Yazar: Atakan Sönmez

  • YÖK raporu: Mezunların iş bulma süresi 4,5 ay

    YÖK raporu: Mezunların iş bulma süresi 4,5 ay

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Türkiye genelindeki 201 üniversiteye ilişkin yeni bir rapor yayımladı.

    Rapora göre, 2023’te mezun olanların ilk iş bulma süresi 4 buçuk aya geriledi.

    Raporda, iş dünyasının mezunların yeterliliklerine dair memnuniyetlerine de yer verildi.

    Buna göre, memnuniyet oranı ortalaması bir önceki yıla oranla yüzde 2 artarak yüzde 80’e yükseldi.

    Türkiye’deki üniversitelerin dünya sıralamalarındaki son durumu da raporda yer aldı.

  • Belek Üniversitesi’nden Bülent Arınç’a fahri doktora

    Belek Üniversitesi’nden Bülent Arınç’a fahri doktora

    Antalya Belek Üniversitesi, 2024-2025 akademik yılına anlamlı bir törenle giriş yaptı. Üniversitenin Antalya kampüsünde gerçekleşen açılış dersi etkinliği, akademisyenler, öğrenciler ve davetlilerin katılımıyla tamamlandı.

    Tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından protokol konuşmalarıyla başladı. Antalya Belek Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Fadıl Sözen ve Mütevelli Heyet Başkanı Ekrem Çalkılıç açılış konuşmalarını gerçekleştirdiler.

    Ardından Bülent Arınç konuşmasını gerçekleştirdi.

    Arınç, Belek Üniversitesi’nin Türkiye’nin en genç üniversitelerinden biri olduğunu ve 2000 öğrencisiyle butik bir üniversite özelliği taşıdığını belirtti.

    Parlamento Başkanlığı döneminde yürüttüğü parlamenter diplomasiyi hatırlatan Arınç, “İktidarımıza geldiğimizde Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefimizi seçmiştik. Bu süreçte parlamenter diplomasinin ne kadar önemli bir araç olduğunu görmüş olduk.” dedi.

    Bülent Arınç, Türkiye’nin derin tarihî kökleri dolayısıyla Afrika başta olmak üzere birçok coğrafyada görev ve sorumlulukları bulunduğunu anlattı.

    Arınç, Belek Üniversitesi’nin hem bugün hem de gelecekte ülkemiz için çok büyük hizmetler yapacağına gönülden inandığını söyledi.

    30 yıl birlikte siyaset yaptığı Recai Kutan’ın vefatından dolayı duyduğu üzüntüyü dile getiren ve Milli Görüş camiası ve sevenlerine başsağlığı dileyen Arınç, konuşmasında şunları dile getirdi:

    “Benim Belek Üniversitesi ile ilgili edindiğim bilgi en genç üniversitelerimizden birisidir. Antalya’da da bir ilk olma özelliğini taşıyor.
    Önceleri AKEV Üniversitesi adıyla kurulan, sonra da isabetli bir kararla Belek Üniversitesi olarak adını değiştiren bir kurumdayız. Burası bir sektörel üniversite özelliğini taşıyor, bir butik üniversite özelliğini taşıyor, bence de böylesi çok doğru. Şu anda aktif olarak 2000 öğrencisi olduğunu biliyorum. Önemli fakülteleri var ve yüksekokulları var. Fakültelerinden şüphesiz hepinizin bildiği gibi Mühendislik Fakültesi’nde yazılım üzerine, İktisadi ve İdari Bilimlerde, Uluslararası Ticaret ve diğerleri üzerine, İnsani Bilimlerde, Sanat Tasarımı olarak içine aldığı pek çok bölüm ve fakültelerle hizmet ediyor, meslek okulları da var.”

    Antalya’nın çekim merkezi olmasına dikkat çekti

    Belek Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi bölümü olmasının dikkatini çektiğini kaydeden Arınç, gerekçesini ise şöyle açıkladı:

    “Ben 5 yıl meclis başkanlığı, 7 sene başbakan yardımcılığı ama 25 yıl da milletvekilliği yaptım. Özellikle uluslararası toplantılar yapardık.
    Bazen İKÖ adına, bazen İKÖ PEP adına, bazen KPO adına, bazen meclis başkanlığımız adına, onlara İstanbul’da yapacağız bu toplantıyı dediğiniz zaman hepsi koşarak gelirlerdi. Ankara dediğimiz zaman yarısı gelmezdi. Onun arasına Antalya’yı ekledik. ‘Antalya’yı düşünür müsünüz’ dediğimizde İstanbul’a gelenlerin %90’ı Antalya’ya da gelirdi. O yüzden en güçlü toplantıları biz Antalya’da yaptık. Buranın kapasitesi, konaklama imkanları, konferans ve büyük toplantılara ev sahipliği yapması. Mesela bir defasında bir güzel otelimizde yine Belek’te 454 delegenin katıldığı bir toplantı yapmıştık. Herkes hizmet olarak verilen hizmetten çok memnundu, kaliteden çok memnundu.
    Eminim buradaki bütün otellerimiz hem yatak kapasitesiyle hem hizmet sektöründeki iddialı sunumlarıyla herkesin göz bebeğidir.
    Antalya Allah’ın verdiği en güzel nimetlere sahip bir beldemizdir. Belek de onun neredeyse yüzakı olmuş bir yerimizdir.”

