Etiket: Eğitim Sen

  • Müdür yardımcısından velilere sabah namazı daveti

    Müdür yardımcısından velilere sabah namazı daveti

    Malatya Şehriban Günata Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Behcet Çiftçi, öğrenci velilerine sabah namazı ve ardından çorba ikramı daveti içeren bir mesaj attı. Okul Müdür yardımcısı Çiftçi’ye, Eğitim-İş ve Eğitim-Sen Malatya şubeleri “Bunlar FETÖ vari uygulamalardır, FETÖ’cüler bu şekilde öğrencilerin beyinlerini yıkıyorlardı” diyerek, tepki gösterdi.

    Şehriban Günata Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Behcet Çiftçi, öğrenci velilerine gönderdiği “Vakti Kuşananlar Kulübü” adına 27 Aralık 2024 tarihli mesajda, “Vakti Kuşanmak Kulübümüz tarafından organize edilen Sabah namazında buluşuyoruz. Gönüllü veli ve öğrencilerimizi yarın sabah namazına bekliyoruz. Namazdan sonra çorba ikramımız olacak” ifadelerini kullandı. Çiftçi, mesajında aynı zamanda okulun resmi olmayan Instagram sayfasında da yayımlanan “Sana yobaz derler, böyle olmaz derler” klibini de kullandı.

    Okulun resmi olmayan Instagram sayfasında, kulübün “Sana yobaz derler, böyle olmaz derler” ifadeleriyle başlayan bir klip paylaşım yapıldığı; ayrıca okul öğretmenlerinin de yer aldığı, okul içinde çekilen “Hayırlı Cumalar” paylaşımları dikkat çekti.

    Şehriban Günata Anadolu Lisesi’ndeki duruma tepki gösteren Eğitim-İş Sendikası Malatya Şube Başkanı ve Birleşik Kamu-İşgörenler Sendikaları Konfederasyonu (Birleşik Kamu-İş) Genel Başkanı Hüseyin Kara, şunları söyledi:

    “Son günlerde Malatya’mızda, özellikle Anadolu liseleri arasında hatırı sayılır bir yere sahip olan ve puanlama açısından üçüncü en yüksek puana sahip olan Şehriban Günata Anadolu Lisesi’nde, ciddi duyumlar gelmektedir. Bu duyumların içeriği özellikle okulda idare ve öğretmenler tarafından öğrencileri sabah namazına davet, velileri öğlen namazına davet, davetten sonra çorba ikramı gibi uygulamalar yapıldığını duyduk.

    “Bunlar FETÖ benzeri uygulamalar”

    Biz bu uygulamaları geçmişten tanıyoruz. Nereden tanıyor derseniz? Bunlar FETÖ vari uygulamalardır. Fetöcüler bu şekilde öğrencilerin beyinlerini yıkıyorlardı. Onlara ikramlarda bulunuyorlardı. Abiler, ablalar marifetiyle onları yoldan çıkartarak devlete karşı ayaklandırmaya çalışıyorlardı ki 15 Temmuz hepimizin dün gibi hatırladığı bir gerçek.

    Şehriban Günata Anadolu Lisesi’nde “Vakti kuşananlar Kulübü” adında bir kulüp oluşturulduğunu duyduk. Bu kulüp vasıtasıyla öğrencilerin işte dini kaynaklar verilerek, namazlara davet edilerek, ‘Hayırlı Cumalar’ mesajı sosyal medyada paylaşılarak okulda olmaması gereken uygulamalar gerçekleştirildiğini duyuyoruz.

