Yazar: Atakan Sönmez

  • Eğitim çalışanlarının %81,1’i ay sonunu getiremiyor

    Eğitim çalışanlarının %81,1’i ay sonunu getiremiyor

    Hürriyetçi Eğitim-Sen’in, eğitim çalışanlarının ekonomik durumunun tespiti ve beklentilerine yönelik gerçekleştirdiği anket sonuçlarına göre eğitim çalışanlarının yüzde 81,1’i ay sonunda hesabında/cebinde para kalmadığını ifade etti.

    Hürriyetçi Eğitim-Sen eğitim çalışanlarının ekonomik durumunun tespiti ve beklentilerine yönelik anket gerçekleştirdi. Ankete toplam 7 bin 563 kişi katıldı. Anket sonuçlarına göre eğitim çalışanları; maaşlarının yüzde 50,9’u kredi/borç ödemelerine, yüzde 33,3’ü gıda harcamalarına, yüzde 9,7’si kira ödemelerine, yüzde 2,7’si eğitim harcamalarına ve yüzde 2,4’ü faturalara gittiğini belirtti. Ankete katılanların yüzde 81,1’i ay sonunda hesabında/cebinde para kalmadığını ifade etti.

    Anket sonuçlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Hürriyetçi Eğitim-Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu, “Eğitim çalışanlarının mevcut ekonomi yönetimine inancı ve güveni kalmamıştır. Daha da kötüsü geleceğe yönelik ekonominin de kendi mevcut durumlarının da düzeleceğine yönelik inançları da kalmamıştır. Bunun yanında ekonomik ve özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik taleplerini de büyük bir kararlılık ve çoğunluk sesiyle dile getirmektedirler” dedi.

    Kuruoğlu’nun açıkladığı anket sonuçları:

    Genel Başkan Levent Kuruoğlu’nun açıkladığı anket sonuçları;

    MEVCUT EKONOMİK DURUM VE ETKİLERİ

    1. Kredi Kartı Kullanımı: %61’i kredi kartı borcunu düzenli, %24,1’i sadece asgari tutarını ödeyebildiğini, %11,4’ü ise düzenli ödeyemediğini belirtmiştir.

    2. Aylık Bütçede En Çok Yer Tutan Harcama Kalemi: %50,9’u kredi/borç ödemeleri %33,3’ü gıda harcamaları, %9,7’si kira ödemeleri, %2,7’si eğitim harcamaları %2,4’ü faturalar

    3. Mevcut Kredi/Kredi Kartı Borç Miktarı: %51,4’ü 0-200 bin lira, %17,9’u 200-400 bin lira, %7,2’si 400-600 bin lira, %6,1’i 800 bin lira üstü, %2,9’u 600-800 bin lira, borcu olmayanların oranı ise %14,4 olarak belirlenmiştir.

    4. Aldığı Maaştan Ay Sonunda Para Kalıp Kalmadığı: %81,1’i ay sonunda hesabında/cebinde para kalmadığını, %18,9’u ise kaldığını belirtmiştir.

    5. Aldığı Maaş ile Tasarruf Yapma İmkânı: %90,1’i aldığı maaş ile tasarruf yapma imkanı bulamadığını, %6,8’i tasarruf yapabildiğini, %3,1 ise çok az miktar da olsa yapabildiğini belirtmiştir.

    6. Ek İş Yapma Durumu:

    %17,6’sı mesleği ile ilgili ek iş yaptığını, %35,8’i yapmayı düşündüğünü, %44,8’i yapmadığını, %1,8’i de gerek duymadığını belirtmiştir.

    %10,3’ü mesleği ile ilgili olmayan ek iş yaptığını, %33,2’si yapmayı düşündüğünü, %54’3’ü yapmadığını, %2,3’ü ise gerek duymadığını belirtmiştir.

    7. Mevcut Ekonomik Durumunun Eskiye Göre Karşılaştırması: %86,3’ü mevcut ekonomik durumunun eskiye göre daha kötü olduğunu, %10,1’i aynı olduğunu, %3,6’sı ise daha iyi olduğunu belirtmiştir.

    8. Aldığı Maaşın Tatil Yapma Kararına Etkisi: %96,8’i aldığı maaşın tatil yapma planını olumsuz etkilediğini, %2,7’si etkilemediğini, %0,5’i ise olumlu etkilediğini belirtmiştir.

    9. Aldığı maaşın Evlilik/Çocuklarını Evlendirme Kararına Etkisi: %90’ı olumsuz etki yaptığını, %9,5’i etkilemediğini, %0,5’i ise olumlu etkilediğini belirtmiştir.

    10. Aldığı Maaşın Mesleki Motivasyonuna Etkisi: %85,9’u olumsuz etkilediğini, %13,1’i etkisinin olmadığını, %1’ise olumlu olumlu etkilediğini belirtmiştir.

    11. Aldığı Maaşın Mesleki Aidiyetine Etkisi: %78’i olumsuz etkilediğini, %17,8’i herhangi bir etkisinin olmadığını, %4,2’si ise olumlu etkilediğini belirtmiştir.

    12. Ekonomik Kaygıların Aile İçi İlişkilere Etkisi: %79,2’si olumsuz etkilediğini, %20,3’ü etkisinin olmadığını, %0,5’i ise olumlu etkilediğini belirtmiştir.

    ÜLKE EKONOMİSENE YÖNELİK ALGI VE BEKLENTİLER

    1. Mevcut Enflasyon Rakamlarına Olan Güven: %97,5’i TÜİK’in açıkladığı rakamlardan daha fazla enflasyon olduğuna inandığını, %1,3’ü açıklanan rakamlara inandığını, %1,2’si ise TÜİK’in açıkladığından daha düşük enflasyon olduğuna inandığını belirtmiştir.

    2. Fiyat Artışlarının Nedeni: %74,9’u ülkedeki fiyat artışlarının sebebinin ekonominin kötü yönetilmesinden kaynaklı olduğunu, %11,2’si yerli üretimim yeterli olmamasından, %9,2’si fırsatçılardan, %1,9’u döviz kurundan kaynaklı olduğunu ifade etmiştir. Geriye kalan %2,8 ise hepsinden kaynaklı olduğunu belirtmiştir.

    3. Ekonominin Gelecekteki Durumuna Yönelik Beklenti: %57,6’sı daha iyi olacağına inanmadığını, %37’9 inanmak istediğini, %4,5 ise inandığını belirtmiştir.

