimiz yazı Sayın Özgür Özel’in ifade ettiği gibi kreşlerle alakalı değildir, olamaz. Çünkü 36 ay altında bakım işlevlerini yerine getiren kreşler bizim bakanlığımızın yetki ve sorumluluk alanının dışındadır. Bizim kreşlerin kapatılmasıyla ilgili herhangi bir yazımız yok. Diyoruz ki; belediyeler anaokulu ya da ana sınıfı açamaz, bu yeni uygulanan bir durum değil, 2017’den beri uygulanıyor. Bunlar açılmışlar, bize şikayet geldikçe denetliyoruz. Yasal olarak böyle bir hakkınız yok deyip okulları kapatıyoruz” açıklamasını yaptı.

     

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, A Haber’de tepkilere ve tartışmalara neden olan bakanlığın belediyelere kreş yazısıyla ilgili konuştu. Tekin, şunları söyledi:

    “Ben Özgür Özel’e gerçekten acıyorum. Ya kendi siyasi partisi içerisinde birileri tarafından manipüle ediliyor, ya okuduğunu anlamakta problem yaşıyor ya da okuduğunu anlıyor ama milleti yanlış bilgilendiriyor.

    Bu konunun aslı şu; birincisi, bizim belediyelere gönderdiğimiz yazı Sayın Özgür Özel’in ifade ettiği gibi kreşlerle alakalı değildir, olamaz. Çünkü 36 ay altında bakım işlevlerini yerine getiren kreşler bizim bakanlığımızın yetki ve sorumluluk alanının dışındadır. Bizim herhangi bir belediyeye ‘kreşinizi kapatın, kreşinizi açın ya da kreş açarken şu kriterlere uygun olarak açacaksınız’ demek gibi bir yetkimiz yok. Ya cehaletlerinden söylüyorlar ya da toplumu manipüle ediyorlar. Açıkçası alenen yalan söylüyorlar.

    Kreşlerle ilgili bizim hiçbir yazımız yok. Bahsettikleri yazı anaokulları ve ana sınıflarıyla alakalıdır. Bir paragraf bir şey okuyacağım; ‘Anayasa’da eğitim ve öğretimin bireysel bir hak ve devlet içine ödev olarak sayıldığı, devletin bu ödevleri Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, aklın egemenliğine dayanan çağdaş eğitim ve öğretim kurumlarını oluşturarak yerine getireceği, bu nedenle eğitim ve öğretimin merkezi yönetimin görevleri arasında kalmasının zorunlu olduğu ve bunun da ancak merkezi planlama ve program kadar uygulamayla da gerçekleştirebileceği uygulamada okul öncesi eğitimde belediyelere görev verilmesinin, eğitimin laikleşmesini ve tek elden yürütülmesini amaçlayan eğitim birliği ilkesiyle, ulusal birlik amacıyla demokratik, laik, eşitlikçi, adil, işlevsel ve bilimsel temellere dayalı eğitim anlayışıyla Anayasa’nın Atatürk’ü temel alan ilke ve inkılaplarıyla bağdaşmadığı gerekçesiyle…’ Bu metin CHP’nin yaptığı başvuruda Belediyelerin ana sınıfı ya da anaokulu açmada verilen hakkı AYM’de iptal ettirmek için yaptıkları başvurudur.

    “Özgür Özel, CHP’nin kendi içindeki siyasi iktidar kavgalarının kurbanı oldu”

    ‘Belediyeler ana okulu açamazlar, açmamalıdır’ deniyor. Belediye kanunun ilgili maddesini iptal ediyor 2007’de. Bakanlığımız iptal kararı sonrası hiçbir belediyeye anaokulu açma yetkisi vermemiştir, veremez. Bu sebepten dolayı diyorum ki, Özel ya da İmamoğlu ya kendi partilerinin ne yaptığını bilmiyorlar, veya okuduklarını anlamamışlar. Ya da okuduklarını anladılar ama işlerine gelmediği için millete yalan söylemeyi kendi siyasi rantları için doğru buldular. Yahut CHP’nin kendi içindeki siyasi iktidar kavgalarının kurbanı oldu. Bu tür yanlış bilgiler vererek kamuoyunda itibarı sarsılıyor. Bizim yazımızda kreşlerin kapatılmasıyla ilgili herhangi bir yazımız yok. Diyoruz ki; belediyeler anaokulu ya da ana sınıfı açamaz, bu yeni uygulanan bir durum değil, 2017’den beri uygulanıyor.