    “Öğrenci velileri şikâyetçi”

    Hatta bazı öğrenci velileri, okuldaki bu uygulamalar neticesinde hatırı sayılır bir puanla bu okula yerleşen öğrencilerini, baskılara maruz kaldığını ve bu baskılara dayanmayarak çocuklarını çok daha düşük puanlı okullara nakil ettiklerini görüyoruz. Bu tür şikayetler var. Mevcut oradaki öğrenci velileri, öğrencilerinin herhangi bir zarar görmemesi ki malum işte, namaza çağırdı gelmediği zaman öğretmeni tarafından nasıl bir davranışla karşılaşacağını kestiremediğinden ya da bir şekilde bunun nota yansıyacağını düşündüğünden birçoğu da ses çıkarmıyorlar maalesef. Öğrenci velileri şikâyetçi olduklarını söylüyorlar. Bunlar duyum olarak bize geliyor.

    Biz okul idaresinden şunu bekliyoruz: Değerli arkadaşım, namazını herkes istediği yerde kılabilir. Bunu okula davet edip arkasından çorba ikram etmek diye bir anlayış olamaz. Nerde senin sportif faaliyetlerin? Nerde senin sosyal faaliyetlerin? Nerde senin edebiyat, sanat faaliyetlerin? Bunlarla ilgili de kulüp kurup herhangi bir çalışma yapıyor musun?

    “Proje okulunun amacı nedir?”

    Bir de acı olan şu: Bu arkadaşlarımız, öğrenci ve öğretmenler, proje okulu olduğu için bakanlık tarafından görevlendiriliyorlar. Her ne hikmetse okuldaki öğretmenlerin tamamı ‘hayırlı cumalar’ mesajı paylaşıyor sosyal medyada. Yani bakanlığa biz o zaman sormuştuk. Proje okulunun amacı nedir? Niçin bu okulun öğretmen ve idarecilerini siz atıyorsunuz? Nerde bunların gerçekleştirdiği projeler? İşte proje ortada. Proje, ‘Vakti Kuşananlar Klübü’, sabah namazına davet, arkasından çorba ikramı. Yani bir proje okulundan ki az önce de söyledim, hatırı sayılır bir puanla yerleşen öğrencilere yaptırılacak tek proje bu mudur?

    “Suç duyurusunda bulunacağız”

    Acilen buradaki arkadaşların kendilerine çeki düzen vermeleri, Milli Eğitim müfredatına göre, temel yönetmenliğine göre, kanuna göre eğitim faaliyetlerini sürdürmelerini aksi taktirde okuldaki bu uygulamalarla ilgili suç duyurusunda bulunacağımızı tüm Malatya kamuoyuna paylaşıyor, teşekkür ediyorum.”

    “Çocuklara ideolojik eğilimler doğrultusunda bilgi aktaramazsınız”

    Eğitim-Sen Malatya Şube Başkanı Nevzat Millioğulları ise şunları ifade etti:

    “Sınavla alım yapan Şehriban Günata Anadolu Lisesi’nde bir olay yaşanmaktadır. Kulüp adı altında velilere mesajlar ve videolar gönderilmektedir. Okul bünyesinde çocuklara cemaat vari uygulamalar yapılmakta. Hatta sabah namazına dair ders çıkarılmakta ve sabah namazından sonra çorba ikramı yapılacağı söylenmektedir. Ne zamandan beri namazdan sonra çorba verilir hale geldi ki. Çocuklarımızı geleceğe hazırlayacak olan eğitimciler tam aksine kendi ideolojik eğilimleri doğrultusunda çocuk eğitimi yapmaktadırlar. Bu okul sınavla çocuk almakta siz bu çocuklara; ilmi, sanatı ve septik düşünmeyi öğretmeniz gerekirken bu çocuklara ideolojik eğilimler doğrultusunda bilgi aktaramazsınız, beceri kazandıramazsınız. Bir eğitim sendikası olarak bunu kabul edilebilir bulmuyoruz ve karşısında olacağız.”

     

  • Eğitim Sen’den belediyelere kreş uyarısına tepki

    Eğitim Sen’den belediyelere kreş uyarısına tepki

    Eğitim Sen Genel Sekreteri Zülküf Güneş, Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın belediyelere kreşlerle ilgili gönderdiği uyarıya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Güneş, “Birçok muhalif belediyenin açtığı kreşlerin kapatılması tamamen siyasi saiklerle alınan bir karar. Burada halkın ve çocukların mağdur edildiğini ifade edebiliriz” dedi.