    4. Eğitim Çalışanlarının Ekonomik Durumlarının İyileştirileceğine Yönelik İktidara Olan Güven: %76,5’i ekonomik durumlarının iyileştirileceğine dair mevcut iktidara inanmadığını, %21,8’i inanmak istediğini, %1,8’i ise inandığını belirtmiştir.

    5. MEB, Açık öğretim, ÖSYM, vb. Sınav Ücretlerine Yönelik Beklenti: %95,4’ü ücretlerin artırılmasını talep etmektedir. %2,2’si ise yeterli olduğunu belirtmiştir. Geriye kalan %2,4’ü ise görev almadığını, angarya olduğunu, ücretlerin daha da düşürülmesi gerektiğini, ücretsiz olması gerektiğini vb. ifade etmiştir.

    6. 24 Kasım’da Eğitim Çalışanlarının İktidardan Talepleri: 24 Kasımda birer maaş ikramiye beklentisi %66,8 olarak, maaş zam oranının artırılma beklentisi %56,6, eğitim öğretim ödeneğinin bir maaş tutarına eşitlenme beklentisi %48,4, ek ders ücretlerinin arttırılması beklentisi %47,8, seyyanen zam beklentisi %35,2 olarak gerçekleşmiştir. Hiçbir beklentim yok olarak işaretleyenlerin oranı ise %11,7 olmuştur.

    Anketten çıkan sonuçları değerlendiren Hürriyetçi Eğitim Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu, Eğitim çalışanlarının ekonomik durumu ile ilgili tablo iç açıcı değildir. Bir yandan çocuklarımızı eğitmek ve geleceğimizi inşa etmek için varını yoğunu ortaya koyarken diğer yandan kendisi de var olma mücadelesi içindedirler” dedi.

    Anket sonuçlarını değerlendiren Genel Başkan Levent Kuruoğlu şunları kaydetti.

    EĞİTİM ÇALIŞANLARININ EKONOMİK DURUMU

    • Eğitim çalışanları kredi kartına bağımlı hale gelmiştir. Her ne kadar kredi kartı kullanımı kolaylık olarak gözükse de neredeyse yarıya yakını kredi kartı borcunu düzenli ödeyememekte ya da asgari tutarını ödeyerek devam etmek zorunda kalmaktadır ki bu da faiz yükünü artırmakta ve çalışanları daha da kötü duruma sürüklemektedir.
    • Eğitim çalışanının aylık bütçesinin yarısını kredi ve borç ödemeleri oluşturmaktadır. Geriye kalan miktar da gıda ve kira harcamalarına gitmektedir.
    • Eğitim çalışanlarından kredi veya kredi kartı borcu olmayanların oranı sadece 14,4’tür. Geriye kalan %85’lik kesimin kredi veya kredi kartı borcu bulunmaktadır. Ankette harici borçları sorulmamıştır. Bu da eğitim çalışanlarının borç içinde olduğunu göstermektedir. Özellikle kredi ve kredi kartı borcuna yönelik maaş bankalarının eğitim çalışanlarına yönelik yapılandırma, düşük faiz oranı vb, imkanlar sunması belki yararlı olacaktır.
    • Eğitim çalışanının ay sonunda aldığı maaştan cebine bir şey kalmamaktadır. Hal böyle iken geleceğe yönelik tasarrufta yapamamaktadır.
    • Bu durum eğitim çalışanlarını ekonomik durumlarını iyileştirmek için ek iş yapmaya itmektedir. Eğitim çalışanlarımızın yarıdan fazlası mesleği ile ilgili veya meslekleri ile ilgili olmayan ek iş yapmakta veya yapmayı düşünmektedir. Bu da eğitim çalışanlarının iş yaşam dengesini yaşam aleyhine olumsuz etkilemektedir. Aileye ayrılan süre giderek azalmaktadır.
    • Eğitim çalışanlarının aldığı maaş tatil yapma planını olumsuz etkilemektedir. Eğitim çalışanlarının neredeyse tamamı (%97) bu konuda olumsuz etkilendiğini ifade etmektedir.
    • Eğitim çalışanının aldığı maaş evlenme kararını veya çocuklarını evlendirme kararını olumsuz etkilemektedir (%90).
    • Alınan maaş maalesef eğitim çalışanlarının mesleki motivasyonunu ve mesleki aidiyetini de olumsuz etkilemektedir.
    • Eğitim çalışanlarının ekonomik kaygıları aile içi ilişkilerini de olumsuz etkilemektedir.

    ÜLKE EKONOMİSENE YÖNELİK ALGI VE BEKLENTİLER

    • TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına neredeyse tüm eğitim çalışanları inanmamaktadır. Mevcut enflasyonun çok daha yüksek olduğunu düşünmektedirler.
    • Eğitim çalışanları fiyatlardaki yükselişin nedeni olarak ekonominin kötü yönetilmesini görmektedirler. Bunun yanında yerli üretimin az olduğunun, dövizdeki artışların fazla olmasının ve fırsatçıların da fiyat artışlarında etkili olduğunu ifade eden eğitim çalışanları da olmuştur ki bu sebepler de kötü ekonomi yönetiminin parçasıdır.
    • Eğitim çalışanlarının sadece %4,5’i ülke ekonomisinin gelecekte daha iyi olacağına inanmaktadır. Yarıdan fazlası inanmamaktadır. Geriye kalan ise inanmak istediğini ifade ederken aynı zamanda umutsuzluğunu da perdelemeye çalışmıştır.
    • Mevcut iktidarın eğitim çalışanlarının ekonomik durumunu iyileştireceğine inananların oranı ise sadece %1,8’dir. Eğitim çalışanlarının iktidara bu konuda maalesef inancı kalmamıştır.
    • Eğitim çalışanlarının neredeyse tamamı (95,6) sınav görev ücretlerinin yükseltilmesini talep etmektedir. Ekonomik olarak zaten güç durumda olan eğitim çalışanları ekstra görevlerle bu durumu biraz olsun iyileştirme umudu taşımaktadırlar.
    • Eğitim çalışanları, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde iktidarın ekonomik durumlarını iyileştirmeye yönelik bir çok beklentileri bulunmaktadır. Bunların başında sırasıyla, 24 Kasım’da bir maaş ikramiye, maaş zam oranının artırılması, eğitim öğretim ödeneğinin bir maaş tutarına eşitlenmesi, ek ders ücretlerinin arttırılması beklentisi, seyyanen zam beklentisi gelmektedir.
  • ANKOSLink2024, “Üretken Yapay Zeka ve Akademik Kütüphaneler” teması ile yapılacak

    ANKOSLink2024, “Üretken Yapay Zeka ve Akademik Kütüphaneler” teması ile yapılacak

    Son yıllarda birçok alanda kullanımı yaygınlaşan yapay zeka, akademik kütüphane ve araştırma merkezlerinde de etkin olarak kullanılmakta.

