Kategori: Gündem

  • Nermin Azizzade Jular’dan depremde güvende kalmak için doğru mobilya seçimi ve yerleşimi

    Nermin Azizzade Jular’dan depremde güvende kalmak için doğru mobilya seçimi ve yerleşimi

    İstanbul’da yaşanan son deprem, iç mekan güvenliği ve mobilya yerleşimi konularını bir kez daha gündeme getirdi. Antalya Belek Üniversitesi Tasarım Bölümü İç Mekan Tasarımı Program Başkanı Nermin Azizzade Jular, deprem anında güvenliği sağlayacak mobilya seçimi ve doğru yerleştirme hakkında önemli uyarılarda bulundu. Mobilyaların doğru konumlandırılması, sabitlenmesi ve güvenli alan oluşturulması, deprem sırasında hayati önem taşıyor. Bu yazımızda, hem evlerde hem ofislerde alınabilecek basit ama etkili önlemleri bulabilirsiniz.

    İstanbul’da yaşanan deprem, vatandaşları bir kez daha aynı korkuyla yüzleştirdi. Depremin ardından, iç mekan güvenliği ve mobilya seçimi konuları yeniden gündeme geldi.

    Antalya Belek Üniversitesi Tasarım Bölümü – İç Mekan Tasarımı Program Başkanı Nermin Azizzade Jular, deprem anında güvenliği sağlayacak mobilya seçiminde dikkat edilmesi gereken en önemli faktörleri paylaştı.

    Nermin Azizzade Jular, iç mekanlarda yapılacak doğru tercihlerle olası tehlikelerin en aza indirilebileceğini vurguladı.

    İşte o hayati uyarılar:

    1- Can Güvenliği için
    Çünkü küçük sarsıntılarda bile mobilyalardan kaynaklı yaralanmalar ve can kayıpları oluşabiliyor. Bu yüzden mobilyaları küçük-büyük demeden doğru seçmek ve doğru yerleştirmek gerekiyor.

    2- Tahliye Güvenliği
    Özellikle kaçış güzergahındaki, çıkış noktalarındaki ağır ve büyük mobilyalar devrildiği zaman oradan çıkabilmek zorlaşır. Evde yaşlı, hasta veya çocuk varsa onların hareket kabiliyeti de sınırlı olduğu için kaçmak imkânsız hale gelebilir. Örneğin çıkış kapısının önüne devrilen portmanto hem üzerimize devrilebileceği için hem de çıkışı engellediği için tehlike arz ediyor.

    3 – Maddi Hasarlar
    Devrilen veya kırılan mobilyalar içindekiler ile birlikte hasar alabilir. Bunun sebebi mobilyaların büyük ve ağır olmasının daha korunaklı olacağı düşüncesi, yanlış ve bilinçsiz kullanımı ve hatalı yerleşimi.

     4- Kaos Ortamı
    Deprem sırasında büyük bir gürültü ve kaos ortamı oluştuğu için eşyaların sabitlenmiş olması sakinliğin korunmasına yardımcı olabilir.

    Evlerdeki Mobilyalar Deprem İçin Nasıl Güvenli Hale Getirilir?

    1- Doğru Yerleştirilerek
    Yapılacak en doğru ilk hareket eşyaların doğru konumlandırılmasıdır

     2- Eşyaların Sabitlenmesi
    Sarsıntı anında sabitlenmemiş kayma riski taşıyan mobilyalar devrilerek yaralanmalara ve can kaybına neden olabiliyor. O yüzden ağır ve büyük mobilyaları duvara monte etmek, kitap raflarına gergi takmak, gazlı ve elektrikli cihazları özellikle sabitlemek gerekli.

     3- Yatak Odasında Yatağın Konumunu Doğru Ayarlamak
    Yatak odalarında dolapların yatağa mümkün olduğu kadar uzak konumlandırılması veya dolapların tavana sıfır mesafeye kadar yapılması gerekiyor ki, sarsıntı anında öne doğru devrilirken sıkışabilsin. Tabi bu dolapların taşıma kapasitesinin üzerine de çıkılmaması gerekiyor.