    Eğitim Sen Genel Sekreteri Zülküf Güneş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, belediyelerin açtığı kreşlerle ilgili yaptığı uyarıyı eleştirdi. Kararı ‘siyasi’ olarak nitelendiren Güneş, şunları söyledi:

    “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu gerekçe gösterilerek belediyeler tarafından açılan kreşlerin kapatılması ve yeni kreşlerin açılmamasıyla ilgili bir genelge yayınlandı ve var olan kreşlerde eğitim gören binlerce çocuğun eğitim hakkı engelleniyor. Tabii ki belediyeler halkçı temelli hizmet üretmek ve yoksul çocukların faydalanacağı kreşleri açmak zorundalar. Açılan kreşler de halkımız çocuklarının eğitim faaliyetini sürdürüyordu.

    Bu karar aslında seçim döneminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan ve bugün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın başında bulunan Murat Kurum tarafından da seçim vaadi olarak söylenmişti ama bugün birçok muhalif belediyenin açtığı kreşlerin kapatılması kararı tamamen siyasi saiklerle ile alınan bir karar. Burada halkın ve çocukların mağdur edildiğini ifade edebiliriz.”

    “ÇEDES ve benzeri protokollerle eğitim faaliyetini tarikat ve cemaatlere yükleyerek yürütmeye çalışıyor”

    Güneş, Eğitim Sen olarak bütün iş yerlerinde ve 50 çalışanın bulunduğu bütün kamu kurumlarında kreş bulunmasını savunduklarını ve bunda ısrarcı olduklarını belirterek, “Bütün belediyelerde ve kamu kurumlarında da, iş yerlerinde kreşlerin bulunması zorunlu. ‘Kreş faaliyetini, eğitim faaliyetlerini Milli Eğitim Bakanlığı yürütür’ diye söyleyen Bakanlık bir taraftan da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bütün okullarda ÇEDES ve benzeri protokollerle eğitim faaliyetini tarikat ve cemaatlere yükleyerek yürütmeye çalışıyor. Bu ne lahana, bu ne perhiz demek istiyoruz. Biz tabii ki Eğitim Sen olarak bu sürecin yakından takipçisi olacağız. Çocukların eğitim hakkını engelleyen her türlü girişimin de karşısında bulunacağız. Belediyelerin de kreş açma süreçlerinin de destekçisi olacağız” diye konuştu.

  • Bakanlık önünde ‘bütçe’ protestosu: MEB’in önceliği yine dini eğitim

    Bakanlık önünde ‘bütçe’ protestosu: MEB’in önceliği yine dini eğitim

    Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, ”2025 yılı için öngörülen MEB bütçesi ile eğitim sisteminde yapısal hale gelen fiziki altyapı, öğretmen, idari ve akademik personel açıkları, araç gereç gereksinimi ve benzeri sorunların ve ihtiyaçların karşılanabilmesi mümkün değildir. MEB ve yükseköğretim bütçelerinin milli gelire oranı iki kattan fazla arttırılmalı ve OECD ortalamasına çıkarılmalıdır” dedi.

    Eğitim-Sen, Bakanlığın 2025 yılı bütçesini MEB önünde düzenledikleri eylemle protesto etti.

    Eğitimciler ”Savaşa değil eğitime bütçe” , ”Sermaye değil eğitime bütçe”, ”Eğitime bütçe Diyanet’e değil”, ”Susma haykır, mülakata hayır” sloganları attı.

    Eğitim-Sen Genel Başkanı Irmak burada yaptığı açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2025 bütçesinin eğitimde yaşanan yapısal sorunları çözmekten uzak ve kamuoyunu yanıltma amaçlı olduğunu söyledi.