    Yapay zeka arama yapıyor, araştırıyor, metin yazıyor, editörlük yapıyor ve akademisyenlerin işlerini oldukça kolaylaştırıyor. Bu durum, bilimsel dürüstlük, bilime olan güvenin korunması ve risklere karşı önlem alınması gibi birçok konuyu da tartışmaya açıyor.

    Her yıl ayrı bir tema ile yapılmakta olan ANKOSLink Uluslararası Konferansı bu yıl 19-21 Kasım tarihleri arasında Antalya’da “ANKOSLink2024 Üretken Yapay Zeka ve Akademik Kütüphaneler” teması ile yapılacak.

    Konferansa Türkiye, Avrupa ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde üniversitelerde görevli beş yüzün üzerinde akademisyen, bilgi ve belge yöneticisi, kütüphane daire başkanı, kütüphaneci ve elektronik kaynaklar üzerine çalışan paydaşlar katılacak.

    Bilgiye erişimde önemli görevler üstlenen akademik kütüphanelerin yapay zeka sayesinde daha etkin kullanılmaya başlandığı son yıllarda “Üretken Yapay Zeka ve Akademik Kütüphaneler” teması ile gerçekleşecek uluslararası konferans, yarının kütüphanelerinin geleceği noktayı görebilmek açısından da büyük önem taşımakta.

    ANKOS (Anadolu Üniversite Kütüphaneleri Konsorsiyumu) tarafından, Belek Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşecek olan uluslararası konferansta, Türkiye’deki tüm üniversitelerden ve kırka yakın ülkeden katılım sağlayan paydaşlar yapay zekanın akademik kütüphanelerde kullanımı, yapay zeka ve etik, yapay zeka ve araştırma araçları, açık bilim ve açık erişimde yapay zekanın kullanımı, paylaşım modelleri ve mesleki sorunlar gibi birçok konuyu ele alarak tartışmaya açacak.

    Yükseköğretim Kurulu tarafından yapay zeka ile ilgili atılan adımlar ve Mayıs ayında hazırlanan “Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Faaliyetlerinde Üretken Yapay Zeka (ÜYZ) Kullanımına Dair Etik Rehber” den sonra, “Üretken Yapay Zeka ve Akademik Kütüphaneler” teması ile ANKOS tarafından yapılacak konferans, akademide yapay zekanın kullanımıyla ilgili etik sorunların ortaya konması ve tartışmaya açılması açısından da büyük önem taşımakta.

    Konferans Programı:

    https://ankoslink.org.tr/2024/?modul=konferans_programi
    Bilgi: https://ankoslink.org.tr/2024/
    İletişim: [email protected]
    ANKOS Başkanı iletişim: 0533 426 0091 (İsmail Çetinkaya)
    Konferans Adresi: Granada Luxury Belek
    Belek Mah. Cumhuriyet Cad. No:7/102 Belek / Serik / Antalya

  • Antalya Belek Üniversitesi, GastroAntalya 2024’e damga vurdu

    Antalya Belek Üniversitesi, GastroAntalya 2024’e damga vurdu

    Antalya Belek Üniversitesi, 2024 yılında düzenlenen Uluslararası Gastronomi Yarışması GASTROANTALYA’da büyük bir başarıya imza attı.

    Antalya Belek Üniversitesi, yarışmadan Yılın En İyi Üniversite Ekibi kategorisinde 1 Gümüş Madalya ve 1 Kupa, Yılın Genç Altın Şefi kategorisinde 1 altın madalya ve 1 kupa ödülü ile toplamda 6 altın, 10 gümüş, 1 bronz madalya ve 2 kupa kazanarak üstün bir performans sergiledi.

    Gastronomi ve Mutfak Sanatları öğrencileri aldıkları bu ödüllerle Belek Üniversitesi’nin gastronomi alanındaki yetkinliği bir kez daha kanıtlamış oldu.

    Yarışmaya Türkiye’nin dört bir yanından ve uluslararası düzeyde birçok güçlü ekip katılırken, Antalya Belek Üniversitesi öğrencileri, hem yaratıcı tarifleri hem de etkileyici sunumlarıyla jürinin beğenisini kazandı. Antalya Belek Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü öğrencilerinin, aldıkları eğitim ve sergiledikleri özveriyle elde ettiği bu ödüller, üniversitenin akademik mükemmeliyetine de ışık tutuyor.

  • ESSA V. Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler ve Sanat Sempozyumu Antalya’da gerçekleşti

    ESSA V. Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler ve Sanat Sempozyumu Antalya’da gerçekleşti

    15-16 Kasım 2024 tarihlerinde, Antalya Belek Üniversitesi İnsani Bilimler Fakültesi ve Kutbilim Araştırma, Kültür ve Dayanışma Derneği ev sahipliğinde düzenlenen ESSA V. Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler ve Sanat Sempozyumu başarıyla tamamlandı.

    Açılış töreninde, sempozyumun Onursal Başkanı Antalya Belek Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Fadıl SÖZEN, Antalya Belek Üniversitesi İnsani Bilimler Fakültesi Dekanı ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hüseyin BAL, Kırgızistan Cumhuriyeti Ulusal Bilimler Akademisi’nden Prof. Dr. Suleyman KAYIPOV ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Dr. Kıyal Kamchybekova ABDİRAİM, konuşmalarını gerçekleştirerek etkinliğin önemine vurgu yaptılar.

    Hibrit formatta gerçekleşen etkinlikte, yüz yüze oturumlara Antalya Belek Üniversitesi kampüsü ev sahipliği yaptı.

    Sempozyuma; Kırgız Cumhuriyeti Ulusal Bilimler Akademisi, Ulusal Sanat Terapisi Derneği (Rusya Federasyonu), St. Petersburg Lisansüstü Pedagojik Eğitim Akademisi, Fergana Devlet Üniversitesi (Özbekistan) , Bakü Devlet Üniversitesi Sosyal Bilimler ve Psikoloji Fakültesi Sosyoloji Bölümü (Azarbaycan), Cusup Balasagun Kırgız Ulusal Üniversitesi (Kırgızistan) ve Gürcistan Teknik Üniversitesi akademisyen katkı sundu.