    4-  Tehlikeli Mobilyaları Engellemek
     Camlı ürünler yerine farklı alternatifler kullanmak, sivri köşelerden uzak durmak, düşebilecek eşyaları yere yarın yerleştirmek deprem anında can kurtaracak ya da yaralanmayı engellemeye yardımcı olacaktır.

    Aslında hem yaşam alanında hem de ofis ortamında bir yaşam üçgeni alanı belirleyip sarsıntı tamamen geçene kadar oraya sığınmak gerek.  Yaşam üçgeni büyük sabit bir cismin yanında oluşan boşluklardan ibaret bir alan anlamına geliyor.

    Yaşam üçgeni nedir? Nasıl oluşturulur? Bu bilgi hayatta kalmanızı  sağlayabilir....

    Sığınılan alanda hem bizi korur hem de olası bir yıkım halinde hareket edebilecek bir alan yaratır. Sarsıntı anında bir masanın altına veya hareket edip devrilebilecek bir eşyanın yanına değil, sabit veya duvara montelenmiş cisimlerin yanına çöküp tutunmak, yaşam üçgeni oluşturmak için daha doğru bir hareket olacaktır.

    Ayrıca evlerde kullanılmayan küçük tuvaletlerde mümkünse deprem anında zarar görmeyecek çelik bir kafes sistem yapılabilir. Yarış arabalarında bulunan roll cage adıyla kullanılan bu sistem deprem anında ciddi bir güvenlik sağlayabilir.

    Kısacası deprem anında devrilme riski bulunan mobilyaların duvarlara sabitlenmesi ve kaçış güzergahı üzerinde engel teşkil edecek eşyaların bırakılmaması alınabilecek önlemlerin başında gelmektedir.

  • Çocuklara Depremi Anlatırken Nelere Dikkat Edilmeli?

    Çocuklara Depremi Anlatırken Nelere Dikkat Edilmeli?

    Çocuklara depremi anlatırken ailelerin dikkat etmesi gereken en önemli husus, sakin ve anlaşılır bir dil kullanmaktır. Antalya Belek Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mehmet Şeren, depremin çocuklara nasıl anlatılacağı konusunda önemli bilgiler paylaştı. Şeren, “Depremin ne olduğunu, neden meydana geldiğini ve nasıl güvenli kalınacağını çocuklara açıklarken basit ve görsel materyallerle desteklemek, çocukların konuyu daha iyi kavramasına yardımcı olur,” dedi.

    Okul Öncesi Çocuklar İçin Basit Anlatımlar

    Okul öncesi dönemdeki çocuklar, karmaşık bilgileri anlamada zorluk çekebilir. Bu yaş grubuna deprem anlatılırken, “Yerin altındaki taşlar birbirine sürtündüğünde yer sallanır” gibi basit ifadeler kullanılabilir. Çocukların ilgisini çekmek için görseller ve animasyonlar da kullanmak, onların konuyu daha somutlaştırmasına yardımcı olabilir.

    Okul Çağındaki Çocuklar İçin Bilimsel Bilgiler

    Okul çağındaki çocuklar, daha fazla bilimsel bilgiye sahip olma kapasitesine sahiptirler. Depremin nasıl oluştuğu, yer kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri ve bu hareketlerin nasıl enerji birikimine yol açtığı anlatılabilir. Şeren, “Görseller ve haritalarla depremin dünya genelindeki dağılımını ve levha hareketlerini göstermek, çocukların konuyu daha derinlemesine anlamalarına yardımcı olur,” diye ekledi.

    Deprem Haberlerinden Çocukları Koruma

    Deprem haberlerine maruz kalma, özellikle hassas çocuklarda kaygı yaratabilir. Ancak, uzmanlar çocukları haberlerden tamamen izole etmek yerine, doğru ve güven verici bir dil kullanarak dengeli bir bilgilendirme yapılmasının daha etkili olduğunu belirtiyor. Doç. Dr. Şeren, “Çocuklara, deprem gibi doğal olayların ne olduğunu ve nasıl güvenli kalabileceklerini anlatmak, onları sakinleştirmede önemli bir araçtır,” dedi.

