Yazar: Atakan Sönmez

  • CHP, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bazı maddeleri için AYM’ye iptal davası açtı

    CHP, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bazı maddeleri için AYM’ye iptal davası açtı

    CHP, 7528 sayılı Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nun bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, bu kanunun milli eğitim sistemini iyileştirmediğini, sorunları çözmediği söyledi.

    CHP’nin dava dilekçesi, Anayasa Mahkemesi’ne Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş’tan oluşan bir heyet tarafından verildi.

    Daha sonra mahkeme önünde açıklama yapan Günaydın, 1 Haziran 2023 tarihinden itibaren CHP’nin 39 yasa ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hakkında Anayasa Mahkemesine başvurduğunu hatırlattı.

    28. dönem 3. yasama yılı itibarıyla TBMM’den geçen 8 yasa olduğunu anımsatan Günaydın, ilgili yasaların Anayasa’ya aykırı hükümleri sebebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapacaklarını belirterek, şunları söyledi:

    “Anayasa Mahkemesi’ne gelmeden evvel Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Cumhuriyet Halk Partisi’nin etkin muhalefeti ile iktidar partisinin komisyonlardan geçirdiği Genel Kurul’a getirdiği ancak kapsamdan çıkartmak zorunda kaldığı bazı düzenlemeler var. Örneğin, Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nda ‘müfettişlerce mesleki yetersizliği tespit edilen öğretmenlerin hizmet sınıfının değiştirilmesi’ hükmünü kapsamdan çıkarttırdık. Yine benzer bir şekilde “1956 yılından beri yapılan kamulaştırmalarda maliklere düşük bedel ödenmesi’ uygulamasını kapsamdan çıkarttırdık.

    Dokuzuncu yargı paketinde kadının soyadına ilişkin yanlış düzenleme, muhalefetimizde kapsamdan uzaklaştırıldı. Bazı şirketlere TMSF’nin kayyum olarak atanması ve yine aynı şekilde etki ajanlı düzenlemesi ki bunlar kamuoyu tarafından aylarca tartışılmıştı kapsamdan çıkartıldı ve kanunlaşmadı, Resmi Gazete’de yayınlanmadı.

    Mülkiye müfettişlerine neredeyse Cumhuriyet savcılarına verilmiş yetkilerin sağlanmasına yönelik düzenleme, yurt dışında bazı derneklere idari, mali teknik destek sağlanmasına yönelik düzenleme çarşı ve mahalle bekçilerinin üst ve araç arama yetkisiyle donatılması, imar hakkı aktarımının iller arasında da yapılabilmesine yönelik düzenlemeler ve nihayet TMMOB’nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından denetlenmesi ve adeta bakanlığın Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği’ne kayyum olarak atanmasına yönelik düzenlemelerde kapsamdan çıkartıldı. Bunların demokratik Türkiye açısından son derece yararlı ve etkin çalışmalar olduğunu kamuoyunun bilgisine sunmak isterim.”

    Özçağdaş’ın sözleri…

    Suat Özçağdaş da Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nun bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle açtıkları davaya ilişkin bilgi verdi. Özçağdaş, şunları söyledi:

    ”Bu yasama döneminin en uzun süre tartışılan toplumda en çok karşılık gören bir kanunu bugün Anayasa Mahkemesi’ne getirmiş bulunuyoruz. 1.2 milyon öğretmeni bir milyon atanmayan öğretmeni 19 milyon çocuğu doğrudan yakınlarıyla birlikte neredeyse Türkiye’nin tamamını ilgilendiren bir kanunu konuşuyoruz.

    Tabii kanun bu haliyle ne öğretmenlerimizin sorunlarını çözüyor, ne onların itibarlarını kaybetmelerine, yoksulluk seviyesinin altında yaşamalarına bir çözüm getiriyor haklarını tanımlıyor. Ne özel sektör öğretmenlerinin kaybettiği hakları tanımlıyor, ne depremzede öğretmenlerin, rehber öğretmenlerin ve benzeri meslek gruplarının okul müdürlerinin, müfettişlerin yaşadıkları sorunlara çözüm getiriyor. Yani milli eğitim sistemimizi iyileştirmiyor. Ama tabii ki Anayasa Mahkemesi’ne itirazlar çıkan kanun üzerinden oluyor. Dolayısıyla öncelikle şunu söylemek gerekir. İki yıl önce kabul ettikleri on iki maddelik kanunun geri döndüğü gibi maalesef 1.2 milyon öğretmenimizin ve bütün öğretim sisteminin sorunlarını çözmeyen bu kanun da Anayasa Mahkemesi’ne gelmiş bulunuyor. 7528 Öğretmenlik Mesleği Kanunu’na ilişkin Anayasa Mahkemesi nezdinde yürürlüğü durdurma istemli iptal davası açtık.”

    CHP’nin açtığı davada, çok tartışılan Milli Eğitim Akademesi kurulması, akademinin yapısı ve aday öğretmenlerin yetiştirilmesine ilişkin hükümler de iptali ve yürürlüğünün durdurulması istenen maddeler arasında yer alıyor.

  • 2025 KYK bursu kaç lira oldu?

    2025 KYK bursu kaç lira oldu?

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gaziantep’e gerçekleştirdiği ziyarette Şahinbey Millet Kütüphanesi’nde düzenlenen “Gençlerle Buluşma” programına katıldı.