    Annesinin de Serikli bir Girit muhaciri ailenin kızı olduğunu söyleyen Bülent Arınç, “Girit muhacirleriyle ilgili şu anda Side’de bir müze var. Ziyaret etmenizi salık veririm,. Eşimle beraber geçtiğimiz yıllarda bu müzeyi ziyaret etmiştik. Rahmetli annemden kalan tek emanet üzerinde ‘kan’ diye yazan ve tarihini gösteren bir kalaylı kaptı, onu da o müzeye hediye ettik. Çünkü herkes kendinden ailesinden bir şeyler hediye etmek istiyor.”

    Arınç, Girit muhacirlerinin serencamını anlatan ve Çetin Tekindor’un başrolünde oynadığı “Dedemin Arkadaşları” filmini herkesin izlemesini tavsiye etti.

    Eşinin de Çerkes göçü ile Türkiye’ye göçen bir ailenin kızı olduğunu ifade eden eski TBMM Başkanı, “Göç çok acıklıdır. Özellikle genç arkadaşlarımla rica ediyorum bu muhacirlik, bu göç hikayeleri mutlaka bilmemiz gereken yerlerdendir.” diye konuştu.

    Parlamenter diplomasi vurgusu

    21 yaşından bu yana siyasetin içinde yer aldığını belirten Arınç, Meclis Başkanlığı döneminde keşfettiği ‘parlamenter diplomasi’nin neden çok önemli olduğunu yaşadığı tecrübelere dayanarak şu şekilde anlattı:

    “Ben o güne kadar doğrusu parlamenter diplomasinin ne anlama geldiğini duyardım ama içeriğini bilmezdim. O zaman 2002’nin 19 Kasım’ında yani birkaç ay sonra veya bir ay sonra meclis başkanlığına ilk turda büyük bir oyla seçildiğimde danışman arkadaşlarım bana “biz de parlamenter diplomasiyi yerine getirelim” dediler. Ne olduğunu da şöyle anladım. Hükümetler, bakanlar elbette diplomasiyi yani bildiğimiz diplomasiyi takip ediyorlar. Ama meclisler kamuoyunu temsil eder. Milletin seçtiği her ülke için böyledir. Onların temsilcilerinin buluştuğu yerdir. Kamuoyları ihmal edilmez, o Türkiye’nin vatandaşları ihmal edilmez. Onlarla ilişkiyi ancak parlamenter diplomasi yoluyla bulursunuz. İktidara geldiğimizde de kendimize hedef olarak Avrupa Birliği’ni seçmiştik. Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefimizde giderken, parlamenter diplomasinin ne kadar önemli bir araç olduğunu gördük. Neden? Çünkü meclis başkanları, muhatapları meclis başkanları veya senato başkanlarıyla, şimdi bizde senato yok ama Fransa’da var. Pek çok yerde senato İtalya’da mesela hala etkinliğini gösteriyor başka ülkelerde de. Onların milletvekilleri veya senatörleriyle Avrupa Birliği hedefimizi pekiştirmemiz lazımdı. Çünkü o zaman Angela Merkel bize karşı çıkıyordu, Fransa karşı çıkıyordu. Diğer ülkelerden daha yumuşak ilişkiler görüyorduk. Bu konuda araştırmaya girdiğimizde,
    parlamentoların diplomasi konusunda çok fazla görev almadıklarını gördük. Mesela Almanya’da o zaman için söylüyorum, en az 3 milyon insanın yaşadığı, yani Türk olarak vatandaşımız olarak bilinmesine rağmen, bizim meclis başkanımızla Almanya Federal Meclisi (Bundestag) başkanı arasında 11 yıldır hiçbir görüşme yapılmadığı ortaya çıktı. Avrupa Birliği’ne aday ülkeydik, sonra müzakere tarihini aldık. Budapeşte’de de yapılan Avrupa parlamento başkanları toplantısına, ben yedincisinde katılabildim. Benden önce 6 toplantıya Türkiye’den, idare amiri olarak gösterilen birkaç kişi gitmişti ama meclis başkanı veya başkan vekili  hiç kimse gitmemişti.
    Yanlışım olmasın, idare amiri olarak gösterilen birkaç kişi gitmişti. Avrupa parlamento başkanları “Türkiye nerede” dedikleri zaman büyükelçilerin boynu bükülüyordu. Avrupa Parlamentosu Başkanı, “Türkiye ilk defa bu toplantıya katılıyor, kendilerine teşekkür ediyoruz” dedi. Bu önemliydi. Çünkü Almanya’da, Fransa’da, İtalya’da, Portekiz’de, İngiltere’de o zaman şüphesiz Avrupa Birliği üyesi ve diğerleri de bizim için çok önemliydi. Çünkü Türkiye’ye karşı bakış açılarını değiştirmemiz gerekiyordu.”

    “Avrupa Birliği’ni büyük bir kabahat olarak görüyorduk”

    2000 ve 2001 ekonomik krizleriyle gittikçe çökmüş ve siyasetin itibar kaybettiği bir ülkeyi teslim aldıklarını kaydeden Arınç, iktidara gelmeden önce de genel başkanlarının ve parti yöneticilerinin Avrupa’ya, Amerika’ya ziyaretlere gittiklerini ifade etti.