    Depremi Yaşayan Çocuklara Nasıl Destek Verilmeli?

    Depremi doğrudan yaşayan çocuklar, travmatik etkilerle başa çıkmakta zorlanabilir. Uzmanlar, bu çocuklarla empatik bir şekilde konuşulması gerektiğini vurguluyor. Çocukların güvenli olduklarına dair somut güvenceler verilmeli ve duygusal destek sağlanmalıdır. Ayrıca, çocukların duygularını ifade etmeleri teşvik edilerek, travmanın etkileriyle başa çıkmaları sağlanabilir.

    Aileler İçin Öneriler

    Deprem bölgesindeki ailelerin çocuklarıyla iletişimde sakin ve açık olmaları gerektiği belirtiliyor. Aileler, evin güvenli olduğunu ve alınan önlemlerle korunacaklarını çocuklarına anlatmalı. Çocuklar, depremin nasıl güvenli bir şekilde atlatılacağına dair eğitim almalı ve bu bilgiler tekrarlanmalıdır. Ayrıca, endişe ve korku yaşayan çocuklarla sağlıklı bir iletişim kurarak onların duygusal ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır.

    Kayıp Yaşayan Çocuklara Duyarlı Yaklaşım

    Bir deprem sonrası yakınını kaybeden çocuklara durumun nasıl anlatılacağı, büyük bir dikkat gerektiriyor. Bu durumda çocuklarla onların anlayabileceği bir dille konuşulması yerinde olur. Özellikle çocuğun yaşına uygun bir dil kullanılmalı. Gerekirse profesyonel yardım alınması, çocukların bu travmayı sağlıklı bir şekilde atlatmalarına yardımcı olabilir.

  • Belek Üniversitesinden dünyaya çağrı: “Filistin insanlığın sınavıdır”

    Belek Üniversitesinden dünyaya çağrı: “Filistin insanlığın sınavıdır”

    Antalya Belek Üniversitesi, Filistin Dayanışma Kulübü öncülüğünde düzenlenen “Filistin’in Tarihi ve Geleceği” başlıklı etkinlikte, Filistin halkının yaşadığı insani krize dikkat çekti. Akademisyenlerden öğrencilere kadar geniş bir katılımla gerçekleşen program, vicdani farkındalık çağrısı niteliğindeydi.

    Antalya Belek Üniversitesi, Filistin Dayanışma Kulübü’nün girişimiyle düzenlenen “Filistin’in Tarihi ve Geleceği” temalı etkinliğe ev sahipliği yaptı. Akademik camia, öğrenciler ve davetlilerin yoğun katılım gösterdiği etkinlik, Filistin’de süregelen insani dramı gündeme taşıyarak toplumsal farkındalık oluşturmayı amaçladı.

    Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ardından söz alan Filistin Dayanışma Kulübü Danışmanı Adem Şimşek, “Filistin’deki çatışmalar yalnızca bölgesel bir mesele değil; bu tüm insanlığın vicdanını ilgilendiren bir insani krizdir,” diyerek etkinliğin amacının farkındalık yaratmak olduğunu vurguladı.

    “Filistin Meselesi, Dünya Vicdanının Sınavıdır”

    Üniversite Rektörü Prof. Dr. Mustafa Fadıl Sözen, yaptığı konuşmada üniversitelerin bilgi üretiminin yanı sıra toplumsal sorumluluğu da üstlenmesi gerektiğine dikkat çekti. Sözen, “Filistin meselesi sadece bir özgürlük mücadelesi değil; aynı zamanda dünya vicdanının sınavıdır,” ifadeleriyle salondan büyük alkış aldı.

    Belgesel Gösterimi ve Duygusal Anlar

    Etkinlik kapsamında gösterilen kısa belgesel film, Filistin’de yaşanan insanlık dramını ve direnişin tarihsel gelişimini çarpıcı görüntülerle anlattı. İzleyicilerin duygusal tepkiler verdiği film, etkinliğin en dikkat çekici anlarından biri oldu.