    Burada gençlere konuşma yapan Erdoğan, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’a seslenerek, “Bu sene ne burs vereceğiz? Rakamı aldın benden” ifadelerini kullandı. Bakan Bak ise “3 bin lira dediniz efendim, aylık 3 bin lira.” yanıtını verdi. Bunun üzerine salondaki öğrencilere “Nasıl, 3 bin lira iyi mi?” diye soran Erdoğan, “2 bin alınıyordu. Şimdi onu 3 bine yükselttik. Daha iyi olacak inşallah” dedi.

  • Eğitim İş’ten ÇEDES protestosu

    Eğitim İş’ten ÇEDES protestosu

    Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) Projesi’nin İzmir’de uygulamaya geçirilmesine tepki gösterdi. Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde konuşan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “ÇEDES’in ne çevreyle ne de değerlerle ilgisi vardır; bu proje, Milli Eğitim’i yok edip, yerine Diyanet’e bağlı göstermelik bir kurum bırakma politikalarının bir parçasıdır” dedi.

    Eğitim-İş İzmir Şubelerinin Genel Başkan Kadem Özbay’ın da katılımıyla Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde düzenlediği eyleme; Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, (ÇYDD), Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği (YKKED) ile CHP İl Başkanı Şenol Aslanoğlu ve Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki ve CHP İlçe Başkanları da katıldı. Eylemde sık sık, “Susma haykır ÇEDES’e hayır”, “AKP elini çocuklardan çek”, “Tarikatın Bakanı Yusuf Tekin istifa” sloganları atıldı.

    “EĞİTİMİN LAİKLİK VE BİLİMSEL ESASLARINA AÇIK BİR SALDIRI”

    “Okullarda dersi öğretmenler verir! Laik ve bilimsel eğitime aykırı ÇEDES projesine geçit vermeyeceğiz” başlıklı basın açıklamasını okuyan, Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, şunları söyledi:

    “İzmir Bornova’da Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Çevreme Duyarlıyım ve Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) Projesi kapsamında, 99 okulda imam, hatip, vaiz, müezzin ve Kur’an kursu öğreticisi görevlendirilmesi, eğitimdeki gericileşme ve siyasal kadrolaşma politikalarının geldiği tehlikeli noktayı açıkça ortaya koymaktadır. Bu durum, eğitimin laiklik ve bilimsel esaslarına açık bir saldırıdır, ÇEDES’in aslında siyasi iktidarın nesil yetiştirme projesi olduğunun kanıtıdır. Eğitim, çocuklarımızın aklını ve vicdanını özgürleştiren bir süreç olması gerekirken, siyasal iktidar bunu kendi ideolojik dayatmalarının aracı haline getirmektedir. ÇEDES Projesi ile din görevlileri, pedagojik formasyona sahip öğretmenlerin yerine geçirilmekte, devlet okulları adeta medreseye dönüştürülmektedir.

    “Anayasa’ya aykırı bir uygulamaya dönüşmektedir”

    Geçtiğimiz yıl uygulanan ancak tepkiler üzerine geri çekilen bu proje, iktidarın eğitim sistemini tarikatların ve cemaatlerin kontrolüne bırakma konusundaki ısrarını gözler önüne sermektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, özel eğitim öğrencilerinin destek eğitim odaları için aylarca beklettiği, temizlik görevlilerinin maaşlarını ödeyemediği bir dönemde, ÇEDES için seferberlik ilan etmesi, önceliklerinin ne olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Okula imam var, ama yemek yok. Okula imam var, ama temizlik malzemesi yok. Laik eğitim sistemi, din eğitiminin bireyin ve ailesinin tercihi olması gerektiği anlayışına dayanır. Ancak ÇEDES, din ve değerler eğitimini zorla okul müfredatına dahil etmeye çalışarak Anayasa’ya aykırı bir uygulamaya dönüşmektedir. İmamın, vaizin okullarda işi yoktur. Siyasal İslam, okulları din üzerinden örgütlenme yeri olarak görmektedir. ÇEDES’in ne çevreyle ne de değerlerle ilgisi vardır; bu proje, Milli Eğitim’i yok edip, yerine Diyanet’e bağlı göstermelik bir kurum bırakma politikalarının bir parçasıdır.”

    “EĞİTİM ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİNE UYGUN OLARAK VERİLMELİ”

    ÇEDES projesini ‘pedagojik cinayet’ olarak nitelendiren Özbay, “Bu, ülkeye ve çocuklarımıza yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çocuklarımızın geleceğini bu dayatmalara teslim etmeyin. Koltuklarınızdan güç almayı bırakın, arkanızdaki Başöğretmenin fotoğrafına bakın ve bu protokolü reddedin. ÇEDES garabetinin; eğitimin Atatürk ilke ve devrimlerine uygun olarak verilmesi gerektiğini belirten Anayasa’nın 42.maddesi ile kamu hizmetlerinin ancak ilgili kamu görevlileriyle verilebileceğini vurgulayan 128.maddesiyle çeliştiği için hukuksuz, siyasal İslamcı ideolojiyle donanmış şahıslarla çocuklarımızı yan yana getirdiği için tehlikeli, olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. İhtiyacımız olan iktidarın ideolojik bir amaç olarak kullandığı din eğitimi, değerler eğitimi değil, tüm çocuklarımızın bilimsel ve nitelikli eğitime erişimidir. Eğitimin niteliğini artırmak ve öğrencilerimize daha iyi bir gelecek sunmak için, acilen daha fazla rehber öğretmen ataması yapılmalıdır. Okullarda rehberlik çalışmalarının daha etkin ve sağlıklı yürütülmesini sağlayabilecek çok sayıda PDR öğretmenimiz de atama bekliyor. Atanmayan öğretmen sorunun kaynağı siyasi iktidar şimdi de herkes öğretmenin görevini yapabilir anlayışıyla öğretmenlik mesleğine hakaret etmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