    Irmak, “Eğitime erişimde yaşanan sorunlar, okulların temizlik başta olmak üzere en temel ihtiyaçları, eğitim emekçilerinin mesleki ve ekonomik sorunları ve kamusal eğitimin güçlendirilmesi gibi hayati konular, Bakanlığın gündeminde yine yer bulmamıştır’’ dedi.

    ”Bakanlığın bilinçli bir tercihi olarak çözümsüz bırakılmıştır”

    Bakan Tekin’in, bütçe sunuşunda eğitime ayrılan kaynağın arttığını övünerek vurgulasa da bu artışın büyük bir kısmının zorunlu harcamalara gittiğini, eğitim yatırımlarına ayrılan payın ihtiyacın çok gerisinde kaldığını belirten Irmak, şöyle devam etti:

    “Örneğin 2002 yılında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17,18 iken, 2025 bütçesinde bu oran sadece 9,73 olarak belirlenmiştir. Bakan Bey’in taşımalı eğitim uygulamasından yararlanan öğrenci sayısı üzerinden kurduğu cümleler kamuoyunu yanıltma amaçlıdır. 2024-2025 eğitim-öğretim yılında uygulanmaya başlanan tasarruf tedbirleri ile yaklaşık yüzde 30 oranında öğrenci taşımalı eğitim kapsamından çıkarılmış, bazı bölgelerde servisler tamamen kaldırılmıştır. Zaten sorunlu bir uygulama olan taşımalı eğitimin sınırlandırılması, özellikle kırsal bölgelerdeki çocukları eğitimden koparmıştır. Bu durum, özellikle kız çocuklarının eğitime erişimini adeta baltalamaktadır. Bakan Bey’in öve öve bitiremediği ücretsiz ders kitapları ise içeriği itibarıyla yetersiz ve eğitimin niteliğini düşüren unsurlar barındırmaktadır. Bu sorunlar, Bakanlığın bilinçli bir tercihi olarak çözümsüz bırakılmıştır.

    ”Bakanlık, adaletsiz uygulamalarla yeni mağduriyetler üretmeyi sürdürüyor”

    2025 bütçesinde öğretmenlerin mali ve özlük haklarına dair tek bir vurgunun bile olmaması düşündürücüdür. Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nun ayrıştırıcı ve huzursuzluk yaratan etkileri, güvencesiz ve düşük ücretli çalışma koşulları altında ezilen öğretmenlerin sorunları hiçe sayılmıştır. Ataması yapılmayan öğretmenler yok sayılmaya devam ederken, dün açıklanan mülakat sonuçları sonucunda atama bekleyen binlerce arkadaşımız mülakat mağduru olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı haksız ve adaletsiz uygulamalarıyla yeni mağduriyetler üretmeyi sürdürmektedir.

    ”MEB’in önceliği yine dini eğitim”

    MEB bütçesi, devlet okullarının temel ihtiyaçlarını görmezden gelirken, MEB’in önceliği yine dini eğitim olarak öne çıkmaktadır. Öğretmen açığı, altyapı eksiklikleri, kalabalık sınıflar ve temizliğe dair kronik sorunlar acil çözüm beklerken, dini eğitim kurumlarının ihtiyaçlarının daha fazla önemsenmesi dikkat çekicidir. 2020 yılında Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne ayrılan bütçe 10,1 milyar TL iken, 2021’de 11,9 milyar lira, 2022 yılında ise neredeyse iki katına çıkarak 20,6 milyar lira olmuştur. 2023 yılında Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün harcaması 41,7 milyar TL’ye ulaşırken, 2024 yılında belirlenen 79,7 milyar liranın büyük bölümü yılın ilk on ayında harcanmıştır. Söz konusu artış eğiliminin 2025’te artarak devam edeceği anlaşılmaktadır.”