    Sempozyumun ana teması olan “Sosyal Bilimler ve Sanatta Yeni Yaklaşımlar” çerçevesinde çok sayıda bildiri sunulmuş, psikoloji alanında “Sanat Terapisi” atölyeleri ve “2. Metehan’dan Atatürk’e Uluslararası Karma ve Bireysel Sergisi” büyük ilgi görmüştür. Sergide yer alan eserler için ISBN’li katalog hazırlanmış ve sanatçılara katılım belgeleri sunulmuştur.

    Etkinliğin düzenlenmesinde önemli katkılar sağlayan Prof. Dr. Hüseyin BAL, sempozyumun uluslararası akademik iş birliğini güçlendirdiğini ve sosyal bilimler ile sanat alanlarında disiplinler arası yeni yaklaşımlara önemli katkılar sunduğunu ifade etti.

    Antalya Belek Üniversitesi, bu önemli etkinlikte ev sahibi olmaktan büyük mutluluk duymakta ve gelecekte benzer organizasyonlarla akademik ve kültürel alanlardaki katkılarını sürdürmeyi hedeflemektedir.

  • Okullarda yeniden ders zili çaldı

    Okullarda yeniden ders zili çaldı

    2024-2025 eğitim öğretim yılının ilk ara tatili sona erdi. Öğrenciler ve öğretmenler, bugün tekrar dersbaşı yaptı.

    Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarında eğitim gören öğrenciler için 2024-2025 eğitim öğretim yılının birinci ara tatili sona erdi.

    Yaklaşık 20 milyon öğrenci bugün yeniden ders başı yaptı.

    OKULLAR NE ZAMAN TATİLE GİRECEK?

    Öğrenciler 2 ay boyunca okula devam edecek, ardından birinci dönem 17 Ocak 2025 Cuma günü sonra erecek.

    Yarıyıl tatili ise 20 Ocak 2025 Pazartesi başlayacak ve 31 Ocak 2025 Cuma günü sona erecek. İkinci dönem ise 3 Şubat 2025 Pazartesi başlayacak ve 20 Haziran 2025 Cuma tamamlanacak.

    İkinci dönem ara tatili ise 31 Mart 2025 Pazartesi başlayıp, 7 Nisan 2025 Pazartesi gününden itibaren ikinci döneme devam edecek.

    SINAV TAKVİMİ

    2024-2025 eğitim öğretim yılı, 20 Haziran 2025 Cuma günü sona erecek.

    LGS 15 Haziran’da, YKS ise 21-22 Haziran’da gerçekleştirilecek.

    Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınav, 15 Haziran 2025 tarihinde Pazar günü yapılacak. Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) ise 21-22 Haziran 2025 tarihlerinde gerçekleştirilecek.

  • Bakanlık önünde ‘bütçe’ protestosu: MEB’in önceliği yine dini eğitim

    Bakanlık önünde ‘bütçe’ protestosu: MEB’in önceliği yine dini eğitim

    Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, ”2025 yılı için öngörülen MEB bütçesi ile eğitim sisteminde yapısal hale gelen fiziki altyapı, öğretmen, idari ve akademik personel açıkları, araç gereç gereksinimi ve benzeri sorunların ve ihtiyaçların karşılanabilmesi mümkün değildir. MEB ve yükseköğretim bütçelerinin milli gelire oranı iki kattan fazla arttırılmalı ve OECD ortalamasına çıkarılmalıdır” dedi.

    Eğitim-Sen, Bakanlığın 2025 yılı bütçesini MEB önünde düzenledikleri eylemle protesto etti.

    Eğitimciler ”Savaşa değil eğitime bütçe” , ”Sermaye değil eğitime bütçe”, ”Eğitime bütçe Diyanet’e değil”, ”Susma haykır, mülakata hayır” sloganları attı.

    Eğitim-Sen Genel Başkanı Irmak burada yaptığı açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2025 bütçesinin eğitimde yaşanan yapısal sorunları çözmekten uzak ve kamuoyunu yanıltma amaçlı olduğunu söyledi.

    Irmak, “Eğitime erişimde yaşanan sorunlar, okulların temizlik başta olmak üzere en temel ihtiyaçları, eğitim emekçilerinin mesleki ve ekonomik sorunları ve kamusal eğitimin güçlendirilmesi gibi hayati konular, Bakanlığın gündeminde yine yer bulmamıştır’’ dedi.

    ”Bakanlığın bilinçli bir tercihi olarak çözümsüz bırakılmıştır”

    Bakan Tekin’in, bütçe sunuşunda eğitime ayrılan kaynağın arttığını övünerek vurgulasa da bu artışın büyük bir kısmının zorunlu harcamalara gittiğini, eğitim yatırımlarına ayrılan payın ihtiyacın çok gerisinde kaldığını belirten Irmak, şöyle devam etti:

    “Örneğin 2002 yılında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17,18 iken, 2025 bütçesinde bu oran sadece 9,73 olarak belirlenmiştir. Bakan Bey’in taşımalı eğitim uygulamasından yararlanan öğrenci sayısı üzerinden kurduğu cümleler kamuoyunu yanıltma amaçlıdır. 2024-2025 eğitim-öğretim yılında uygulanmaya başlanan tasarruf tedbirleri ile yaklaşık yüzde 30 oranında öğrenci taşımalı eğitim kapsamından çıkarılmış, bazı bölgelerde servisler tamamen kaldırılmıştır. Zaten sorunlu bir uygulama olan taşımalı eğitimin sınırlandırılması, özellikle kırsal bölgelerdeki çocukları eğitimden koparmıştır. Bu durum, özellikle kız çocuklarının eğitime erişimini adeta baltalamaktadır. Bakan Bey’in öve öve bitiremediği ücretsiz ders kitapları ise içeriği itibarıyla yetersiz ve eğitimin niteliğini düşüren unsurlar barındırmaktadır. Bu sorunlar, Bakanlığın bilinçli bir tercihi olarak çözümsüz bırakılmıştır.