    “Bir Coğrafyadan Fazlasını Savunuyoruz”


    Etkinliğin konuşmacılarından Dr. Zahir Beyoğlu, birebir tanıklık ettiği Filistin dramını paylaşarak, “Biz sadece bir toprak parçasını değil; onurumuzu, geçmişimizi ve geleceğimizi savunuyoruz,” dedi. Direnişin yalnızca fiziksel değil, bilgi, sanat ve akademik alanlarda da sürdürülebileceğini belirtti.

    “Siyah-Beyaz Karelerin Ardında Renkli Hayatlar Var”

    Yazar ve sunucu İkbal Gürpınar ise konuşmasında Batı medyasının çifte standartlı tutumunu eleştirdi. “Ekranlarda gördüğümüz siyah-beyaz kareler, aslında yok edilen rengârenk hayatların hikâyesi,” diyerek medya okuryazarlığının önemine vurgu yaptı.

    “Filistin’in Yalnızlığı, Sessizliğimizden Besleniyor”

    Bir diğer konuşmacı Mustafa Eminoğlu ise, Filistin’in yalnızlığını tarihsel bir bağlamda ele aldı. “Filistin’in yalnızlığı, bizim sessizliğimizden besleniyor,” diyen Eminoğlu, gençleri daha bilinçli ve sorumlu bireyler olmaya çağırdı.

    Plaket Takdimi ve Kapanış


    Program, konuşmacılara teşekkür plaketi verilmesiyle sona erdi. Katılımcılar, etkinliğin toplumsal sorumluluk açısından oldukça anlamlı olduğunu ifade ederek, benzer organizasyonların artarak devam etmesini temenni etti.

    Filistin Dayanışma Kulübü’nün özverili çalışmalarıyla gerçekleşen bu anlamlı etkinlik, Antalya Belek Üniversitesi’nin sosyal sorumluluk alanındaki duyarlılığını bir kez daha ortaya koydu.

  • Elektronik Sigara Tehlikesi: Gençler Risk Altında

    Elektronik Sigara Tehlikesi: Gençler Risk Altında

    Elektronik sigara, gençler arasında hızla yayılan bir tehlike! Uzmanlar, yüksek nikotin ve toksik kimyasalların ciddi sağlık riskleri oluşturduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Oğuz Özyaral’dan net mesaj: “Hiç başlamamak en sağlıklı seçim!”

    Elektronik sigara (e-sigara) kullanımı, özellikle gençler arasında hızla yaygınlaşırken, uzmanlar bu trendin ciddi bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini vurguluyor. Antalya Belek Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Oğuz Özyaral, e-sigaraların “zararsız” ya da “sigaraya güvenli alternatif” olarak görülmesinin büyük bir yanlış olduğunu belirterek, gençlerin sağlığını tehdit eden bu ürünlere karşı acil önlem çağrısında bulundu.

    Bağımlılık Yaşı Alarm Veriyor

    E-sigaralarda bulunan yüksek nikotin seviyeleri, gençleri erken yaşta bağımlılığa sürüklüyor. Uzmanlar, geleneksel sigaralara kıyasla daha masum gibi görünen bu cihazların, aslında daha güçlü bir bağımlılık potansiyeli taşıdığını belirtiyor. Prof. Dr. Özyaral, nikotinin özellikle gelişim çağındaki gençlerde hafıza, dikkat ve duygusal düzenleme gibi kritik bilişsel işlevler üzerinde kalıcı hasarlara yol açabileceğini ifade etti.

    Ciddi Sağlık Riskleri Kapıda

    Bilimsel çalışmalar, e-sigara kullanımının akciğerlerde geri dönüşü olmayan hasarlara neden olabileceğini gösteriyor. E-sigara ile ilişkili akciğer hastalığı (EVALI) vakaları dünya genelinde artış trendinde. E-sigaraların buharında bulunan formaldehit, diacetil, arsenik, kurşun ve siyanür gibi toksik kimyasallar, yalnızca solunum sistemini değil, kalp ve damar sağlığını da ciddi şekilde tehdit ediyor.