    Irmak, sorunlara çözüm önerilerini şöyle sıraladı:

    ”2025 yılı için öngörülen MEB bütçesi ile eğitim sisteminde yapısal hale gelen fiziki alt yapı, öğretmen, idari ve akademik personel açıkları, araç gereç gereksinimi ve benzeri sorunların ve ihtiyaçların karşılanabilmesi mümkün değildir. MEB ve yükseköğretim bütçelerinin milli gelire oranı iki kattan fazla arttırılmalı ve OECD ortalamasına çıkarılmalıdır. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay başlangıç olarak en az iki kat arttırılmalıdır. Eğitim kurumlarının bütün ihtiyaçlarını karşılayacak bir bütçe sistemi oluşturulmalı, bütün okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır. Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına son verilmeli, özel okullara aktarılan kaynaklar, destek ve teşvikler devlet okulları için harcanmalıdır’.’

    Öğretmen adayı: ”Komisyonlar bizi acele ettirdi, kul hakkı yendi”

    Öte yandan, mülakat sonuçlarına itiraz eden ve Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e tepkisini gösteren bir öğretmen adayı ise şöyle konuştu:

    ”Bizler iki gündür Meclis’teydik. Milletvekilleriyle görüştük, derdimizi anlattık. Biz mülakat mağdurlarından süreci dinlediler ve bizlere hak verdiler. Bakan Yusuf Tekin, 45 dakika mülakat yapılacağını söyledi ama olmadı. Bizler mülakatlarda ders anlatmadık. Mülakatlar en fazla 15 dakika yapıldı. Bizi acele ettirdi komisyonlar. Vicdan sahibi olan herkese çağrı yapıyoruz. Kul hakkı yenildi.”

  • Trabzon Eğitim-Sen Şube Başkanı: Eğitimden tasarruf edilmez

    Trabzon Eğitim-Sen Şube Başkanı: Eğitimden tasarruf edilmez

    Trabzon Eğitim-Sen Şube Başkanı Muhammet İkinci, Trabzon Spor Lisesi’nin futbol sahasının kullanılabilir durumda olmadığını belirterek, “Eğitimden tasarruf edilmemesi gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Yaklaşık 350 öğrencimizin okuduğu bir okulumuzun ve özelliği spor lisesi olan bir okulumuzun futbol sahasının kullanılamaz halde olması kabul edilebilir bir şey değil” dedi.

    Trabzon Eğitim-Sen Şube Başkanı Muhammet İkinci, Trabzon’da bulunan Spor Lisesi’nin futbol sahasının kullanılamadığını ve istinaf duvarlarının şişmiş olduğunu belirterek yetkililere seslendi.

    Muhammet İkinci şunları söyledi:

    “Burası Trabzon, Ortahisar ilçemize bağlı Trabzon Spor lisemiz. Yaklaşık üç yıl önce lisemize ait futbol sahasının istinaf duvarı çöktü ve öğrencilerimiz burayı kullanamıyorlar. Baktığımızda hiçbir mühendislik tekniğine uygun olarak yapılmadığını görebilmek mümkün. Şimdi sormak istiyoruz; her fırsatta itibar diyenler gelip bu tabloya baksınlar. Eğitimden tasarruf edilmemesi gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Yaklaşık 350 öğrencimizin okuduğu bir okulumuzun ve özelliği spor lisesi olan bir okulumuzun futbol sahasının kullanılamaz halde olması kabul edilebilir bir şey değil. Derhal ilgililerin burayı görerek, test ederek çözüm üretmesi gerektiğini özellikle belirtmek isteriz. Sadece burası değil. Muhtelif yerlerde istinat duvarları yapılmış. Ve her biri yıkılmak üzere şişmiş. Dolayısıyla bölgemiz çok yağmur alan bir yer. Bir yağmur artışıyla birlikte buraların tamamen yıkılması söz konusu. Bu konuda bakanlığın ivedi adımları atması, gerekli kaynağı tesis ederek buraların kullanılır hale getirilmesi için çalışma başlatması gerekmektedir diyoruz. Eğitim her şeyden önce her şeyden tasarruf edilerek kaynak aktarılması gereken bir alan. Biz ısrarla çocuklarımızın daha nitelikli, daha güzel ortamlarda, sağlıklı bir eğitim almasını talep etmeye devam edeceğiz.”