    ”Bakanlık, adaletsiz uygulamalarla yeni mağduriyetler üretmeyi sürdürüyor”

    2025 bütçesinde öğretmenlerin mali ve özlük haklarına dair tek bir vurgunun bile olmaması düşündürücüdür. Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nun ayrıştırıcı ve huzursuzluk yaratan etkileri, güvencesiz ve düşük ücretli çalışma koşulları altında ezilen öğretmenlerin sorunları hiçe sayılmıştır. Ataması yapılmayan öğretmenler yok sayılmaya devam ederken, dün açıklanan mülakat sonuçları sonucunda atama bekleyen binlerce arkadaşımız mülakat mağduru olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı haksız ve adaletsiz uygulamalarıyla yeni mağduriyetler üretmeyi sürdürmektedir.

    ”MEB’in önceliği yine dini eğitim”

    MEB bütçesi, devlet okullarının temel ihtiyaçlarını görmezden gelirken, MEB’in önceliği yine dini eğitim olarak öne çıkmaktadır. Öğretmen açığı, altyapı eksiklikleri, kalabalık sınıflar ve temizliğe dair kronik sorunlar acil çözüm beklerken, dini eğitim kurumlarının ihtiyaçlarının daha fazla önemsenmesi dikkat çekicidir. 2020 yılında Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne ayrılan bütçe 10,1 milyar TL iken, 2021’de 11,9 milyar lira, 2022 yılında ise neredeyse iki katına çıkarak 20,6 milyar lira olmuştur. 2023 yılında Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün harcaması 41,7 milyar TL’ye ulaşırken, 2024 yılında belirlenen 79,7 milyar liranın büyük bölümü yılın ilk on ayında harcanmıştır. Söz konusu artış eğiliminin 2025’te artarak devam edeceği anlaşılmaktadır.”

    Irmak, sorunlara çözüm önerilerini şöyle sıraladı:

    ”2025 yılı için öngörülen MEB bütçesi ile eğitim sisteminde yapısal hale gelen fiziki alt yapı, öğretmen, idari ve akademik personel açıkları, araç gereç gereksinimi ve benzeri sorunların ve ihtiyaçların karşılanabilmesi mümkün değildir. MEB ve yükseköğretim bütçelerinin milli gelire oranı iki kattan fazla arttırılmalı ve OECD ortalamasına çıkarılmalıdır. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay başlangıç olarak en az iki kat arttırılmalıdır. Eğitim kurumlarının bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir bütçe sistemi oluşturulmalı, bütün okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır. Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına son verilmeli, özel okullara aktarılan kaynaklar, destek ve teşvikler devlet okulları için harcanmalıdır’.’

    Öğretmen adayı: ”Komisyonlar bizi acele ettirdi, kul hakkı yendi”

    Öte yandan, mülakat sonuçlarına itiraz eden ve Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e tepkisini gösteren bir öğretmen adayı ise şöyle konuştu:

    ”Bizler iki gündür Meclis’teydik. Milletvekilleriyle görüştük, derdimizi anlattık. Biz mülakat mağdurlarından süreci dinlediler ve bizlere hak verdiler. Bakan Yusuf Tekin, 45 dakika mülakat yapılacağını söyledi ama olmadı. Bizler mülakatlarda ders anlatmadık. Mülakatlar en fazla 15 dakika yapıldı. Bizi acele ettirdi komisyonlar. Vicdan sahibi olan herkese çağrı yapıyoruz. Kul hakkı yenildi.”

  • MEB bütçesinde okul yemeği polemiği: Konser paralarını getirsinler

    MEB bütçesinde okul yemeği polemiği: Konser paralarını getirsinler

    TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesi görüşmeleri, protestoyla başladı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin komisyona gelişinde tokalaşma sırasında milletvekillerinin tepkileriyle karşılaştı. Öğrencilere ücretsiz öğle yemeği verilmemesine tepki gösteren milletvekilleri, Bakan Tekin’e eğitimle ilgili yaşanan sorunları hatırlattı. CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, yanında getirdiği süt, mandalina ve sandviçi Bakan Tekin’e göstererek “Bu, öğrencilerimize ücretsiz olarak günlük verilebilecek besinler” dedi. Bakan Tekin de “CHP’li belediyeler önce konserlere harcadıkları paraları getirsinler” karşılığını verdi.

    TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesi görüşülmeye başlandı. Bütçede, Yükseköğretim Kurulu, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ve üniversitelerin bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporları ile Yüksek Öğretim Kalite Kurulu’nun bütçe ve kesin hesap raporları ele alınacak.

    Bakan Tekin, komisyonda muhalefet milletvekillerinin protestolarıyla karşılaştı. Muhalefet milletvekillerinin oturdukları masalarda sandviç, süt ve mandalina yer aldı.

    “CHP’li belediyeler önce konserlere harcadıkları paraları getirsinler”

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, komisyona katılım sağlayan milletvekillerini selamlamak için muhalefet sıralarına doğru yöneldiğinde muhalefet milletvekilleri, eğitimde yaşanan sorunları dile getirerek, Bakan Tekin’e tepki gösterdi.

    Okullarda ücretsiz öğle yemeği verilmesi taleplerini Bakan Tekin’e hatırlatan CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, elindeki meyve ve sütü göstererek, “Bu, öğrencilerimize ücretsiz olarak günlük verilebilecek besinler” dedi. Bakan Tekin ise Akay’a “CHP’li belediyeler önce konserlere harcadıkları paraları getirsinler” şeklinde karşılık verdi. Bunun üzerine CHP’li milletvekilleri, “Bu bütçe niye var Sayın Bakan” diye tepki gösterdi.

    Okullarda ücretsiz öğle yemeği verilmesi taleplerini yineleyen CHP milletvekilleri ile AK Partili milletvekilleri arasında da sözlü tartışmalar da yaşandı.

    “Çocuklar okula aç gidiyorsa bunun bedelini devlet ödemeli”

    CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, AK Parti sıralarına doğru “Bu, devletin görevi arkadaşlar. Çocuklar okula aç gidiyorsa bunun bedelini devlet ödemeli. Türkiye’nin her yerinde vereceğiz” şeklinde tepki gösterdi. Verilecek ücretsiz yemeğin maksimum 50 lira tutacağını söyleyen CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, “Devlet veremiyorsa CHP’li belediyeler öğrencilere ücretsiz bir öğün yemek vermeye hazır” dedi.

    CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu ise, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın “CHP’li belediyeler borçlarını ödemeli” çağrısını hatırlatarak, “CHP’li belediyeler okulları temizlemeye hazır, çocukları doyurmaya hazır ama ne yazık ki haciz işlemleri yapmaya çalışıyorsunuz” dedi.

    AK Partili milletvekilleri de CHP’li milletvekillerine “Siz önce İzmir Körfezi’ndeki kirliliği temizleyin, konserlerin hesabını verin” diye tepki gösterdi. CHP’li Ağbaba da “750 milyon dolar Melih para harcadı, onun hesabını verin. Utanmadan laf atıyorsunuz, Ankara’yı soydunuz soğana çevirdiniz. Bir Milli Eğitim düşün ki bir sütü çocuğa çok görüyor” diye tepki gösterdi.

  • Göztepe Kampüsü’nde barınma eylemi

    Göztepe Kampüsü’nde barınma eylemi

    Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü önünde açıklama yapan bir grup genç, tüm öğrencilerin nitelikli barınma alanına kavuşmasının sağlanmasını istedi. CHP Kadıköy Gençlik Kolları’nın açıklamasında “Öğrencilerin nitelikli, eşit ve parasız yurt talepleri karşılanmalı, bu talepler karşılanana kadar kiracı olmak zorunda kalan öğrenciler için kira desteği sağlanmalıdır” denildi.

    Marmara Üniversitesi Kız Öğrenci Yurdu’nun “plansız ve programsız bir şekilde taşındığını” belirten gençler Göztepe Kampüsü önünde açıklama yaptı. CHP Kadıköy Gençlik Kolu Başkanı Ali Önder Gürbüz, CHP Kadıköy Gençlik Kolu Yöneticisi Erdener Işık, Halkın Kurtuluşu Partisi’nden Berfin Arabulan’ın açıklama yaptığı buluşmada, “Yandaşlar sarayda, öğrenciler sokakta”, “Yerimiz yurdumuz belli değil”, “Hak, hukuk, adalet” sloganları atıldı.

    “Öğrenciler başlarını sokacak bir çatı dahi bulmakta zorlanmaktadır”

    “Bugün halkın dertlerine karşı kör ve sağır olmuş bir iktidar ile karşı karşıyayız. Mehmet Şimşek’in uyguladığı ‘boğaz sıkma’ politikaları, geniş halk kesimlerini yoksulluk ve açlıkla sınarken, öğrenciler başlarını sokacak bir çatı dahi bulmakta zorlanmaktadır. Alın teriyle bir hayat yaşamaya çalışan her yurttaşımız, yükselen kiralar nedeniyle nitelikli bir konutta barınamama sorunundan muzdariptir” ifadeleriyle başlayan açıklamada yurt sorunu şöyle dile getirildi:

    “Bir şekilde yurtlara yerleşmiş öğrenciler; yetersiz imkanlarla karşı karşıya kalmakta, gıdaya erişim noktasında zorlanmaktadır. Yurt yemeklerinin temiz olmadığı yönünde her gün şikayetler artmaktadır. Özellikle Edirnekapı Kız Öğrenci Yurdu öğrencileri, yurtlarında yemek yiyemediğini ifade etmektedir. Bu durum pek çok öğrenci için aynı şekildedir. İstanbul’daki bazı KYK yurtlarında, en fazla 2-3 kişinin kalabileceği odalarda 6 kişinin kaldığı görülmektedir. Yurt imkanları bu kadar kötüyken, bir de yurt yönetimlerinin plansız, programsız eylemleri öğrencileri daha da mağdur etmektedir. Bugün burada toplanmamıza neden olan şey, Marmara Üniversitesi Kız Öğrenci Yurdu’nun plansız ve programsız bir şekilde taşınma sürecidir. Öğrenci arkadaşlarımız yurdun taşınmasıyla ilgili bilgilendirilmemiş, neler olacağından habersiz bir şekilde geçici yurtlarda konaklamışlardır. 4 aylık süreç içerisinde tam 4 kez yurt değişikliği yapılmış, öğrenciler tekrar tekrar eşyalarını taşımak zorunda kalmıştır.

    “Öğrenciler, tarikat yurtları karanlığına mahkum edilmemelidir”

    Taşınılan yurtlarda, gerekli hazırlıkların yapılmadığı, bazı temel ihtiyaçlar konusunda eksikliklerin mevcut olduğu görülmektedir. Bu plansız süreç nedeniyle, öğrenciler, devlet yurdunda barınamayacağı ve kendilerine başka çareler bulması gerektiği yönünde bir düşünceye kapılmıştır. Ekonomik krizin etkileri bu denli büyükken, öğrencilerin devlet yurtlarından ümidi kesmesi; açıkça tarikatlar ve cemaatler için bir büyüme imkanı doğurmaktadır. Öğrenciler bu süreçte olduğu gibi, cemaat ve tarikat yurtlarının karanlığına mecbur bırakılmamalıdır. Barınma bir insan hakkı olarak ele alınmalı, her yurttaşa, bilhassa öğrencilere nitelikli barınma imkanları sunulmalıdır.”

    Gerekirse kamulaştırma sürecine özel yurtların da dahil edilmesinin istendiği açıklamada, öğrenciye kira desteği istendi:

    “Cemaat ve tarikat yurtları kamulaştırılmalı, gerici çevrelerin yurtlar üzerinden yaptığı çalışma engellenmelidir. Gerekirse bu kamulaştırma sürecine özel yurtlar da dahil edilmeli, tüm öğrencilerin nitelikli barınma alanına kavuşması sağlanmalıdır. Nitelikli, eşit ve parasız yurt talepleri karşılanana kadar kiracı olmak zorunda kalan öğrenciler için kira desteği sağlanmalıdır.”

  • Gölge Bakan Suat Özçağdaş’tan Bakan Tekin’e: Ne olursa istifa edeceksiniz?

    Gölge Bakan Suat Özçağdaş’tan Bakan Tekin’e: Ne olursa istifa edeceksiniz?

    CHP İstanbul Milletvekili ve Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin döneminde okullarda 11 çocuğun hayatını kaybettiğini belirterek Bakan Tekin’e istifa çağrısında bulundu. Özçağdaş, “Temizlik işini başaramamış iktidara ‘güvenliği sağlayın’ diyoruz. İbrahim Okutgan adlı öğretmen şiddet mağduru olarak hayatını kaybetti, Mehmet Eren Parlak isimli öğrencimiz bir başka öğrenci tarafından öldürüldü. Teknik personel olmadığı için Sibel Turan, Miray Arslan öldü. Sizin Bakanlığınızda 11 çocuk öldü. Ben, sizin koltuğunuzda oturuyor olsaydım bir çocuk iş kazasında öldüğünde istifa etmiştim. Siz ne olursa, ne yaşanırsa istifa edersiniz” diye sordu.

    TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş’un başkanlığında toplandı. Komisyonda, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesi görüşülüyor.

    CHP İstanbul Milletvekili ve Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, eğitimdeki sorunlara dikkat çekerek Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e istifa çağrısında bulundu.

    “Türkiye’de her 5 öğrenciden 1’i hem okuduğunu anlamada, basit matematik işlemleri yapmada sorunlar yaşamaktadır”

    Özçağdaş, şunları söyledi:

    “18,7 milyon öğrenci var. Bunların 15 milyonu örgün eğitimde, 1,6’sı özel eğitimde. Özel eğitimde olan öğrencilerin sayısını artırmak başlıca marifetlerinizden biri çünkü Türkiye’de nitelikli eğitime ulaşmanın temel yolu artık o eğitimi satın almaktan geçiyor.

    2011-2012’de ilkokullarda okullaşma oranı yüzde 98,9’u, bugün yüzde 95. Ortaokullarda 93,1’den 91.45’e indi. Ortaöğretimde 67,30’dan 87,97’e çıkmış. Ama şöyle bir gerçek var, siz Bakan olduğunuzdan bu yana 91,7’den 87,97’ye düştü. Siz Türkiye’deki çocuklara bir okullaşma bile sağlayamıyorsunuz. Türkiye’de devlet tarafından öğrenci başına yapılan harcama miktarı 3 bin 133 dolar. OECD ortalaması 11 bin 914 dolar.

    Türkiye, 2003 yılından bu yana katıldığı PISA’da fen alanında 424-476, matematik alanında 420-454 ve okuma alanında 428-466 arasında değişen ortalama puana sahiptir. Bu puan aralıkları her üç alanda da temel yeterlik seviyesi olan 2. düzeye karşılık gelmektedir. Buna göre Türkiye, 2003 yılından bu yana her üç alanda da 2. yeterlik düzeyinin üzerine çıkamamıştır. Türkiye’de her 5 öğrenciden 1’i hem okuduğunu anlamada hem basit matematik işlemleri yapmada hem de bilimsel süreç becerileri konusunda sorunlar yaşamaktadır. PIRLS 2021 verilerine göre de Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 14’ü en düşük yeterlik seviyesine dahi ulaşamamıştır ve yüzde 38’i orta yeterlik seviyesinin altında kalmıştır.

    “Temizlik işini başaramamış iktidara güvenliği sağlayın diyoruz”

    Bugün dijital teknolojileri, yapay zekayla bilgi iletişimi konuşmamız lazım ama biz temizlik ve güvenlik konuşuyoruz. Sayın Bakan’ın 19 Eylül’de açıklaması var, iki bakanla konuşmuş, 120 bin İUP personeli alacaklarmış. Yani ayda 8 bin liraya personel alacaklarmış. 19 Eylül’de alacağız diyor, 2 Eylül’de okullar açılmış. Alamadı, alamazsınız çünkü 8 bin liraya kimseyi çalıştıramazsınız. Okulları nöbetleşe öğrenciler, öğretmenler, veliler temizliyor. Siz, okullar açıldıktan 1 ay sonra bile yeterli temizlik personelini istihdam edememiş bir bakansınız ve buraya gelip ‘doğruları konuşun’ diyorsunuz.

    Temizlik işini başaramamış iktidara güvenliği sağlayın diyoruz. İbrahim Okutgan adlı öğretmen şiddet mağduru olarak hayatını kaybetti, Mehmet Eren Parlak isimli öğrencimiz bir başka öğrenci tarafından öldürüldü. Teknik personel olmadığı için Sibel Turan, Miray Arslan öldü. Sizin Bakanlığınızda 11 çocuk öldü. Ben, sizin koltuğunuzda oturuyor olsaydım bir çocuk iş kazasında öldüğünde istifa etmiştim. Siz ne olursa, ne yaşanırsa istifa edersiniz? Araştırma önergelerimizi kabul etmiyorsunuz.

    “Kız çocuklarının okullaşmasıyla ilgili problemler oluşmaya başladı”

    Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın tuvaletinden tasarruf olmaz ama taşımalı eğitimden tasarruf olur. 30 kilometrenin üzerinde güçlü iktidarınız taşıma yapmıyor. Kız çocuklarının okullaşmasıyla ilgili problemler oluşmaya başladı. Bursa’da çocuklar taşınmadığı için 5 çocuk traktör kazasında yaralandı, biri hala canıyla cebelleşiyor. Deprem bölgesinde çocuklar 21 santimetrekarelik konteynerde yaşam savaşı veriyorlar. Ulaşımları sağlamaya çalışıyorlar. Siz de Velivizyon dizisinde çocuklara sağlıklı çalışmayı öğretiyorsunuz.

    Eğitim harcamaları bir yılda yüzde 88,8 arttı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, ‘5,4 milyon çocuğa destek veriyoruz’ dedi. PISA’ya göre; öğrencilerin karınları gurulduyorsa, etkili bir şekilde öğrenmeleri pek olası değil. Kantinde tost 50, su 10 lira. Sizin onlara yaptığınız yardım günde 3 lira. Erkek çocukları ayda iki tost yiyemezler, kız çocukları biraz sabrederlerse ayda iki tost yiyebilirler. Deprem bölgesindeki özel okullara 24 bin ile 28 bin 800 lira arasında yardım yaptınız. Onlara var, çocuklara yok. Önerge vereceğiz, 190 milyar lira verirseniz, bütçenin 11,6’sına denk gelecek yıllık yemek giderine.”

  • Sanal bahis 11 yaşa kadar indi, veliler çaresiz!

    Sanal bahis 11 yaşa kadar indi, veliler çaresiz!