    Arınç, “Ön yargıları kırmak adına kendilerini tanıttılar, hedeflerini ortaya koydular. Beş yıl meclis başkanlığım ve arkasından diğer görevlerim sırasında 2 kraliçe, 1 kral, 25 cumhurbaşkanı, 34 parlamento başkanı Türkiye’yi ziyaret etti. Eskiden Türkiye’nin yerini göstermekte zorlanan bu insanlar, Türkiye’yi bir cazibe merkezi olarak gördüler. Hep ekonomik gelişmeler, hem siyasal gelişmeler, hem de Avrupa Birliği hedefinde koyduğumuz ölçütler onları çok memnun etti. Milli Görüş geleneğinden gelmiş bir insan olarak itiraf etmeliyim ki, biz o zamanlar Avrupa Birliği’ne karşıydık. Avrupa Birliği’ni büyük bir kabahat olarak görüyorduk. Onu takdir edenler veyahut da onunla birlikte iş yapmaya çalışanlara kötü gözle bakılan bir zamandı. Ama biz yeni partimiz ve iktidarımız da buradan ayrıldık ve dedik ki ‘Avrupa Birliği bizim için çok önemli bir hedeftir.’ Niçin? Bu bir kara sevda değil. Bunun iki tane kriteri var, birisi Kopenhag kriterleridir, siyaset ve hukuk kriterleridir. O kriterlere baktığımız zaman bizim de istediğimiz bu zaten. İkincisi Maastricht Kriterleri, yani ekonomik kriterlerdir.
    Gelir gider durumu, büyüme hızı, bütçenin durumu vesaire, paranın kıymeti diğerleri. Elbette bizim de istediğimiz bu. O zaman ortak hedeflere, hukukun üstünlüğüne özellikle, çünkü Türkiye ve dünya bir zamanların kanun devletinden, bir zamanların polis devletinden sonunda hukuk devletine evirilmişti ki,  Anayasamızda devletin temel nitelikleri içerisinde bunu rahatlıkla görebiliyorsunuz. Şimdi hukukun üstünlüğü zamanı, biz artık buna talip olmalıyız.”

    “Bunları açıkça ifade etmek zorundayım” diyerek ifade özgürlüğüne özel vurgu yapan Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Çok özgürlükler var, seyahat özgürlüğü var, mal edinme mülkiyet özgürlüğü var, şu var bu var ama bütün özgürlüklerin bileşkesi de ifade özgürlüğü. Yani bugün özlemini çektiğimiz ve ifade özgürlüğü ah neredeydi, eskiden ne kadar güzeldi diyebileceğimiz bir noktaya geldik. İfade özgürlüğü bütün özgürlüklerin bileşkesidir. O olmadan hiç kimse kendisini, düşüncelerini yazıyla, sözle, karikatürle vesaireyle ortaya koyamıyor. Özgürlüğü ne kadar kısıtlarsanız ülkenin diğer bütün gelişmeleri de duruyor. Ekonomideki sıkıntının bile ana sebebi ifade özgürlüğü ve hukuk devletinde geriye gidiştir. Bunları açıkça ifade etmek zorundayım. Bu partili, partisiz insanların işi değil. Memleketini seven, milletini seven insanların bu eksikliği gösterdiği konulardır.”

    “Meydan okumak diplomasinin dili değildir”

    Türkiye’nin uzun diplomatik faaliyetleri sonucunda Ekim 2005’te müzakere tarihine başladığını hatırlatan Arınç, diplomaside üslup ve yaklaşımın önemine şu sözlerle dikkat çekti:

    “Meydan okumak diplomasinin dili değildir. ‘Gelirim haa, gece mi gündüz mü belli olmaz’ diye naralar atmak diplomasinin işi değildir. Mutlaka burada anlaşmak, insanlara saygı göstermek, o ülkeye saygı göstermek, o ülkenin çizdiği yollara saygı göstermek. Paylaşmayabilirsiniz ama saygı göstermek zorundasınız. Kavgacı nefret dolu bir dille, ayrıştırıcı bir dille diplomasi yapılmaz. Bunu fiilen icra etmeye çalışmış bir arkadaşınız olarak söylüyorum.”

    Türkiye’nin eski büyükelçilerinin bir kısmına “monşer” denilerek istihza edilmesini ayıpladığını söyleyen Arınç, pek çok uluslararası toplantının sonuç bildirgesinde ortaya çıkan krizlerin büyükelçilerin iki tarafın da rıza göstereceği formüller bularak çözdüklerini ifade etti.

    “Diplomasi konusunda da biraz gerilerde kaldığımızı itiraf etmeliyiz”

    Ermenistan’la diplomatik bir ilişki halen kurulamadığını, 2009’da ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın nezaretinde Türkiye’nin de müdahil olduğu bir diplomasi sonucu “Ermenistan’la Azerbaycan arasında bir barış anlaşmasına da imza atıldığını ancak Ermenistan’ın sonradan bu anlaşmadan çekildiğini hatırlatan Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Ama bunları bir araya getirebilmek bile bir başarıydı. İsrail’le Suriye arasındaki doğrudan görüşmeler bile başlatılmıştı o dönemde.
    Türkiye güçlü bir ülkeydi, tarihten gelen misyonu vardı ve ara buluculuk rolündeydi. Yani iki tarafında kabullenebileceği, ortaya bir mesele koyduğu zaman bu konu üzerinde rahatlıkla paylaşabileceğimiz çok güzel örnekleri bir araya getirebiliyorlardı. Keşke o daha da devam etseydi ama son yaşadığımız gelişmelerle bu diplomasi konusunda da biraz gerilerde kaldığımızı itiraf etmeliyiz. Her şey yeniden başlayabilir.
    Benim kitabıma da aldığım bir kelime var. Hiçbir şey bitmedi, her şey yeniden başlıyor. Yeri geldiği zaman elbette tavır değişikliği, strateji değişikliği, üslup değişikliği de yapılabilir.”