    Aromalı Tuzak: Gençleri Hedef Alan Pazarlama

    Çilek, naber, vanilya gibi cezbedici aromalar, e-sigaraların gençler arasında popülerliğini artırıyor. Ancak uzmanlar, bu tatların bağımlılık riskini gizleyen bir pazarlama taktiği olduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Özyaral, “Bu tatlı aromalar, gençleri kimyasal bir kokteyle çekiyor. Görünüşteki masumiyet, ciddi sağlık risklerini örtbas ediyor” dedi.

    “Bir Nefeste Yüzlerce Zehir”

    Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), e-sigara kullanımının gençler arasında endişe verici seviyelere ulaştığını rapor ediyor. Solunan buharın içerdiği kimyasallar, uzun vadede kanser, solunum yetmezliği ve kalp hastalıkları gibi ölümcül sonuçlara yol açabilir. Uzmanlar, bu ürünlerin “modern bir tehlike” olduğunu ve gençlerin bu tuzağa düşmemesi gerektiğini vurguluyor.

    E-sigaraya Karşı Üç Ayaklı Mücadele Planı

    Uzmanlar, e-sigara ile mücadele için kapsamlı bir strateji öneriyor:

    • Sıkı Denetim: E-sigara satışları ve reklamlarına yönelik daha katı düzenlemeler getirilmeli.
    • Eğitim ve Farkındalık: Okullarda e-sigaranın zararlarına dair bilinçlendirme programları düzenlenmeli.
    • Destek Sistemleri: Bağımlılıkla mücadele eden bireyler için erişilebilir ve profesyonel destek mekanizmaları oluşturulmalı.

    Prof. Dr. Özyaral’dan Gençlere Çağrı: “Hiç Başlamayın!”

    Elektronik sigarayı bir trend değil, yeni nesil bir bağımlılık olarak tanımlayan Prof. Dr. Oğuz Özyaral, gençlere net bir mesaj verdi: “E-sigaralar, sağlıklı bir geleceğin önündeki en büyük engellerden biri. Hiç başlamamak, en sağlıklı ve özgür nefesin garantisidir.”

    Sağlığınızı riske atmamak için e-sigaradan uzak durun ve çevrenizi bu konuda bilinçlendirin.

  • 2025 MEB öğretmen atamaları: İl içi, il dışı ve mazeret durumu başvuru tarihleri açıklandı

    2025 MEB öğretmen atamaları: İl içi, il dışı ve mazeret durumu başvuru tarihleri açıklandı

    2025 yılına ait MEB öğretmen yer değiştirme takvimi açıklandı. Öğretmenlerin il içi isteğe bağlı yer değişikliği başvuruları 5-9 Mayıs tarihleri arasında alınacak, iller arası başvurular ise 21-28 Mayıs arasında yapılacak. Başvurular mebbis.meb.gov.tr veya personel.meb.gov.tr adreslerinde yer alan Elektronik Başvuru Formu doldurulmak suretiyle yapılacak.

  • Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal edildi

    Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal edildi

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı aday adayı Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diploması, İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu tarafından iptal edildi.

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik başlatılan ‘usulsüz diploma’ soruşturmasında yeni bir gelişme yaşandı.

    İmamoğlu’nun 35 yıl önce aldığı üniversite diploması, İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu tarafından iptal edildi.

    İstanbul Üniversitesi tarafından yapılan açıklama şu şekilde:

    “Kamuoyu Duyurusu:

    Üniversitemiz Yönetim Kurulu’nun 18 Mart 2025 tarih ve 61. toplantısında alınan 3 sayılı karar ile; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 24.02.2025 tarih ve 2025/44681 soruşturma sayılı ve ekinde yer alan Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkanlığı’nın 17.02.2025 tarih ve E-68918934-663.08[2024/519-04-R]-12 sayılı “Araştırma Raporu”nda yer alan tespitler çerçevesinde Üniversitemizde görevlendirilen İnceleme Komisyonu tarafından hazırlanan rapor uyarınca, Yükseköğretim Kurulu kararlarına ve mevzuatın aradığı şartlara aykırı olarak 1990 yılında Üniversitemiz İşletme Fakültesi İngilizce programına usulsüz yatay geçiş yapan 38 kişiden kaydı silinen 10 kişinin yatay geçiş kararlarının; geri kalan ve Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkanlığı’nın “Araştırma Raporu”nda adı geçen kişi dahil mezun olan 28 kişinin yatay geçiş kararlarının ve bu kararlara dayalı olarak bu kişilerin elde ettikleri mezuniyetlerin ve diplomaların “yokluk” ve “açık hata” gerekçeleriyle geri alınmak suretiyle iptal edilmesine; Üniversitemizin tüm fakültelerinde yapılmış olan yatay geçişlerle ilgili inceleme ve araştırmalara devam edilmesine ve akabinde gerekli iş ve işlemlerin tesis edilmesine karar verilmiştir. Alınan karar ve bu karara dayanak teşkil eden bütün bilgi ve belgeler İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na (YÖK) ivedilikle gönderilecektir.”

    NE OLMUŞTU?

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun lisans diplomasının sahte olduğu iddiaları üzerine soruşturma başlatmıştı. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından hazırlanan rapor, bu iddiaları gündeme getirmişti.

    5 Mart’ta, soruşturma kapsamında Ekrem İmamoğlu’nun ifadesi alınmıştı. Başsavcılık, İstanbul Üniversitesi’ne gönderdiği yazıda, YÖK raporunda yer alan bulgulara dikkat çekti. Rapora göre, dönemin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) üniversitelerinden yalnızca Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin tanındığı belirtilmişti.

    Yatay geçişle ilgili yapılan incelemede, yabancı üniversitelerin tanınırlığının önemli olduğu vurgulandı. Bu doğrultuda, University College of Northern Cyprus (UCNC) adlı kurumun tanınmaması, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi tarafından yapılan yatay geçiş işlemlerinin YÖK kurallarına aykırı olduğunu ortaya koymuştu.

    Başsavcılık, YÖK raporunda yer alan bulgulara dayanarak, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nin tanınırlık, yatay geçiş kontenjanları, başvuru süreleri ve yatay geçiş kabulü ile ilgili işlemleri YÖK kararlarına aykırı olarak gerçekleştirdiğini belirtmişti. Ayrıca, İmamoğlu’nun diplomasının hukuka aykırı sonuçlar doğurmaması için gerekli işlemlerin yapılması gerektiği ifade edilmişti.

    Başsavcılık, İstanbul Üniversitesi’nden Ekrem İmamoğlu’nun eğitimine dair tüm belgelerin onaylı suretlerini talep etti. Ayrıca, 12 Eylül 1990’daki yatay geçiş kabulüyle ilgili işlemleri gerçekleştiren kişilerin kimlik bilgilerinin gönderilmesini istemişti.

    Soruşturma, yatay geçiş işlemleriyle ilgili benzer uygulamaların olup olmadığı konusunda savcılığa hızlı bir şekilde bilgi gönderilmesini de kapsıyor.

     

  • 20 milyon öğrenci için ders zili çaldı

    20 milyon öğrenci için ders zili çaldı

    Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim okullarındaki yaklaşık 20 milyon öğrenci, iki haftalık yarıyıl tatilinin ardından 2024-2025 eğitim öğretim yılının ikinci dönemine başladı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, yarıyıl tatilinin ardından başlayan 2024-2025 eğitim-öğretim yılı bahar döneminin tüm öğrencilere, öğretmenlere ve velilere hayırlı olmasını diledi.

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, 2024-2025 eğitim-öğretim yılı bahar döneminin bugün başladığını belirtti.

     

    Tekin’in paylaşımı şöyle:

    ”2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı Bahar Dönemi bugün başladı. Neşeli sesleriyle sınıfları doldurarak yeni bir döneme başlayan milyonlarca öğrencimizin, özveriyle görevini ifa eden öğretmenlerimizin ve evlatlarımızı en güzel şekilde yetiştirmek için gayret gösteren kıymetli velilerimizin heyecanını canıgönülden paylaşıyorum. Bu vesileyle, yeni dönemin tüm öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve velilerimize hayırlı olmasını diliyorum. İyi haftalar.”