    Ortaokul ve lise çağındaki gençler arasında artan sanal bahis bağımlılığına dikkat çeken Öğrenci Veli Derneği Başkanı Ömer Yılmaz, “Yoksulluğun derinleşmesi bağımlılığı etkileyen en önemli faktörlerden biri. Kumar alışkanlığı, gençlerin gelişiminde ciddi bağımlılık yapan patolojik bir süreç. Çocukları geleceksiz, umutsuz bırakan bu eğitim sisteminde çocukların mutluluğu bahis oyunlarında araması geleceksizlik, parasızlık, işsizliklerini de kısa yoldan para kazanma arzusu ile bastırmalarının kaçınılmaz sonucu. Gençler; zaman yönetimi, güne odaklanma gibi temel ve basit şeyleri yerine getirmekte zorluk yaşıyor. Bahis bağımlılığı, gerçeklik algılarını yok etmeye yol açıyor. Sanal bahis siteleri, çocukları taciz ve istismara açık hale getiriyor” dedi.

    Türkiye’de özellikle ortaokul ve lise çağındaki gençler arasında sanal bahis oyunlarına olan ilgi giderek artıyor. Bahis sitelerinin reklamları, sosyal medyada yapılan paylaşımlar ve arkadaş gruplarındaki etkileşimler, gençlerin bu oyunlara yönelmesinde önemli bir etken olarak öne çıkıyor. Ekonomik kaygılar, sosyal çevrenin etkisi, internetin yaygın kullanımı ve teknolojiye olan aşinalık gibi faktörler, gençlerin bahis sitelerine yönelmesinde rol oynuyor.

    Ortaokul ve lise çağındaki öğrenciler arasında artan sanal bahis bağımlılığına ilişkin ANKA Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulunan Öğrenci Veli Derneği Başkanı Ömer Yılmaz, sanal bahis oyunlarının gençlerde sadece maddi değil, psikolojik anlamda da zararlara yol açabileceğine dikkat çekti.

    Bağımlılık, zaman kaybı, ailevi sorunlar ve akademik başarıda düşüş gibi olumsuz etkilerin gençlerin yaşam kalitesini ciddi bir şekilde etkileyebileceğinin altını çizen Yılmaz, “Gerçek dünyadan uzaklaşan çocuklarımız ve gençlerimiz, sanal dünyadaki gerçek olmayan faaliyetler içerisine girerek toplumdan da soyutlanıyor. Genel anlamda toplumun, teknolojik bir olgu olarak bilgisayar ve internete olumlu bakıyor olması, bağımlılık sorununun ve tehlikesinin göz ardı edilmesine neden oluyor” dedi.

    “Sanal bahis 11-20 yaş arası gençlerde yaygınlaşmış durumda”

    Gençlerin teknoloji kullanımı üzerinde kontrolün kaybolması ve teknolojinin ölçüsüz, amaçsız ve sınırsız kullanılmasının ciddi zararları da beraberinde getireceğini söyleyen Yılmaz, “Teknoloji bağımlılığı, her yaşta görülebilecek bir bağımlılık türü olmakla birlikte çocuklarımız ve ergenlerimiz en önemli risk gruplarından birisi. Bağımlılığı meydana getiren ise bilgisayar, internet ve sanal dünyanın karşı konulmaz çekiciliği. Sanal bahis oyunları birçok ülkede 11 -20 yaş arası gençlerde yaygınlaşmış durumda. Bunun getirdiği sorunlar sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok yerinde gençleri bağımlı yapmasının yanında, stres ve anksiyete bozukluğu, finansal sorunlar, bağımlılık, okulda başarısız olmak, aile sorunları gibi birçok soruna da sebep oluyor. Gençler genelde internette her yerde karşılarına çıkan kumar reklamları ile bu tuzağa düştükleri belirtiliyor” diye konuştu.

    “Veliler kontrol sağlayamıyor”

    Artan sanal bahis bağımlılığına ilişkin “Gençler, okuyarak geleceklerine dair bir kurguları olmadıkları için kısa yoldan para kazanmanın arzusuyla sanal bahis ve benzeri oyunları oynamayı daha cazip görüyor” diyen Yılmaz, velilerin kimi zaman çocukları üzerinde kontrolü sağlayamadığını söyledi. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Yoksulluğun derinleşmesi de bunu etkileyen en önemli faktörlerden biri. Kumar alışkanlığı, gençlerin gelişiminde ciddi bağımlılık yapan patolojik bir süreç. Çocukları geleceksiz, umutsuz bırakan bu eğitim sisteminde çocukların mutluluğu bahis oyunlarında araması geleceksizlik, parasızlık, işsizliklerini de kısa yoldan para kazanma arzusu ile bastırmalarının kaçınılmaz sonucu. Gençler; zaman yönetimi, güne odaklanma gibi temel ve basit şeyleri yerine getirmekte zorluk yaşıyor. Bahis bağımlılığı, gerçeklik algılarını yok etmeye yol açıyor. Sanal bahis siteleri, çocukları taciz ve istismara açık hale getiriyor.”

    “Ebeveynler denetimi elden bırakmamalı, seçici ve kararlı davranmalı”

    Öğrenci Veli Derneği olarak velilere önerilerini de sıralayan Yılmaz, teknolojik araçların ödül veya ceza aracı olarak kullanılmaması gerektiğini hatırlattı. Ebeveynlerin, çocukları için etkinlik ve hobi edinmeleri için yardımcı olmaları gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Ebeveynler çocuklarına nazaran teknoloji kullanımı bilgisi ve alışkanlıkları bakımından çok daha geri seviyelerde olabilirler ancak ebeveynler, çocuklar için uygun olmayan programları/oyunları, çocuklara izletmeme/oynatmama hususunda denetimi elden bırakmamalı, seçici ve kararlı davranmalı. Teknolojinin ailece birlikte geçirilen zamanların ya da oyun saatlerinin yerini almasına izin verilmemeli” diye konuştu.

    “Gençlerin rol model gördüğü sosyal medya fenomenlerinin hesaplarında bahis reklamı var”

    Gençler arasında rol model olarak görülen bazı sosyal medya fenomenlerinin hesaplarında bahis reklamlarına yer verildiğini, gerçek hayatta ise bahis reklamlarının sokaklarda, reklam panolarında yer aldığını söyleyen Ömer Yılmaz, “Elinde telefon olan çocuklar artık oyun oynamıyorlar, kısa yoldan para kazanmak için kötücül yollara giriyorlar. Bugünkü iktidarın elinde her türlü yetki var. İstediği anda bu oyunların oynanmasını engelleyecek araçlara da sahip. Asıl buradaki sorumsuzluk hali bugünkü durumun özeti. Yetkililer bir an önce gerekli önlemleri alarak harekete geçmeli” ifadelerini kullandı.