    “‘Komşularla sıfır sorun’ politikasında önemli mesafe alınmıştı”

    Kamran İnan’ın Japonya’nın 2. Cihan Harbi’nden sonra nasıl kalkındığını gösteren, “Hayır Diyebilen Japonya” kitabını “Hayır Diyebilen Türkiye” olarak kaleme aldığını hatırlatan Bülent Arınç, kitabın mutlaka okunması gereken bir kitap olduğunu söyledi.

    Dış politikadaki temel hedefin ülke çıkarları olduğunu belirten Arınç,  “Türkiye’nin çıkarı nerede?” diye sordu.

    Tecrübeli siyasetçi sözlerine şöyle devam etti:

    “Bunu önce bir düşüneceğiz ama karşımızdakiyle uzlaşmak zorundayız. Yani menfaatlerimiz ve çıkarlarımız hangi noktalarda uyuşuyorsa o noktalarda yol alabiliriz. Adeta böyle nas haline gelmiş, kesin kabullerden uzak, hani kırmızı çizgiler falan demeden biz nasıl uzlaşabiliriz, çıkarlarımız nasıl örtüşebilir, bu konu üzerinde çaba göstermek lazım, şüphesiz her ülke kendi çıkarını düşünecektir. Bunların daha yakınlaşması, birbiriyle örtüşmesi. Biz bu konularda bazı temel hedefler yaptık. Mesela ilk hedefimiz, komşularıyla sıfır sorun bir Türkiye.
    Hem güney komşularımız hem kuzey komşularımız hem doğu hem batı komşularımızla bu konuda özellikle bir başarılı noktaya da gelmiştik.
    Sonra dışımızdaki cereyan eden olaylara bizim bakış açımıza biraz mesafenin açıldığını düşünüyorum. Ama komşularla sıfır sorun meselesi her ülkenin mutlaka çevresiyle dost olmasını gerektiren bir hedeftir. İkincisi şüphesiz bulunduğumuz coğrafyada üstlendiğimiz görevler var.
    Yani güneyimizdeki Ortadoğu diyelim, Suriye’den başlayarak Mısır’a, Suudi Arabistan’a, emirliklere kadar giden yüzlerce yıl. Mesela Sudan’a gittiğim zaman, “300 sene sizin bayrağınız altındaydık” dediler. Cezayir’e gittiğim zaman, “300 sene sizinle birlikteydik” dediler. Kuzey Afrika’sıyla Ortadoğu’suyla Afrika’nın yine kuzeyi ve ortası ile Osmanlı coğrafyasından kalan ikili ilişkiler bizi güçlü hale getirmişti. Çünkü biz bir imparatorluk bakiyesiyiz. Nevzuhur, Hüdainabit kabilinden bir ülke değiliz. Yüzyıllardır tarihin derinliklerinden geliyoruz. Bunu hamaset olsun diye söylemiyorum. Bunu bir gerçeği ifade etmek için söylüyorum. 1683’ten Viyana muhasarasından sonra gittikçe gerilemeye başlamış. 1910’larda 11’lerde toprak kaybetmeye başlamış. Göçler dolayısıyla ayrı bir coğrafyaya bürünmüş, 20 milyon kilometre kare topraktan bugün elimizde mendil kadar Anadolu’ya sıkışmış bir coğrafyayı kastediyorum. O yüzden ben gençlerimizin özellikle yakın tarihi açısından tekrar bilgilenmelerini, mutlaka biliyorlardır ama bilgilerini tazelemelerini isterim.”

    2009-2011 arasında Türkiye Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi temsilciliğine aday olduğunu hatırlatan Arınç, ilk turda 192 ülkenin 158’inin oyuyla daimi geçici üyeliğe birinci sırada seçildiğini ancak beş sene sonra ikinci defa aday olduğunda ise nal topladığını hatırlatarak, “Aradaki konjonktür farkı Türkiye’nin bu noktada nasıl bir netice aldığını acı olarak gösteriyor. Afrika’nın tamamı bize oy vermişti. Çünkü onlar mazlum milletleri olarak bizim onların hakkını gözeteceğimizi, bir beyazın kendilerini kucaklamaları karşısında duydukları o güzel duyguları ifade ediyorlardı.” diye konuştu.

    Güçlü ve itibarlı bir Türkiye’nin buralarda her türlü noktalarda kendisine bir yer bulacağını ifade eden Bülent Arınç, bunun yolunun da barışçıl diplomasiden geçtiğine dikkat çekti.

    Diplomaside iyi derecede yabancı dil bilmenin önemli olduğunu söyleyen Arınç, espri yeteneğinin de diplomasideki önemine dikkat çekerek özel dostlukların diplomatik görüşmelerde sonuç almada etkili olduğunu yaşadığı bazı tecrübelerle anlattı.

    “Üniversitelerden biz ne kadar sonuç aldık?”