    “CHP hukuku kendisine göre yorumluyor”

    Bunlar açılmışlar, bize şikayet geldikçe denetliyoruz. Yasal olarak böyle bir hakkınız yok deyip okulları kapatıyoruz. CHP, ilgili iptal davası için kullandığı gerekçelerinden bir tanesinde de diyor ki ‘Belediyeler böyle bir okul yapabilirler bunları Milli Eğitim’e devretsinler’. Okul yapıp bize devredebilirler. Anayasa kararına atıfta bulunarak ana sınıfının açılmasına yetkisi yoktur. CHP hukuku kendisine göre yorumluyor. Biz, Milli Eğitim Bakanlığı olarak kimseyi mağdur etmeyiz. Okulları bize devrettiklerinde gereğini yaparız.”

    Bakan Tekin, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ‘hadi gel de kapat’ sözlerine ise şu yanıtı verdi:

    “Hukuka aykırı bir iş yapıyorlar. Ekrem İmamoğlu ya da CHP’nin geleneğinde hukuk kavramı gibi başka kavramlar olduğu gibi kendi perspektiflerine göre yorumluyorlar. İmamoğlu’nun açıklaması da öyle bir şey.”

  • Eğitim Sen’den belediyelere kreş uyarısına tepki

    Eğitim Sen’den belediyelere kreş uyarısına tepki

    Eğitim Sen Genel Sekreteri Zülküf Güneş, Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın belediyelere kreşlerle ilgili gönderdiği uyarıya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Güneş, “Birçok muhalif belediyenin açtığı kreşlerin kapatılması tamamen siyasi saiklerle alınan bir karar. Burada halkın ve çocukların mağdur edildiğini ifade edebiliriz” dedi.

    Eğitim Sen Genel Sekreteri Zülküf Güneş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, belediyelerin açtığı kreşlerle ilgili yaptığı uyarıyı eleştirdi. Kararı ‘siyasi’ olarak nitelendiren Güneş, şunları söyledi:

    “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu gerekçe gösterilerek belediyeler tarafından açılan kreşlerin kapatılması ve yeni kreşlerin açılmamasıyla ilgili bir genelge yayınlandı ve var olan kreşlerde eğitim gören binlerce çocuğun eğitim hakkı engelleniyor. Tabii ki belediyeler halkçı temelli hizmet üretmek ve yoksul çocukların faydalanacağı kreşleri açmak zorundalar. Açılan kreşler de halkımız çocuklarının eğitim faaliyetini sürdürüyordu.

    Bu karar aslında seçim döneminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan ve bugün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın başında bulunan Murat Kurum tarafından da seçim vaadi olarak söylenmişti ama bugün birçok muhalif belediyenin açtığı kreşlerin kapatılması kararı tamamen siyasi saiklerle ile alınan bir karar. Burada halkın ve çocukların mağdur edildiğini ifade edebiliriz.”

    “ÇEDES ve benzeri protokollerle eğitim faaliyetini tarikat ve cemaatlere yükleyerek yürütmeye çalışıyor”

    Güneş, Eğitim Sen olarak bütün iş yerlerinde ve 50 çalışanın bulunduğu bütün kamu kurumlarında kreş bulunmasını savunduklarını ve bunda ısrarcı olduklarını belirterek, “Bütün belediyelerde ve kamu kurumlarında da, iş yerlerinde kreşlerin bulunması zorunlu. ‘Kreş faaliyetini, eğitim faaliyetlerini Milli Eğitim Bakanlığı yürütür’ diye söyleyen Bakanlık bir taraftan da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bütün okullarda ÇEDES ve benzeri protokollerle eğitim faaliyetini tarikat ve cemaatlere yükleyerek yürütmeye çalışıyor. Bu ne lahana, bu ne perhiz demek istiyoruz. Biz tabii ki Eğitim Sen olarak bu sürecin yakından takipçisi olacağız. Çocukların eğitim hakkını engelleyen her türlü girişimin de karşısında bulunacağız. Belediyelerin de kreş açma süreçlerinin de destekçisi olacağız” diye konuştu.