    “Velilerimizi mücadeleye çağırıyoruz”

    Okullara din adamı atamalarına tepki gösteren Özbay sözlerini şu sözlerle bitirdi:

    “Okullar, öğretmenlerin çalışma alanıdır. Eğitim, öğretmenlerin işidir. Okulda dersleri öğretmenler verir. Herkes yerini ve haddini bilsin! Bizler tüm çocukların laik, bilimsel, çağdaş eğitim hakkına ve mesleğimizin onuruna sahip çıkacağız, her koşulda sahip çıkmaya devam edeceğiz! Eğitim-İş olarak halihazırda yargıya taşıdığımız ÇEDES projesini reddediyor ve bu hukuksuzluğa karşı mücadele edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Bu proje derhal iptal edilmelidir. Görevlendirmeler geri çekilmeli, laik ve bilimsel eğitimi yok eden her türlü uygulamaya son verilmelidir. Okulların; cemaatlerin, tarikatların ya da herhangi bir siyasi yapının propaganda alanı haline getirilmesine asla izin vermeyeceğiz. Eğitim, hiçbir siyasi ideolojinin oyuncağı değildir ve olmayacaktır! Çocuklarımızın çağdaş, bilimsel, eşit bir eğitim alması için mücadelemizden asla taviz vermeyeceğiz. Velilerimizi, eğitim emekçilerimizi ve yurttaşlarımızı bu gerici projeye karşı mücadeleye destek olmaya çağırıyoruz. Çocuklarımızın geleceği, laik ve bilimsel eğitimle güvence altına alınmalıdır.”

  • ALES sonuçları açıklandı

    ALES sonuçları açıklandı

    ALES sınav sonuçları açıklandı.

    Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), 2024 Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (2024-ALES/3) sonuçlarını açıkladı.

    ÖSYM’nin internet sitesinde yer alan duyuruya göre, 17 Kasım’da uygulanan 2024-ALES/3’ün değerlendirme işlemleri tamamlandı.

    Adaylar, sınav sonuçlarına, ÖSYM’nin ‘https://sonuc.osym.gov.tr’ adresinden, vatandaşlık numaraları ve aday şifreleriyle erişebilecek.

  • Okullarda kılık kıyafet yönetmeliği değişti: Velileri sevindirecek düzenlemeler

    Okullarda kılık kıyafet yönetmeliği değişti: Velileri sevindirecek düzenlemeler

    Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okulların kılık ve kıyafet yönetmeliğinde değişiklik yapıldı. Değişiklik ile; belirlenen okul kıyafeti 4 eğitim ve öğretim yılı geçmeden değiştirilemeyecek. Ayrıca özel gün, hafta ve kutlamalarda ders içi ve ders dışı faaliyetlerde kullanılmak üzere veliye mali yük getirecek özel kıyafet aldırılamayacak.

    Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlandı.

    Yönetmelik değişikliği ile; ilkokul, ortaokul ve liselerde öğrenciler için okul kıyafeti; okul-aile birliği yönetim kurulunun ve ikinci dönem başında yapılacak öğretmenler kurulunda öğretmenlerin de görüşü alınarak özel işaret, baskı ve desen gibi kısıtlayıcı ayrıntılara yer verilmeden okul müdürlüğünce belirlenecek. Belirlenen okul kıyafeti görseli okulun internet sayfasında yayımlanacak.

    Belirlenen kıyafetler 4 yıl boyunca değiştirilemeyecek

    Belirlenen okul kıyafeti 4 eğitim ve öğretim yılı geçmeden değiştirilemeyecek. Okul kıyafeti değiştirildiğinde ara sınıflardaki öğrenciler bir üst öğrenim kademesine geçinceye kadar mevcut okul kıyafetini giymeye devam edebilecek.

    Belirlenen okul kıyafeti 1739 sayılı Kanunda yer alan genel ve özel amaçlar ile temel ilkeler doğrultusunda ekonomik, sade, kullanışlı, kolay temin edilebilir ve pedagojik esaslara uygun olarak belirlenecek.

    Okul öncesi eğitim kurumları ve özel eğitim okullarındaki öğrenciler, yaş grubu özelliklerine uygun, temiz ve düzenli bir kıyafet giyebilecek. Öğrenciler, öğrenim gördükleri programın özelliğine göre atölye, işlik, laboratuvar ve işyerlerinde okul yönetiminin onayı ile önlük, tulum veya yapılan işin özelliğine uygun kıyafet giyecek. Sağlık özrü bulunan ve bu durumu belgelendiren öğrencilerin özürlerinin gerektirdiği şekilde giyinmelerine izin verilecek.

    Özel gün ve kutlamalarda veliye mali yük getirecek özel kıyafet aldırılamayacak

    Özel gün, hafta ve kutlamalarda ders içi ve ders dışı faaliyetlerde kullanılmak üzere veliye mali yük getirecek özel kıyafet aldırılamayacak.

    Okul kıyafeti temin edilmesine yönelik olarak okul-aile birliklerince kıyafet satışı ve serbest rekabet şartlarını ihlal eden yaklaşım ve yönlendirmeler yapılamayacak.