    Belek Üniversitesi’nin öğrenci sayısını çok fazla arttırmaması ve bir butik üniversite olması önerisinde bulunan Arınç, “Çünkü ben şunda da bir öz eleştiri yapıyorum. Benim de Başbakan Yardımcılığım zamanında yeni üniversiteler kuruldu. O zamanki iddia Türkiye’de bütün illerde bir üniversite açmak. Hakkari’si, Şırnak’ı, Iğdır’ı vesairesi de dahil olmak üzere. O günkü hava içerisinde buna bir itiraz edemedik. Her yerde üniversite açıldı, üniversite sayısı 1’den 81’den şu kadara yükseldi. Ama bu üniversitelerden biz ne kadar sonuç aldık? Öğretim üyesi, öğretim elemanları, öğrencinin akademik tecrübesi veya bilgisi ne oranda yerini buldu bundan çok emin değilim. Bu işin bir muhasebesinin yapılması lazım.” diyerek ‘her ile bir üniversite’ politikasının çok doğru bir yaklaşım olmadığını söyledi.

    “Vakıf üniversiteleri de pıtrak gibi bitmeye başladı”

    Türkiye’de özel üniversite olmadığını ancak vakıf üniversiteleri olduğuna işaret eden Bülent Arınç, bu konuda da çarpıcı uyarılarda bulundu.

    “Vakıf üniversiteleri de pıtrak gibi bitmeye başladı.” diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Güzel bir şey diyeceksiniz. Bir vakıf var, bir de onun üniversitesi var. İyi ama bunların bir kısmı ticari amaçlarla kuruluyor. Öyle üniversite var ki başında olan zenginin her gün portreleri bir tarafları süslüyor. Kardeşim ben senin üniversiteni görmek istiyorum ya seni görmek istemiyorum. Sonda amacına ulaştı, bir yerden milletvekili oldu. Ayıptır. Filan üniversitenin akademik gücü, verdiği bilgi ve öğrencilerin kabiliyetleri, kapasiteleri. Bu yüzden Belek Üniversitesi, bir vizyoner üniversite olma yolunda. Ben başarılar diliyorum. Ama 5 bini geçmeyecek şekilde öğrenci sayısını sınırlayın bence.”

    Kendisinin vakıflardan sorumlu olduğu dönemde iki tane vakıf üniversitesi kurduklarını söyleyen Arınç, “Birisi Bezmalem Üniversitesidir. Sağlık Bilimleri üzerine İstanbul’da kurulmuştur. Bir diğeri de Fatih Sultan Mehmet Üniversitesidir. O da sosyal bilimler alanında, mimari vesaire alanlarda kurulmuştu. Biz bu özelliklerinin dışına çıkmaması için özel çaba gösterdik.” dedi.

    Bülent Arınç’a fahri doktora

    Açılış töreninde TBMM 22. Dönem Başkanı Bülent Arınç’a, siyaset alanında yapmış olduğu hizmetler, ülke ve dünya çapında topluma olan katkısı ve ülke gelişmesine katkı sağlayan uzman, öncü, güvenilir ve saygın kimlikte bulunmasından dolayı Belek Üniversite’si Senatosunun almış olduğu karar ile Fahri Doktora unvanı verildi.

    Tören’e iş dünyasından da birçok misafir katıldı. Program Bülent Arınç’a plaket takdimiyle sona erdi.

  • ÖSYM’den ‘KPSS’de hatalı soru’ iddiasına yanıt

    ÖSYM’den ‘KPSS’de hatalı soru’ iddiasına yanıt

    İYİ Parti Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, 14 Temmuz tarihinde yapılan KPSS sınavında hatalı sorular olduğuna yönelik iddialarla ilgili ÖSYM’nin; ‘Sorulara yapılan itirazların değerlendirme sürecinin devam ettiği’ bilgisini verdiğini söyledi.

    İYİ Parti Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda; 14 Temmuz 2024 tarihinde yapılan ve 23 Ağustos’ta açıklanan KPSS sınavında hatalı sorular olduğuna yönelik iddialar üzerine TBMM’ye sunduğu soru önergesinin ÖSYM Başkanlığı’ndan tarafından yanıtlandığını bildirdi. Zorlu, ÖSYM’den gelen yanıtta; “’Hatalı sorulara yönelik itirazlar halen incelenmektedir, inceleme sonucunda hatalı soru tespiti yapılsa bile bu durum sınavın iptali ile sonuçlanmayacak ancak bu sorular çıkarılarak puanlama yeniden yapılacaktır” ifadelerinin yer aldığını paylaştı.

     

    Zorlu, paylaşımında şunları söyledi:

    “14 Temmuz 2024 tarihinde yapılan ve 23 Ağustos’ta açıklanan KPSS sınavında hatalı sorular olduğuna yönelik iddialar üzerine TBMM’de soru önergesi vermiştim. Çok sayıda adayın merak ettiği cevap ÖSYM Başkanlığından geldi. Tarafıma verilen yazılı cevapta şu hususlar yer almaktadır: ‘Hatalı sorulara yönelik itirazlar halen incelenmektedir, inceleme sonucunda hatalı soru tespiti yapılsa bile bu durum sınavın iptali ile sonuçlanmayacak ancak bu sorular çıkarılarak puanlama yeniden yapılacaktır. Soruların hazırlanmasında yapay zeka yöntemi kullanılmamıştır. İtiraz sonrası inceleme yapılabilmesi için 6114 sayılı kanun gereği inceleme ücreti alınmaktadır.’”