  • Sendikalar, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifini MEB önünde protesto etti

    Sendikalar, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifini MEB önünde protesto etti

    Eğitim Sendikaları, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin TBMM’de görüşülmeye başlanmasını Milli Eğitim Bakanlığı önüne siyah çelenk bırakarak protesto etti. Meclis’e yürümek isteyen eğitimcilerin TBMM Çankaya Kapısı’nın kapısının karşısında bulunan Türkiye Belediyeler Birliği’ne kadar yürümesine izin verildi. Burada basın açıklaması yapan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, “Öğretmene ‘gerektiğinde seni akademiden atarım’ diyen bu kanun, iktidarın mülakatla yapamadığını kanun yoluyla gerçekleştirme planıdır” dedi.

    Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin Meclis’te görüşülmeye başlanmasını protesto eden Eğitim-İş, Eğitim-Sen, Hürriyetçi Eğitim Sen, Anadolu Eğitim-Sen, Teç-Sen ve Öğretmen Sendikası üyeleri ve yöneticileri, Milli Eğitim Bakanlığı önünde protesto etti, siyah çelenk bıraktı. Eğitimciler, “Öğretmen düşmanı ÖMK’ye hayır, eşit işe eşit ücret, patronlara değil öğretmene güvence, ücretli köle olmayacağız” sloganları attı. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan TBMM’ye yürümek isteyen eğitimcilerin TBMM Çankaya Kapısı karşısındaki Türkiye Belediyeler Birliği’ne kadar yürümesine izin verildi. Sendika üyeleri ve yöneticileri, burada basın açıklaması yaptı.

    Milli Eğitim Bakanlığı önünde bir araya gelen 6 sendika üyeleri ile yöneticileri, Soma’dan Ankara’ya iş güvenliğindeki eksiklikler ve düşük ücretleri protesto etmek için yürüyüş başlatan ve Ankara’nın girişinde polis ekiplerince engellenen Fernas Madencilik İşçileri için “Fernas işçileri yalnız değildir” sloganı attı.

    Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, şunları söyledi:

    “Bu meslek kanununu eğitimin bileşenlerine sormadan bakanlığın, sarayın koridorlarında hazırlayanlara itirazlarımızı dikkate almayanları buradan protesto ediyoruz. Bu bir meslek onuru mücadelesidir.

    Öğretmenin adı var, fikri ve talepleri yok. Biz bu meslek kanununa geçit vermeyeceğiz. Bir ülkenin gerçek gücü öğretmenine verdiği değer ile ölçülür. Öğretmenlik mesleği, diploması yok sayılan bir meslek haline getirilmelidir. Bu kanun öğretmenleri ‘kursiyer’ seviyesine indirgemekte, fakat onlara memurlardan daha ağır disiplin cezaları uygulanacağını öngörmektedir. Öğretmene ‘gerektiğinde seni akademiden atarım’ diyen bu kanun, iktidarın mülakatla yapamadığını kanun yoluyla gerçekleştirme planıdır. Yani iktidarın kendi memurunu yaratma projesidir.”

    Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ise şöyle konuştu:

    “Bakanlık eğitim emekçilerinin uyarılarını dikkate almıyor. Bu nedenle eğitim emekçilerinin hiçbir sorununu çözmeyen meslek kanunu karşısında 6 sendika birlikteyiz. Umarız ülkeyi karanlık bir tabloya mahkum etmezler.

    Eğitimde uzun zamandan beri ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. 4+4+4 sistemi ile başlayan ve bugün Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile taçlandırılmaya çalışılan çok ciddi bir dönüşüm süreci oldu. Gerici, ırkçı, tarikatlar ve cemaatler ile ortaklaşa yapılan bir yaklaşımla karşı karşıyayız”