  • Doğalgaz verilemeyen okullar tatil edildi

    Doğalgaz verilemeyen okullar tatil edildi

    Erzurum’un Köprüköy ilçesine bağlı Yağan beldesinde 30 öğretmen ve 260 öğrencinin bulunduğu Çok Programlı Anadolu Lisesi, Yağanbaba İmam Hatip Ortaokulu ve Yağan Cumhuriyet İlkokulu’na doğal gaz bağlanması çalışmaları kapsamında kömürle çalışan tesisatlar söküldü. Soğukta ders yapmak zorunda kalan çocukların hastalanması üzerine kaymakamın talimatıyla eğitime pazartesi gününe kadar ara verildi.

    Milli Eğitim Müdürlüğü’nün, PALEN Doğalgaz A.Ş. ile yaptığı sözleşmeye göre okullara doğal gaz bağlanmasında tarih olarak 31 Aralık 2024 verildi. Ekim ayından bu yana dondurucu soğukların etkili olduğu bölgede öğretmen ve öğrenciler buz gibi sınıflarda eğitimi sürdürdü.

    Yaklaşık 60 öğrencinin pansiyonda kaldığı okulda öğrenciler hastalanmaya başladı. Veliler CİMER’e yaptıkları şikayetlerden sonuç alamayınca tepkilerini sosyal medya paylaşımlarıyla dile getirdi.

    “Olası salgın hastalık riskine karşı eğitime ara verdik”

    Bunun üzerine Kaymakamlık okulda eğitime çarşamba günü itibarıyla ara verdi. İlçedeki tüm okulların aynı sorunu yaşadığı öğrenilirken, Köprüköy Kaymakamı Ahmet Gökcecik, “Gazdan dolayı değil, havaların soğuk olması ve olası salgın hastalık riskine karşı eğitime ara verdik” dedi.

    Ancak velilerin yaptığı paylaşımlarda okul koridorunda elektrikli ısıtıcı çevresinde ısınmaya çalışan öğrenciler görülürken; Kaymakam Gökcecik, bu paylaşımlarla ilgili olarak “Sosyal medyada her paylaşılan doğru olmuyor. Pazartesi eğitim öğretim devam edecek” dedi.

    AK Parti Erzurum İl Başkanı İbrahim Küçükoğlu, Bakanlık ile iletişime geçtiğini Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile görüştüğünü gelişmeleri ise Erzurum Valisi Mustafa Çitfçi’nin açıklayacağını iletti.

    “Sayın Bakan, CHP’li belediyelerin kreşleriyle uğraşacağına, bu çocukların sağlıklı bir ortamda eğitim almalarını sağla”

    CHP Erzurum İl Başkanı Serhat Can Eş ise yaptığı açıklamada, doğal gaz gelecek diye okullardaki aktif kalorifer sisteminin dönüştürüldüğünü belirterek, “Eğitim başlamış olmasına rağmen gaz yok diye çocuklar montlarıyla, eldivenleriyle ders görüyor. Yağan Çok Programlı Anadolu Lisesi, Yağanbaba İmam Hatip Ortaokulu ve Yağan Cumhuriyet İlkokulu’nda manzara bu. Çocukların çoğu hastalanmış durumda. Bu çağda bu manzara, hem de Milli Eğitim Bakanı’nın memleketinde yakışıyor mu? Sayın Bakan, CHP’li belediyelerin kreşleriyle uğraşacağına, siyasi açıklamalar yapacağına bu çocukların sağlıklı bir ortamda eğitim almalarını sağla” dedi.

  • İzmir’de 99 okula din görevlisi atanmasına eğitim sendikalarından tepki

    İzmir’de 99 okula din görevlisi atanmasına eğitim sendikalarından tepki

    Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) Projesi için iki yıl önce İzmir ve Eskişehir’i pilot il seçen Milli Eğitim Bakanlığı, ÇEDES projesi kapsamında aralarında anaokullarının da bulunduğu 99 okula din görevlileri atadı. Yapılan atamalara eğitim sendikalarından tepki geldi. Eğitim İş Sendikası Başkanı Kadem Özbay, “Milli Eğitim Bakanlığı mı Dini Eğitim Bakanlığı mı? Diyanet adeta paralel bir Milli Eğitim Bakanlığı’na dönüşmüş durumda. Bu yapılanlar pedagojik bir cinayettir” dedi. Eğitim-Sen Başkanı Kemal Irmak ise Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i istifaya davet etti. Irmak, “Okullarda imam görevlendirilmesi, laik ve bilimsel eğitime meydan okumak, laik ve seküler yaşamı ortadan kaldırmaya yönelik bir tutumdur” diye konuştu.

    Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet, Gençlik ve Spor Bakanlığının ortaklaşa yürüttüğü ÇEDES Projesi İzmir’in Bornova ilçesinde hayata geçiriliyor. Bornova İlçe Müftüsü Fethullah Yavuz imzalı resmi yazıda Bornova’da 99 okula aralarında İmam Hatip, Kuran Kursu Öğreticisi, Vaiz ve Müezzin ünvanlarına sahip din görevlilerinin atandığı belirtildi.

    Resmi yazıda projenin uygulama yeri olarak AKP İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı’nın kendi adına yaptırdığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını gerçekleştirdiği Bilal Saygılı Camii ve Külliyesi gösterildi.