  • Nobel Fizik Ödülü ‘öğrenebilen makineler’ çalışmasına gitti

    Nobel Fizik Ödülü ‘öğrenebilen makineler’ çalışmasına gitti

    Nobel Fizik Ödülü’nü Amerikalı John Hopfield ve Kanadalı-İngiliz Geoffrey Hinton, öğrenebilen makineler konusundaki öncü çalışmaları ile kazandı.

    Nobel Fizik Ödülü sahiplerini buldu.

    Amerikalı John Hopfield ve Kanadalı-İngiliz Geoffrey Hinton, öğrenebilen makineler konusundaki öncü çalışmaları ile Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı.

    Jüri, ikilinin “yapay sinir ağlarıyla makine öğrenimini mümkün kılan temel keşifler ve icatlar için” onurlandırıldığını söyledi.

    2024 Nobel Tıp Ödülü ise mikroRNA’nın keşfi ve gen düzenlemesi çalışmalarından dolayı ABD’li Victor Ambros ve Gary Ruvkun’a verilmişti.

    Ambros ve Ruvkun, gen düzenlemesinde önemli rol oynayan yeni bir küçük RNA molekülü mikroRNA’yı keşfetti ve bulguları yeni bir gen düzenleme prensibini ortaya çıkardı.

  • Harran Üniversitesi’nden ‘çirkin iddia’ hakkında soruşturma

    Harran Üniversitesi’nden ‘çirkin iddia’ hakkında soruşturma

    Şanlıurfa’da bulunan Harran Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan kız öğrencilerin cinsel istismara uğradığı ve fuhşa zorlandığı iddiaları sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Üniversite yönetimi, olayların ardından iddialara yanıt verdi ve konuya ilişkin bir soruşturma komisyonu kurulduğunu duyurdu.

     

    Harran Üniversitesi, sosyal medyada ve bazı basın organlarında yer alan cinsel istismar ve fuhuş iddialarına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, söz konusu iddiaların kaynağının boşanma aşamasında olan bazı personelin karşılıklı suçlamalarına dayandığı belirtildi. Buna rağmen, iddiaların ciddiyetle ele alındığı ve üniversite bünyesinde bir soruşturma komisyonu kurulduğu vurgulandı.

    Karalama kampanyası iddiası
    Üniversite yönetimi, iddiaları “mesnetsiz” olarak nitelendirirken, bu suçlamaların sistematik bir karalama kampanyasının parçası olduğunu savundu. Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
    “Bazı basın yayın organları ve sosyal medya hesaplarında gerçeği yansıtmayan iddialar üzerinden üniversitemiz hedef alınmaktadır.”

    Soruşturma gizlilikle yürütülüyor
    Harran Üniversitesi, soruşturmanın hassasiyetle sürdüğünü ve gizlilik nedeniyle kamuoyuyla detayların paylaşılmadığını belirtti. Soruşturmanın sonuçlanmasının ardından gerekli bilgilendirmenin yapılacağı kaydedildi. Ayrıca, kurumsal açıklamalar dışında yapılacak spekülasyonlara itibar edilmemesi gerektiği vurgulandı.

    Hukuki süreç başlatılacak
    Üniversite, yalan haberlerle kurumsal yapıyı hedef alan yayın organlarına ve sosyal medya hesaplarına karşı hukuki haklarını kullanacağını belirterek, Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulacağını açıkladı.

    Harran Üniversitesi’nde yaşanan bu iddialar, hem akademik camiada hem de kamuoyunda büyük merakla takip ediliyor. Soruşturmanın nasıl sonuçlanacağı ise şimdilik belirsizliğini koruyor.

  • KYK burs ve kredi başvuruları başladı

    KYK burs ve kredi başvuruları başladı

    KYK burs ve kredi başvuruları başladı. Başvurular e-Devlet üzerinden yapılabilecek.

    Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) burs ve kredi başvuruları başladı.

    KYK burs başvuruları bu yıl ilk kez burs alabilmek için başvuru yapacak olan adayların gündeminde yer alıyordu.

    Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, 2024-2025 KYK burs ve kredi başvurularının başladığını duyurdu.

     

    KYK tarafından verilen burs ve kredi başvuruları e-Devlet üzerinden yapılabilecek

    Başvuru sırasında öğrenciden ekonomik, sosyal ve eğitim durumuna ilişkin bilgiler talep ediliyor.

    KYK burslarında kimlere öncelik veriliyor?

    • Şehit çocukları, (Şehit bekar ise bekar kardeşi)

    • Gazi çocukları, (Gazi bekar ise kendisi)

    • Sağlık kurulu raporu ile yüzde 40 ve üzerinde engelli olduğu tespit edilen öğrenciler,

    • Anne ve babası vefat etmiş olanlar,

    • Lise ve dengi öğrenimlerini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı Yetiştirme Yurtlarında barınarak tamamlayanlar,

    • Lise ve dengi öğrenimlerini Darüşşafaka Lisesinde tamamlayanlar,

    • Amatör milli sporcu olan öğrenciler.

    Burs-kredi ödemeleri her ayın 6’sı ile 10’u arasında, öğrencinin kimlik numarasının son harfine göre yapılıyor.