  • Özel okulda çalışan öğretmenlere yeşil pasaport verilecek

    Özel okulda çalışan öğretmenlere yeşil pasaport verilecek

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Antalya’da Türkiye Özel Okullar Derneği’nin düzenlediği eğitim sempozyumuna katılarak önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Tekin, özel okulda görev yapan öğretmenlere yeşil pasaport verilmesi konusunda çalışmaların yapıldığını duyurdu.

    Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, özel okul öğretmenlerine yeşil pasaport verilmesinin gündemde olduğunu açıkladı.

    Antalya’da düzenlenen Türkiye Özel Okullar Derneği’nin 23. Eğitim Sempozyumu’na katılan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Tekin, özel okullarda görev yapan öğretmenler için müjde vererek, yeşil pasaport verilmesinin gündeme alındığını belirtti.

    Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, Türkiye genelinde aktif olarak görev yapan öğretmen sayısı 975 bin 698 iken, özel okullarda görev yapan öğretmen sayısının ise 200 bine yaklaştığı açıklandı. Bakan Tekin, sempozyumda yaptığı konuşmada, özel okulların eğitim sistemine katkı sağladığını ve eğitimdeki çeşitliliğin artmasının önemini vurguladı.

  • Antalya Belek Üniversitesi, Serikspor’a isim sponsoru oldu

    Antalya Belek Üniversitesi, Serikspor’a isim sponsoru oldu

    Antalya Belek Üniversitesi, spor alanındaki katkılarını bir adım ileriye taşıyacak önemli bir iş birliğine imza attı. 28 Ocak 2025 tarihinde düzenlenen törenle, Serik Belediyespor Kulübü ile sponsorluk sözleşmesi resmi olarak imzalandı. Bu iş birliği sayesinde Serik Belediyespor, mücadelelerine artık “Antalya Belek Üniversitesi Serikspor” adıyla devam edecek.

    Üniversitenin konferans salonunda gerçekleşen etkinlik, eğitim ve sporun kesişim noktalarını güçlendiren bu önemli adımı kutlamak amacıyla çok sayıda değerli katılımcıyı bir araya getirdi.

    Törene, Antalya Belek Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ekrem Çalkılıç, Mütevelli Heyeti Başkan Vekili İlker Tuncay, Rektör Prof. Dr. Mustafa Fadıl Sözen, Serik Belediyesi Başkan Yardımcısı Mehmet Balık, Serik Belediyespor Kulübü Başkanı Cenk Doğan, Rektör Yardımcısı, Genel Sekreter, Serik Belediyespor Kulübü yöneticileri, Serik Belediyespor Kulübü oyuncuları ile Antalya Belek Üniversitesi akademik ve idari kadrosu katılım gösterdi.

    Törenin açılış konuşmasını yapan Antalya Belek Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Fadıl Sözen, iş birliğinin hem sportif hem de akademik başarıya katkı sağlayacağını vurguluyarak bu anlamlı adımın önemine dikkat çekti.

    Serik Belediyespor Kulübü Başkanı Cenk Doğan ve Serik Belediyesi Başkan Yardımcısı Mehmet Balık, konuşmalarında üniversite ile ortak gerçekleştirilen bu anlamlı iş birliğinden duydukları memnuniyeti dile getirdiler.

    Son olarak sahneye çıkan Antalya Belek Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ekrem Çalkılıç, yaptığı konuşmada iş birliğinin önemine vurgu yaparak, bu adımın hem sportif başarıları destekleyeceğine hem de gençlerin sosyal ve akademik gelişimlerine katkı sunacağına inandığını belirtti.

    Törenin sonunda, Antalya Belek Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ekrem Çalkılıç ve Serik Belediyespor Kulübü Başkanı Cenk Doğan tarafından imzalanan sponsorluk anlaşması, üniversitenin vizyonuyla spor kulübünün enerjisini birleştiren güçlü bir iş birliğini resmileştirdi. Tören sonunda toplu fotoğraf çekimi gerçekleştirildi.