    “Okullar siyasi iktidarın propaganda alanı değildir”

    Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Başkanı Kadem Özbay, okullarda eğitim ve öğretimin sadece öğretmenler eliyle yapılması gerektiğine dikkat çekerek “Okullar öğretmen ve öğrencilerindir. Okullarda eğitim ve öğretim görevi ancak öğretmenler eliyle yapılabilir. Okullarda on binlerce rehber öğretmen ve din kültürü bilgisi öğretmeni varken, eğitim biliminden bi haber din görevlilerinin okullara atanması bu projenin aslında siyasi iktidarın bir nesil yetiştirme projesi olduğunun kanıtıdır. Hiçbir bilgisi olmayan, hiçbir pedagojik bilgisi ve birikimi olmayan din görevlilerini okullarda öğrencilerinin karşısına çıkarılması ne bir bir eğitimdir ne de öğretimdir. Ne de öğretimdir. Tam anlamıyla siyasi bir istismardır. Anayasaya laik eğitime ve eğitim bilimine aykırıdır. Siyasal islam’ın okulları din üzerinden örgütlenme yeri olarak görmesinin kanıtıdır. Okullar siyasi iktidarın propaganda alanı değildir” dedi.

    “Diyanet adeta paralel bir Milli Eğitim Bakanlığına dönüşmüş durumda”

    Diyanet İşleri Müdürlüğünün paralel bir Milli Eğitim Bakanlığı’na dönüştüğünü ifade eden Özbay şunları söyledi:

    “ÇEDES’in ne çevreyle ne değerlerle ilgisi olmadığını bir kez daha kanıtlamışlardır. Milli Eğitim Bakanlığı mı Dini Eğitim Bakanlığı mı? Diyanet adeta paralel bir Milli Eğitim Bakanlığı’na dönüşmüş durumda. Görünen o ki bu politikalarla Milli Eğitim Bakanlığı diye bir kurum kalmayacak. Tamamen diyanete bağlı göstermelik bir kurum haline dönüştürülecek. Bu yapılanlar pedagojik bir cinayettir. Ülkeye ve geleceğe yapılmış en büyük kötülüktür. Okullara imam var ama yemek yok. Okullarda imam var ama temizlik yok. Öğretmenler atama bekliyor. Okulların öğretmen ihtiyacı var. Ama atama yok. Okulların fiziki ihtiyaçları karşılanmıyor. Çocukların temel sağlık ihtiyaçları, beslenme ihtiyaçları karşılanmıyor. Ancak okullara din görevlisi görevlendiriliyor. O kadar öğretmen ihtiyacı varken ataması yapılmıyor. Okullarımızda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin sayısı oldukça fazlayken rehber öğretmen ihtiyacı var. Binlerce rehber öğretmen atama beklerken siyasi iktidar okulları tam anlamıyla dinci bir kuşatma altına almış durumda. Bu uygulamalar laiklik ilkesine, bilimsel eğitime ve pedagojik ilkelere aykırıdır. Laiklik ilkesini bilimsel eğitimi ve pedagojik ilkeleri yok sayan bu ayrımcı tektipleştirici dinci siyasal İslamcı dayatma asla kabul edilemez. Vatanı korumak Çocukları korumakla başlar.

    “Okullarda çocuklarımız adeta tarikat ve cemaatlerin potansiyel müridi olarak görülmekte”

    Eğitim anlamında siyasi iktidarın tam anlamıyla gerici ve piyasacı bir kuşatmasıyla karşı karşıyayız. Okullarda çocuklarımız adeta tarikat ve cemaatlerin potansiyel müridi olarak görülmekte. Eğitim bir ülkenin geleceğidir. Eğitime sahip çıkmak tüm yurttaşların temel sorumluluğudur. Eğitim bir bilimdir ve bu bilimi çocuklarımıza ulaştıracak kişiler öğretmenlerdir. Okullar, öğretmenlerin iş yerleridir. Okullarda iman, din görevlisi ya da farklı meslekten kişilerin çocuklara nasıl yaklaşacağını bilmeyen yetişkinlerin eğitim öğretim anlamında işi yoktur. Bu aynı zamanda Kamu kaynaklarını keyfi şekilde kullanmaktır. ÇEDES projesi tehlikelidir. Anayasa’ya laik ve bilimsel eğitime aykırıdır. Çocukların eğitim hakkına aykırıdır. Gönüllülük esası olması gereken bu projenin dayatmaya da herkese uygulanmak istendiğini görmekteyiz. Birçok sosyal etkinlik ve kulüp faaliyet hiçbir geri dönüş istemeyen Milli Eğitim Bakanlığı özellikle ÇEDES projesini zorla uygulanması için ısrarcı bir çaba içerisinde olduğunu görmekteyiz. Bu proje Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve siyasi iktidarın siyasal İslamcı, dayatmacı, tek tipçi, aslında kendi anladığı anlamda din ve kininin takipçisi olarak tarif ettiği bir nesil yetiştirme projesidir. Cumhuriyet’in fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirme projesine karşı AKP iktidarının dininin ve kininin takipçisi ol diye tarif ettiği toplumu ayrıştıran, toplumun inanç değerlerini yok sayan ve istismar eden bir yaklaşımıdır. Bu proje bir an önce son bulmalıdır. Tüm Milli Eğitim yetkililerine çocuklarımızın eğitim hakkını sağlıklı bir şekilde yerine getirmek görevini üstlenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor ve uyarıyoruz. Vatanı korumak, çocukları korumakla başlar ”

    “Okullarda imamların görevlendirilmesi hem anayasal hem de kanunen suçtur”

    Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Başkanı Kemal Irmak ise Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i istifaya davet etti. Irmak şöyle konuştu:

    “Okullarda imam görevlendirilmesi, laik ve bilimsel eğitime meydan okumak, laik ve seküler yaşamı ortadan kaldırmaya yönelik bir tutumdur. Eğitim sisteminde okul öncesinden yüksek öğrenime kadar bütün alanlarda dini kural ve referanslara göre biçimlendirme çalışmaları siyasal iktidar tarafından devam etmektedir. Laik eğitim ve laik yaşama meydan okuyan politika ve uygulamalarını sürdürmeye devam ediyor. Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, 2 Aralık 2024 tarihinde okullara gönderdiği yazı ile ÇEDES projesi kapsamında lise, ortaokul, ilkokul ve anaokullarından oluşan 99 okula cami imamları görevlendirmiştir. Hangi gerekçeyle olursa olsun, okullarda imamların görevlendirilmesi hem anayasanın ilgili maddesine hem de 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırıdır ve suçtur. Okulda dersi öğretmen verir. Bu uygulamalar ideolojiktir. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin eleştirilere bunlar ideolojik eleştiriler dese de aslında kendi ideolojik anlayışını gizlemeye yönelik uygulamalardır, ataklardır. Bu uygulamalar cihatçı bir anlayışı çağrıştırmaktadır Eğitim sistemini bilimsel ve laik eğitimden uzaklaştırarak dini içeriklerin ön planda tutulduğu bir yapıya dönüştürmek istenmektedir. Anaokulları başta olmak üzere eğitimin bütün kademelerinde uygulanan bu tür görevlendirmeler çocukların gelişim süreçlerini ideolojik bir biçimde yönlendirme amacını taşımakta ve pedagojik esaslara aykırılık teşkil etmektedir.”

    “ÇEDES uygulaması Anayasa’daki laiklik ilkesine din ve vicdan hürriyetine aykırı bir uygulamadır”

    Başkan Irmak, eğitimde birçok sorunla boğuşulurken okullara imam görevlendirilmesinin kabul edilemez bir uygulama olduğunu belirtti. Irmak, eğitimde kronikleşmiş pek çok sorun dururken kalabalık sınıflar, temizlik ve hijyen sorunları, öğretmen ve yardımcı personel açıkları gibi birçok sorunla boğuşulurken okullarda imam görevlendirilmesinin kabul edilemez bir uygulama olduğunu ifade etti. Irmak şunları söyledi:

    “Milli Eğitim Bakanı bu tür sorunları bırakmış, tüm enerjisini, eğitimi, dinselleştirme uygulamalarına harcamak öğrencilerin iktidarın siyasal ideolojik hedefleri doğrultusunda okul içinde ve dışındaki dini etkinliklere katılmasının sağlanması çocuğun üstün yararı ilkesine de aykırıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre de doğrudan çocuğu siyasal istismarı anlamına gelmektedir. Okullarda dini dernek ve vakıflar üzerinden yürütülen dini etkinlikler son olarak ÇEDES uygulaması Anayasa’daki laiklik ilkesine din ve vicdan hürriyetine aykırı bir uygulamadır ve derhal iptal edilmelidir. Bornova’da gerçekleşen bu uygulama eğitim sisteminin laik ve bilimsel olma niteliğini açıktan tehdit etmektedir. Bu uygulamaların İzmir, Eskişehir, Tekirdağ gibi yerlerde halkın büyük çoğunluğunun, laik yaşamdan yana olan yerlerde uygulanması ise ayrıca manidardır. Eğitim kurumları ve okullar dini içerikli faaliyet ve etkinliklerin değil pedagoji biliminin mekanları olmak durumundadır. Eğitim-Sen olarak laik eğitimi ve laik yaşama meydan anlamına gelen her türlü politika ve uygulamaya karşı başta eğitim emekçileri olmak üzere tüm öğrencileri, velileri ve demokratik kamuoyunu ÇEDES ve benzeri uygulamalara karşı birlikte tutum almaya ve ortak mücadeleye devam ederken Yusuf Tekin’i de bu uygulamalarından ötürü bir kez daha istifaya davet ediyoruz.”

  • YTÜ’de 9 ay önce açılan kütüphanenin tavanından kopan parçalar çalışma masalarına düştü

    YTÜ’de 9 ay önce açılan kütüphanenin tavanından kopan parçalar çalışma masalarına düştü

    Yıldız Teknik Üniversitesi’nde (YTÜ) şubat ayında hizmete giren kütüphanenin tavanından kopan parçalar, öğrencilerin çalışma masalarına düştü. Üniversitenin Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sezgin Çelik, “Bu binayı yaptıran yöneticiler, müteahhitler ve teslim alanlar hakkında kimse hesap sormayacak mı? Bu binayı yapan ve teslim alanlar malzemeden çalan akademik ve idari görevliler elini kolunu sallayarak kampüste geziyorlar” diye tepki gösterdi.

    YTÜ’de 9 ay önce hizmete giren kütüphanenin tavanından koparak düşen parçaların göründüğü fotoğraflar sosyal medyada paylaşıldı. O fotoğrafları paylaşan Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sezgin Çelik, kütüphanenin 29 Şubat tarihinde kullanıma açıldığını anımsattı.

     

    Konuyla ilgili ANKA Haber Ajansı’na bilgi veren Çelik, daha önce aynı sorunla yine karşılaştıklarını vurguladı. Kütüphanede baretle eylem yapacağını da anlatan Çelik, üniversite yetkililerine mağduriyeti giderme çağrısı yaptı.

    Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenen Çelik, şunları kaydetti:

    “YTÜ kütüphanemizde sürekli tavandan öğrencilerimiz üzerine kopan parçalar düşüyor. Bina çürük, her tarafı rezil vaziyette ve dökülüyor. Öğrencilerimiz korku ve panik içinde ders çalışıyorlar. Bina hizmete gireli daha 9 ay oldu, 1 yıl bile olmadı. Bu binayı yaptıran yöneticiler, müteahhitler ve teslim alanlar hakkında kimse hesap sormayacak mı? Bu binayı yapan ve teslim alanlar, malzemeden çalan akademik ve idari görevliler elini kolunu sallayarak kampüste geziyorlar. Bu birilerinin kanına dokunmuyor olabilir ama benim kanıma dokunuyor. Sayın Cumhurbaşkanım; istirham ediyorum, lütfen bu olaya el atınız ve hesap sorunuz. İbreti alem için bunlar hakkında işlem yapınız. Bu paralarda yetim hakkı var. Maalesef bizim üniversitede bunun hesabını soracak tek bir idareci yok.”

    Çelik, kütüphaneyi yapan müteahhitle üniversitenin davalık olduğu bilgisini de aktardı.

  • Türkiye’deki uluslararası öğrenci sayısı 350 bine ulaştı

    Türkiye’deki uluslararası öğrenci sayısı 350 bine ulaştı

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Özvar, Şehit Ömer Halisdemir Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 2030’a Doğru Yükseköğretim Vizyonu Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında, uluslararası öğrenci sayımız 350 bine ulaştığını belirterek uluslararası öğrencilerin kalitesinin de artmasını birinci öncelik haline getirilmesi gerektiğini vurguladı.

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, “Bugün itibarıyla uluslararası öğrenci sayımız 350 bine ulaşmışsa da bu sayıyla iftihar etmek çok doğru bir yaklaşım değildir. Uluslararası öğrenci sayısının artması kadar uluslararası öğrencilerin kalitesinin de artmasını birinci öncelik haline getirmemiz gerekmektedir” dedi.

    Yükseköğretimin kitleselleşmesi ve küreselleşmesinin, beraberinde bu sektörde yaşanan zorlukların ve sınamaların, toplumun sınırlı bir kesimini etkilemekten çıkıp bütün bir ülkeyi hatta daha geniş coğrafyaları tesiri altına alacak mahiyet kazanmaya başladığını belirten Özvar, bu nedenle yükseköğretimin sadece halihazırdaki durumunu değil, yakın gelecekte alabileceği şekilleri bugünden ele almanın büyük ehemmiyet arz ettiğini anlattı.

    Özvar, kalite güvencesi ve küresel rekabet edebilirliğin ilerleyen yıllarda karşı karşıya kalacakları önemli sınama alanlarından biri olacağına işaret ederek, öğretim kapasitesinin ve yükseköğretim programlarının genişlemesinin üniversitelere erişimi artırdığını, ülkenin dört bir yanında yükseköğretim kurumlarında genç nüfusun bilim ve teknolojiyle buluşmasını sağladığını bildirdi.

    Türkiye’nin uluslararası öğrenci çekme konusunda daha büyük rakiplerinin ortaya çıkacağına dikkati çeken Özvar, şunları kaydetti:
    Yükseköğretim kurumları olarak bu rekabete şimdiden hazırlanmamız gerekmektedir. Bugün itibarıyla uluslararası öğrenci sayımız 350 bine ulaşmışsa da bu sayıyla iftihar etmek çok doğru bir yaklaşım değildir. Uluslararası öğrenci sayısının artması kadar uluslararası öğrencilerin kalitesinin de artmasını birinci öncelik haline getirmemiz gerekmektedir. Gelecek öğrencilerin sayısı kadar kalitesi de bizim temel gündemimizdir. Eğer gerekli mevzuat altyapısı çalışmalarını tamamlamaz, üniversiteler olarak uluslararası öğrenci hareketliliği konusunda dünya standartlarında işlemler tesis etmezsek Türk üniversitelerinin itibarına yönelik dünya ölçeğinde olumlu itibarımız kaybolabilir. Bu sadece Yükseköğretim Kurulunun veya diğer üst kurumların sorumluluğunda değildir. Bu, birinci derecede rektörlerin omuzları üzerindeki sorumluluktur.

    Özvar, Türkiye’nin hızla yaşlanan bir ülke konumunda olduğuna ve bunun sağlık sektöründe kendini göstereceğine değinerek, “Bu bakımdan önümüzdeki yıllarda yaşlı bakım olmak üzere muhtelif alanların daha şimdiden üniversitelerin gündemine girerek, bu konularda bir kısım çözümler, bir kısım projeler önem arz etmektedir. Demografik değişim konusunu, dönüşüm konusunu rektörler olarak gündeminize almanızı bekliyoruz” diye konuştu.

    Yazılım ve yapay zeka tabanlı uğraşların en fazla talep edilen kariyerler olduğunu, geçen yıl başladıkları uzun süren çalışmalar ve istişareler neticesinde bu sene 17 yeni ön lisans ve lisans programının 20 üniversitede 70’i aşkın sayıda açıldığını aktaran Özvar, bu bölümlerin bu yıl tam doluluk oranıyla hizmet vermeye başladığını, ülkenin dijital beceri açığının kapatılmasında önemli rol oynayacağına inandıkları bu programların sayısını, kalite standartlarını düşürmeden ilerleyen yıllarda artırmaya devam edeceklerini bildirdi.