  • 2024-ALES/3 başvuruları ne zaman bitecek?

    2024-ALES/3 başvuruları ne zaman bitecek?

    Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezince (ÖSYM) 17 Kasım’da uygulanacak 2024 Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (2024-ALES/3) başvuruları devam ediyor. Henüz başvurularını yapmayan adaylar ise ÖSYM’nin belirlediği son başvuru tarihine odaklandı.

    ALES başvurularının ne zaman sona ereceği merak konusu oldu. Akademik kariyer hedefinde olan adayların katılım sağladığı sınav, bu yıl üçüncü ve son kez düzenlenecek.

    ALES BAŞVURULARI NE ZAMAN BİTECEK?

    ÖSYM’nin internet sitesinde yer alan duyuruya göre, sınava başvurular 1 Ekim’den itibaren 9 Ekim’e kadar yapılabilecek.

    ALES BAŞVURUSU NASIL YAPILIR?

    Adaylar, ÖSYM Başvuru Merkezleri aracılığıyla, ÖSYM’nin “https://ais.osym.gov.tr” adresinden veya ÖSYM Aday İşlemleri Mobil Uygulamasından sınava başvurabilecek.

  • Çankaya Belediyesi’nden 6 bin 250 öğrenciye kurs desteği

    Çankaya Belediyesi’nden 6 bin 250 öğrenciye kurs desteği

    Çankaya Belediyesi, bu yıl yüz yüze eğitim verdiği Çankaya Akademi ve bu yıl ilk kez online eğitim imkanı sunduğu Dijital Akademi ile 6 bin 250 öğrenciye, Liselere Geçiş Sistemi (LGS) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) hazırlık kursları ile destek verecek.

    Çankaya Belediyesi’nin eğitimde fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmak için hayata geçirdiği Çankaya Akademi, yeni dönemde liseye geçiş ve üniversiteye hazırlık grupları öğrencilerine Milli Eğitim Bakanlığı müfredatına uygun kurs olanağı sağlıyor. Belediye, bünyesinde yer alan 8 merkezde, alanında uzman 95 öğretmenle birlikte bin 250 öğrenci, yüz yüze eğitim hizmeti alıyor. Bu yıl hayata geçirilen Çankaya Dijital Akademi ise online eğitim desteği ile 5 bin öğrenciye ulaşmayı hedefliyor.

    “Yaşanan zorlu ekonomik şartları göz önünde bulundurarak ‘eğitim herkesin hakkı’ düşüncesindeyiz”

    Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner, eğitimde fırsat eşitliği için yeni bir projeyi daha hayata geçirdiklerini belirtti. Yeni dönemde başlayacak Dijital Akademi Platformu ile ilgili açıklamada bulunan Başkan Güner, “12. Sınıf ve 25 yaşına kadar olan mezun grupları kapsayan 2 bin 500 kullanıcıya online eğitim ile ulaşmayı hedefliyoruz. Öğrencilerden gelen talebe göre Çankaya Dijital Akademi hizmetimizi 5 bin kullanıcıya kadar çıkarabileceğiz. Ülkemizde yaşanan zorlu ekonomik şartları göz önünde bulundurarak eğitim herkesin hakkı düşüncesindeyiz. O nedenle hem yüz yüze hem de dijital ortamda çok sayıda öğrenciye destek olmayı amaçlıyoruz. Yüz yüze eğitime katılma imkanı olmayan öğrencilerimiz için Çankaya Dijital Akademi Platformunu da hayata geçiriyoruz” ifadelerini kullandı.

    8 merkezde hazırlık kursu

    6-7-8. sınıflar için Liselere Geçiş Sınavı (LGS) hazırlık kurslarında fen bilimleri, matematik, Türkçe, İngilizce ve sosyal bilimler dersleri; 10-11-12. sınıflar ve mezunlar için Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) hazırlık kurslarında ise Türkçe, edebiyat, matematik, geometri, fizik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya, güzel sanatlar ve felsefe dersleri verilecek. LGS grubu öğrencileri Bademlidere, Kırkkonaklar, Esat ve Sokullu Çankaya Evi’ndeki kurslarda; YKS grubu öğrencileri ise Bayraktar, Cebeci, Öveçler Nazım Hikmet ve Yıldız Çankaya Evi’ndeki kurslarda eğitim görecek. Öğrencileri ek dersler, seviye belirleme sınavları, tarama sınavları, bireysel, sınıf ve grup etütleri, ödev desteği ve deneylerin içinde bulunduğu geniş bir programla geleceğe hazırlayan Belediye, ayrıca rehberlik çalışmaları da gerçekleştiriyor.

    Sınav gruplarına rehberlik dersleri

    Belediye, rehberlik servisi ile öğrencilere ders çalışma stratejileri ile ilgili bilgilendirme yapıyor ve bireysel çalışma programları hazırlıyor. Bunlara ek olarak ergenlik döneminde kendini tanıma çabası içerisinde olan öğrencilere yardımcı olarak pedagojik destek sağlayan Belediye, velilere yönelik seminerler de düzenliyor. Sınavlara hazırlık döneminde yanında olduğu öğrencileri, tercih döneminde yalnız bırakmayan Çankaya Belediyesi tercih döneminde de uzman rehberlik kadrosuyla danışmanlık desteğinde bulunuyor.