    Eğitim ve sporun geleceğine dair heyecan verici bir adım olan bu anlaşma, yalnızca sahalarda değil, aynı zamanda gençlerin hayatında da olumlu izler bırakacak bir sürecin başlangıcını müjdeledi.

    İmza töreninde Antalya Belek Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Mustafa Fadıl Sözen, Antalya Belek Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ekrem Çalkılıç ve Serikspor Başkanı Cenk Doğan konuşma yaptı.

    Serikspor, gelecek haftadan itibaren “Belek Üniversitesi Serikspor” adıyla mücadelesine devam edecek.

    Antalya Belek Üniversitesi Serikspor, yeni ismi ve forması ile pazar günü ilk kez Diyarbekirspor’u sahasında konuk edecek.

  • MEB: Özel okul üniformaları, devlet okullarında olduğu gibi serbest piyasa koşullarında temin edilecek

    MEB: Özel okul üniformaları, devlet okullarında olduğu gibi serbest piyasa koşullarında temin edilecek

    Milli Eğitim Bakanlığının yeni mevzuatı doğrultusunda, özel okullardaki öğrencilerin formaları, devlet okullarındaki uygulamada olduğu gibi veliye ek mali yük getirmeyecek şekilde serbest piyasa koşullarından temin edilebilecek. Okul müdürlüğü tarafından belirlenecek kıyafette, özel işaret, baskı ve desen gibi kısıtlamalar yer almayacak.

    Milli Eğitim Bakanlığı, özel okullarda kıyafetlerin belirlenmesindeki kriterlere ilişkin yazılı açıklama yaptı.

    Açıklamaya göre, Bakanlığın “Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’te Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik” hükümleri, milletlerarası özel öğretim kurumları ve azınlık okulları dışındaki özel okullarda da geçerli olacak.

    Ayrıca, Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde de özel okullardaki öğrenci kıyafetlerine ilişkin yeni hükümler yer aldı. Bu kapsamda, marka lisans sözleşmesi yapan özel okullar da dahil tüm özel okullarda okuyan öğrencilerin kıyafetlerinin temininde velilere mali yük getirmeyecek kriterler esas olacak. Okul kıyafetleri, serbest piyasa koşullarında temin edilebilecek. Yeni düzenlemeye göre özel okul velileri, okul kıyafetlerini serbest piyasa koşullarından temin edebilecek.

    Velilere öğrenci kıyafetlerini elektronik ticaret platformu üzerinden almak için dayatmaya müsaade edilmeyecek. Bu dayatma ile karşılaşan veliler buna karşı koyarak serbest piyasa koşullarında kıyafetleri istediği yerden alabilecek. Diğer yandan veliler özel gün, hafta ve kutlamalarda ders içi ve ders dışı faaliyetlerde kullanılmak üzere mali yük getirecek özel kıyafetler de almayacaklar.

    Kıyafetlerde özel işaret, baskı ve desen olmayacak

    Ayrıca okul kıyafeti belirlenirken devlet okullarında olduğu gibi okul-aile birliği yönetim kurulunun ve öğretmenler kurulunun görüşleri alınacak. Okul müdürlüğü tarafından belirlenecek kıyafette, özel işaret, baskı ve desen gibi kısıtlamalar yer almayacak. Bu şekilde bir kısıtlamanın konulması Yönetmeliklerin ihlali anlamına gelecek.

    Bunun yanında okul kıyafetleri, serbest piyasadan alınmasını engelleyecek şekilde okul armaları okul formalarının üzerine dokunarak üretilemeyecek. Okul kıyafeti görseli, okulun internet sitesinde yayımlanacak ve kıyafet değişikliği 4 eğitim ve öğretim yılı boyunca yapılmayacak. Okul kıyafeti, Milli Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan temel ilkeler doğrultusunda ekonomik, sade, kullanışlı, kolay temin edilebilir ve pedagojik esaslara uygun olacak.