    ‘Dünya sıralamasında ilk 15’in içerisine gireceğiz’
    Gelecek akademik yıl itibarıyla bu programlarda ders verecek hoca sayısına bağlı olarak istihdama duyarlı yeni programları artırmaya devam edeceklerini vurgulayan Özvar, şöyle devam etti:

    Bunu yaparken istihdama duyarlılığı azalan programların da dönüştürülmesini sağlayacağız. Bir tür karne yoluyla diğerlerinin sistem dışına çıkmasını sağlayacağız. Bu proje daha birkaç yıl daha sürecek. Toplam programların ancak yüzde 10’unu dönüştürebildik. Hedefimiz, birkaç sene içerisinde toplamda üniversitelerimizin yüzde 25 programını yeni şartlara uygun hale getirmektir. Bu, bütün üniversitelerimiz için geçerlidir. Bu konuda devlet-vakıf ayrımı yapmadığımızı bilmenizi isterim. Kontenjanları şişmiş programların kontenjan azaltılması bu sene de devam edecektir. Genişleyen imparatorluklar gibi üniversitelerimizin genişlemesini çok arzu etmiyoruz. Artık ikame usulüyle akademik birim açılış devri başlamıştır. Bir şeyleri bırakmadan bir şeyleri gündeme almak devri yoktur. Yeni program teklifiyle geliyorsanız, diğer programların da hazır olmasına dikkat edin.

    Özvar, bugün itibarıyla yurt dışına hizmet veren 7-8 üniversitenin, ilerleyen birkaç yılda ikiye katlanmasını beklediklerini anlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:

    Yükseköğretim Kurulu olarak Kazakistan ile yaptığımız anlaşma neticesinde Gazi Üniversitesi, Kazakistan’da eğitim faaliyetlerine başlayacak. Özbekistan ve Kırgızistan ile görüşmelerimiz devam etmektedir. Arnavutluk’ta İstanbul Teknik Üniversitesi bir branş daha açacaktır. Afrika Birliği ile yapmış olduğumuz anlaşma sonrasında Yükseköğretim Kurulumuza müracaat ederek Türk üniversitelerinin branşlarının veya akademik birimlerinin kendi ülkelerinde açılmasını talep eden ülkeler bulunmaktadır. Bu Türk yükseköğretim sisteminin eğitim hizmetleri ihracatı içinde değerlendirilen bir kalemdir aynı zamanda. Bu açıdan hakikaten önümüzde çok önemli meşgaleler bulunmaktadır.

    Türkiye’nin yükseköğretim sisteminin son yıllarda diğer ülkelerle mukayese edildiğinde önemli ölçüde genişlemesine rağmen, gelecekte küresel ve bölgesel rekabet gücünü artırabilmesi ve sürdürebilmesi için üniversitelerimizin üzerine düşen bazı görevler var. Bunların belki de en önemlisi üniversitelerimizin akademik üretkenliğinin bilimsel performansının artmasıdır. Eğer Türkiye, bütün üniversiteleri bakımından öğretim elemanı başına yılda bir süreli yayın seviyesine ulaşırsa dünya sıralamasında ilk 15’in içerisine gireceğiz.

  • YKS’de 203 aday ‘eksi netle’ üniversiteli oldu!

    YKS’de 203 aday ‘eksi netle’ üniversiteli oldu!

    Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda vahim sonuçlar çıktı. 203 aday sıfır çektikleri hâlde bilgisayar programcılığı, radyoterapi, patoloji ve tarih gibi bölümlere yerleşti.

    Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) geçen yıldan itibaren ön lisans ve lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan Temek Yeterlilik Testi (TYT) ile Alan Yeterlilik Testi (AYT) baraj puanı uygulaması kaldırılmıştı.

    Güncellenen YÖK Atlas verileri, barajın kaldırılmasının ardından eksi netle üniversiteye girilebileceğini bir kez daha ortaya koydu. Bu yıl de 203 aday sıfır çektikleri hâlde bilgisayar programcılığı, radyoterapi, patoloji ve tarih gibi bölümlere yerleşti.

    Türkiye gazetesinden Mahmut Özay’ın haberine göre, sıfır net ile 19, eksi net ile 184 programa toplamda 203 aday yerleşti.

    Bunların 171’i vakıf üniversitelerinde, 31’i KKTC ve 1’i de yabancı üniversitelerde yer alıyor. Lisanslarda toplam 28, ön lisanslarda yani iki yıllıklarda ise toplam sayı 175 programda var.

    Eğitim Uzmanı Salim Ünsal, sonuçlarla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Kan kaybeden yükseköğretim algısı bu sonuçlarla daha da önemsiz hâle geliyor. Örneğin bir aday sadece 40 soruluk matematik testinden artı 1,25 net yapıyor ve aynı aday,

    – 40 soruluk Türkçe testinden eksi 6,25

    – 20 soruluk sosyal bilimler testinden eksi 1,25

    – 20 soruluk fen bilimleri testinden ise eksi 2,5 yani toplamda eksi 8,75 nete ulaşıyor ve bu performansla bilgisayar programcılığı programına yerleşebilme başarısı gösteriyor.”

    Salim Ünsal, “Puan hesaplamada o puana kaynaklık eden testlerin en az birinden yarım net çıkarma zorunluluğu kuralı esnetilmeli ve o puanın hesaplanmasına kaynaklık eden testlerin tamamından da en az yarım net çıkarma zorunluluğu getirilmeli” dedi.