  • YÖK’ten açıklama sınav sistemi ile ilgili iddialara yalanlama

    YÖK’ten açıklama sınav sistemi ile ilgili iddialara yalanlama

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK), “Üniversite sistemi değişiyor” iddiasının gerçeği yansıtmadığını, Kurul tarafından yürütülen böyle bir çalışmanın bulunmadığını bildirdi.

    YÖK’ten “Üniversite sistemi değişiyor” haberine yalanlama…

    Yükseköğretim Kurulu’ndan yapılan yazılı açıklamada, bazı medya organlarında “Üniversite sistemi değişiyor” haberinin yayımlandığı belirtildi.

    Haberin gerçeği yansıtmadığı, Kurul tarafından yürütülen böyle bir çalışmanın bulunmadığı vurgulanan açıklamada, geçen hafta Cumhurbaşkanlığında Kurul’un yaptığı sunumda yükseköğretim hayatının üniversitelere erişim kapasitesi, akademik üretkenlik, bilimsel araştırma fonları ile halihazırda yürütülen ihtisaslaşma programını uluslararasılaşma, kalite ve akreditasyon konularının ele alındığı kaydedildi.

    Toplantıda ayrıca YÖK Başkanı Erol Özvar ve üyeler tarafından gelecek 30 yılda dünyada ve Türkiye’de yükseköğretimi etkileyecek değişimler ve Yükseköğretim Kurulunun geleceğe yönelik vizyonuna ilişkin hazırlıkları ve projeleri konusunda kapsamlı bir sunum gerçekleştirildiği aktarıldı.

    Toplantının gelecek günlerde devam ettirilmesinin kararlaştırıldığı belirtilen açıklamada, “Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar ve Yürütme Kurulu üyelerinin katılımıyla gerçekleşen sunumda hiçbir şekilde haberde bahsi geçen konular yer almamıştır. Yükseköğretim Kurulunu yıpratmaya ve kamuoyunu yanıtlamaya yönelik yapılan bu habere itibar edilmemesini ve basın yayın organlarının daha sorumlu davranmasını bekliyoruz.” ifadeleri kullanıldı.

  • Liselerde 3+1 modeli: “Normal Lise” ve “İleri Lise” diploması geliyor

    Liselerde 3+1 modeli: “Normal Lise” ve “İleri Lise” diploması geliyor

    Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ortaöğretim sisteminde köklü bir değişikliğe gitmeye hazırlanıyor. Gündemde olan 3+1 eğitim modeliyle liselerde diplomalar “Normal Lise” ve “İleri Lise” olarak ikiye ayrılacak. Bu düzenlemeye göre, üniversiteye gitmeyi planlamayan öğrenciler 3. yılın sonunda “Normal Lise” diploması alarak mezun olabilecek.

    Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ortaöğretim sisteminde köklü bir değişikliğe gitmeye hazırlanıyor. Gündemde olan 3+1 eğitim modeliyle liselerde diplomalar “Normal Lise” ve “İleri Lise” olarak ikiye ayrılacak. Bu düzenlemeye göre, üniversiteye gitmeyi planlamayan öğrenciler 3. yılın sonunda “Normal Lise” diploması alarak mezun olabilecek.

    Bu yeni düzenleme, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında yürürlüğe giren ve Ömer Dinçer döneminde başlatılan 4+4+4 sisteminde yapılacak bir revizyon olarak planlanıyor.

    Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci, katıldığı Uluslararası Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Sempozyumu’nda bu değişikliğe ilişkin sinyaller verdi. Yelkenci, lise döneminin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ve konunun çalıştaylarda detaylı olarak tartışılmasının önemine vurgu yaptı.

    Diploma Seçenekleri: “Normal Lise” ve “İleri Lise”

    Yapılacak değişiklikle, liselerdeki eğitim iki farklı diploma seçeneğiyle sunulacak:

    Normal Lise Diploması: Öğrenciler, 3 yıl sonunda mezun olup iş hayatına atılabilecekler. Bu diploma ile gençlerin mesleki tecrübe kazanmaları hedefleniyor, ayrıca kalifiye eleman yetiştirilmesine katkı sağlanması planlanıyor.

    İleri Lise Diploması: Üniversite eğitimi almak isteyen öğrenciler, 4 yıl sürecek lise eğitimine devam ederek “İleri Lise” diploması alacaklar.

    Bu düzenleme ile üniversiteye gitmek istemeyen öğrencilerin gereksiz yere dört yıl lisede tutulmasının önüne geçilecek ve mesleki eğitime ağırlık verilecek. Ayrıca, üniversitelerdeki yığılmaların ve sınav stresinin azaltılması hedefleniyor.

    Türk Eğitim Derneği (TED) Raporu Destekliyor

    Geçtiğimiz yıl Türk Eğitim Derneği’nin (TED) hazırladığı rapor da bu düzenlemeyi destekler nitelikteydi. Raporda, lise eğitiminin yeniden yapılandırılması gerektiği ve üniversiteye gitmek istemeyen öğrencilerin lise diploması alarak iş hayatına kazandırılması gerektiği vurgulanmıştı. Ayrıca bu öğrencilerin meslek yüksekokullarına sınavsız geçiş yapabilecekleri önerisi getirilmişti.

    Bu yeni modelle birlikte Türkiye’deki lise eğitim sistemi önemli bir değişiklik geçirecek, öğrencilere kariyer planlamalarında esneklik sağlanacak.